30 C
İstanbul
Pazar, Ağustos 10, 2025

Maltada Sessizlik

Maltada derin bir sessizlik
Düşünceler sarmış duvarları
Tereddüt düşmüş ayaklarıma
Atsam mı atmasam mı bilemiyorum
Ağır ağır basıyorum zemine
İncitmekten korkar gibi
Dağılıp gitsin istemiyorum
Düşlediğim hayallerim belki de
Kurtulmak istiyorum bir yandan
Tuzağa çeken özgürlük şarkılarından
Maltada derin bir sessizlik
Umutsuzluk kovalıyor adımlarımı
Kaçırıyorum herkesten bakışlarımı
Görmemeliler gözümdeki umudu
Onu da alırlar o zaman benden
Alırlar,
Karakalemle çizdiğim gökkuşağımı
Maltada derin bir sessizlik
Hasret kovalıyor adımlarımı…

Kıymeti Bilmeli

Kovar mı bir hüzün, bir mutluluğu
Konar mı bir kuş dala habersizce
Aşık bülbül güle haykırır mı yüreğini
Gökyüzü dolar mı beyaz pamuklarla
De ki; gönlüm dolar mı neşeyle
Kalbimizi kıymet bilene emanet etsek
Bulabilir mi kıyısını, gizli geçidini
Ya da kıymet bilenini…
Bazen aklıma düşüyor,
Bazen de aklım düşüyor
Düşünmek bir yol mu bu yangın yerinde?..

İçimizde bir yolsuzluk türküsü var bu aralar
Sallana sallana kavruluyor aynı ateşte
Tam sönecekken rüzgar esiyor,
Bir kıvılcım düşüyor, alevler yineliyor kendini

Göçmen kuşlar misali göçüyoruz
Ne kaldığımız yer belli,
Ne o eski tat var, ne düzen…
Çırpıyoruz kanatlarımızı olabildiğine
Bırakıyoruz kendimizi göğe, alabildiğine

Yüzümüz gülüyor, dudaklar rolünü iyi oynuyor
Sen rolünü çok iyi oynuyorsun!
Perde arkasında yatan mücadeleyi kim biliyor
Kim biliyor senin gizini Yaratan’dan başka
Kimler biliyor senin kıymetini?…

Sevgili Annem

Bir rüzgar uğultusuyla savruldun bazen gözlerimde
Boyum bir uzadı bir kısaldı anne
Eteklerin kadar yakındın hep
Bazen ağladım ayaklarına kapanıp
Bazen düştü başım kekik kokulu avuçlarına
Birazdan tren duracak garda
Ve ben salınacağım sokağımıza
Pabuçlarım duruyor mu eşik dibinde
Pijamalarımı serdin mi boylu boyunca
Yatağım hazır mı ben geliyorum anne

Ölümün Kıyısında Yaşamak

Bir seçim yapmalıyım belki de

Ya kalmayı ya gitmeyi seçmeliyim

Dikenlerle dolu bir bahçede

Benim kederlerim, benim zaferlerim

Gözlerimin kenarı kırışık pırışık

Ellerimde büzüşmüş belki

Yıllar beynimde karışık, bulanık

Kara bulutlar peşimi bırakmaz ki

Şimdi karanlık bir odada bana seçimini yap diyorlar

Ya yaşamayı seç ya ölümle tanış diyorlar

Ben ise durup hayatımın gerçekliğini didikliyorum

Ölümle burun burunayken hatalarımı anımsıyorum

Vakit geldiğinde, aydınlık bana usulca yaklaşır

Kararım ne olursa olsun benliğimi aydınlatır

Ama seçim yapamıyorum yaşamın zorluğu karşımda

Bekliyorum o zamanı ölümün soluğu da boynumda

Ölüm Üzerine

I
Ölüm dedi adım
Ansızın çıkar, kapılarınızı çalarım
Bazen sokak ortasında kalabalıklar arasında
Bazen yapayalnız, savunmasız
uyku anında
Ama hep varım…

Bencilim dedi
Herkesten önce ve her şeyden öte ben, unutulmayı hiç sevmem
Unutmasanız şayet beni
sizi hiç rahatsız etmem…

II
Ey ölüm!
Ey asırlardır değişmeyen mukadderat!
Ey batan güneşi ömrümün!
Bileti son kalkan trenin
ve hakikati gördüğüm.

Ey toprağı titreten “Es Sala!!!”
Ey gövdemi titreten musalla!
Ey hudutları bir metrelik makber!
Naçar kalır yanında beşer, olsa da alim
Nadan ile pîr, içinde bir; her daim.

Ey nefsim!
Ey bunu ayrılık bilip gözümden akan yaşım!
Ey gönlümde pinhan kalan imanım!
Vuslat perdesi aralandı bugün
ismetin düğünü, fasıkın helakı bugün.

Ey ölüm!
Ey, en sevgiliye açılan kapı!
Ey inşirah!
Mamure-î dünya iştigali ile
mefkud olan ruhuma;
En mukaddes hediyesi ömrümün…

III
Aman ha, sakın;
Tutmayın beni el üstünde
Kalmadıkça kursağımda soluğum
Durmadıkça solumdaki uzuvum
Dinmedikçe içimdeki elem
Sakın ha, sakın
tutmayın beni el üstünde !

Almayın adımı ağzınıza müftehirane
Dünya; görkemli bomboş virane
İhtişama kapılan bariz divane
Nefis, deyip; etme bahane
Aman ha, isteğim yegane
Almayın adımı ağzınıza müftehirane…

Sakın demeyin bana
“Yalnız bırakmam seni”
Hudutlarımı sağlam bilip
düşmeyeyim atalete
Hudutlarımda âmâ olup
düşmeyeyim enaniyete
Sakın ha, demeyin bana
“Yalnız bırakmam seni”

Zira;
Tutulunca el üstünde,
İsimler ağızlarda dolanırken müftehirane
Duyulunca sesler:
“Gitme, bırakmam seni yalnız”
Adem artık olmuştur meyyit
Ruh, bedenden müteferrik;
Beden toprağa, ruh ebediyete ait.

Aman ha sakın
Gelince o müjdeli haber
düşürmeyesiniz gözünüzden bir katre
bir meyyit, diriden başka ne ister
Aman ha sakın
Gelince o müjdeli haber
Kalmaz artık ne dert ne de keder

IV
Yeryüzünün ölümleri
daha elimdir
yer altının ölülerinden
Bir hayalin ölümü örneğin
Bir umudun
ışıldayan gözlerin…

Ölmüş bir güven
Bir dostluğu öldürmüştür artık
sımsıkı elleri
sımsıcak tebessümleri
ağrısız tümceleri

Ölmüş bir huzur
el yapar evi
dört duvar
dört diyar olsa
getiremez, gideni
Ehemmiyetsizdir kalanlar
ecel burada
bulamaz artık yiyecek yemeği.

Ölmüş bir merhamet
kör eder gözleri
sağır olur kulaklar
ve lâl olur dilleri…
Bir toz bulutu inmiştir dünyaya
öldürür kafasını çevireni yaraya
Okşayanı bi kediyi
gülümseyeni bir çocuğa.

Ve, daha niceleri.
Yeryüzünün ölümleri
Viran eder bedeni…

Affet Beni

Kalbim kocaman, büyüdü büyüdü
Ha patladı ha patlayacak
Kaçacak yer bulsam,
Bi an durmazdım bilirsin.

Nereye nasıl gidilir bilmiyorum
En büyük başarım bir insanı sevmek benim,
En büyük gayem bir insan olmak ve
En büyük kavgam sevdiğimle…

Zaman mekan kavramını çoktan yitirdim,
Uzun zaman oldu takvime göz gezdirmeyeli
Günlerden bir pazar aklımda bir de pazartesi
Geri kalan aynı nasılsa…

Unutuyordum az daha kalsın baksamaydım takvime
Doğum günün kutlu olsun sevdam,
Bu sefer sayacağım aradan çekip giden,
O kocaman yıllarımızı.

Affet beni,
Sana çıkmıyor yollarım
Koşuyorum koşuyorum varamıyorum
Öylesine soluksuz kalıyorum yine de.

Bil sevgilim, seni çok sevdim.
Gözlerinden ellerinden öptüm,
Şairin dediği gibi;
“Seni sevmek gibi büyük işlere kalkıştım
Ve lütfen inkar etme sana en çok ben yakıştım”
İyi ki doğdun sevgilim

Bir Tutam Vahşet: Vikings

Bugün sizlere bahsedeceğim dizi, benim de uzun süredir beğenip izlediğim dizi olan Vikings yani Vikingler. Kendisinin büyük bir fanı olarak bunu yapmamak biraz yadırganması gereken bir durum olurdu açıkçası.

Vikings dizisi, konusu itibariyle savaş, aksiyon ve kimi yerde dram barındıran bir yapım. Başrollerini Travis Fimmel ve Katheryn Winnick ‘in paylaştığı bu yapım tarihi bir dizi olma niteliğini de taşıyor aynı zamanda. Ünlü Viking kralı Ragnar Lothbrok’un yaşamını konu alan dizi; Vikinglerin savaşçı ve hatta ne kadar vahşi bir millet olduğunu gözler önüne seriyor. Dinsel inanış olarak daha çok paganizme inanan Vikingler bunun için çeşitli ritüellere de sahip elbette. Örneğin insan veya hayvan kurban etmek gibi.

İstila ettikleri çeşitli yerlerden tutun da savaş stratejilerinden  kullandıkları savaş aletlerine kadar çok etkileyici bir dizi olan Vikings, virüs dolayısıyla çekimlere geç başlayacak gibi görünüyor. Şu an net bir tarih olmasa da beklentiler 2021’in Bahar aylarını gösteriyor.

Dizi Hakkında Genel Bilgi

Ülke : Kanada-İrlanda

Yapım Yılı : 2013

Türü : Tarihsel Drama

Oyuncuları : Travis Fimmel, Clive Standen, Gabriel Byrne, Nathan O’Toole, Katheryn Winnick, Jessalyn Gilsig, George Blagden, Gustaf Skarsgård, Donal Logue, Jonathan Rhys Meyers

IMDB Puanı : 8.6

Son Yayınlanan Sezon : 6. Sezon

Keyifli izlemeler…

Geçen Zaman

Sessiz bir çığlığa bürünmüş zaman

Kaybolmuş israf edilen günler

Her adımda biraz daha kaçıveriyor benden

Gözlerimin önünden akıp giden zaman

Sana değil kastım, sen masumsun

Anılar kadar masum

Geç kalınmış söylenmeyen sözler gibi

Her şeye hep kaldığım içindir belki de

Hep sonradan duyduğum bu pişmanlık

İçimden akıp gitmesini istediğim içindir belki de

O yüzden akıp gitmene engel olamayışım

Hani çok kısa geçen bir bahar vardır ya

Gönlünün ta içinden hissettiğin

İşte tam da öyledir zaman

Her şeyin bir sonunun geleceğini hesaba katmalıydım, ama olmadı

Oysaki ben de faniydim

Ve benim de hazin bir zamanda dolacaktı vaktim

Hani gönlünün gitmeyi çok arzuladığı bir yere

Gitmek için kaybettiğin bir bilet gibi

İliklerine kadar hissettiğin soğuğun

Sana verdiği çaresizlik gibi

Belki de suçumuz seni hep acılara, ayrılıklara merhem yapmaktı

Nasıl olsa gelecektin ve geçip gidecektin ömrümden

Ya üzerek, ya sevindirerek

Ayrılıkların sonunda söylenen buruk bir elveda gibi

Çare

Uzun yollar aşan, nice gönül kervanından geçen, zamanın suretinde kaybolmamış hayaller kuran, umuda sürgün yaşayan… İşte o sensin, aynaya baktığında gördüğün kişi. 

Yaşadığın yaşta mısın, yoksa yaş aldığın yaşta mı? Yaşanmayana yaşam denir mi? Yaşanmadıysa nasıl yaş alır insan hayattan? Ağlamak isteyen inadına gülmedikçe, pişmanlık külleri gözlerinden göğe savrulmadıkça nasıl yaşadım dersin? Hepsi bir bir hayatın içinden gelir. Sonuna kadar sahip çık çünkü onlar seni sen yapacak, dayanağın olacak geleceğe dair. Şimdi bunları anlamadan anlatılmaz ki çaresizlik.

Sahi neydi o?

Bir tahterevalli, ne yana bıraksan yükünü yara alacaksın kalbinden. Sağın solun sobelenmiş, kaçamazsın da, içindeki çocuğa sarılırsın. O seni saklar, değişmez sahte oyuncaklara. 

Taşacak sanırsın içinde dolan derin kuyular. Kurak topraklara ab-ı hayat gerek, nasıl filizlenir yoksa gönül bahçesine ekilen tohumlar? Seraplar görürsün gerçek dünyanın içinden sıyrılan. Bir damla olsa yetecekken, yokluğu ile adam eden, çaresizlik. Kırk kanadı kırılmış, yine de uçmaya niyet etmiş ürkek bir kuş misali. Onun çaresi uçan yüreğinde, peki sizin çareniz nerede? Çaresizliğinize bir kalp verebilir misiniz? Cevap içinizde, orada yalansız bir devlet hüküm sürer. Buyruk sizde; haydi kalbinize, yani çarenize iyi bakın.

Çaresizlere selametle… 

Cengiz Aytmatov’un Beyaz Gemi’si

Beyaz Gemi, Cengiz Aytmatov un en çok okunan eserlerinden biridir. Orijinal adı ise Ak Keme’dir. Cengiz Aytmatov bu eserinde kendi yörelerine ait insanların hayat mücadelerini yetim çocukların dünyasını dile getirmiştir. Eserin semboller üzerine bir anlatımı vardır; bir görünen tarafın anlatımı vardır bir de iç anlatımı.

Eserin başrolindeki çocuğun ismi yoktur. Çocuk çocuktur. Aytmatov ‘un yıllar sonra bir konferansında; Beyaz Gemi ‘deki deki çocuk benim dediği söylenir.

KONUSU
Annesi ve babası tarafından terk edilen ve dedesi tarafından büyütülen bir çocuğun hayatı anlatılmaktadır. Yedi yaşındaki çocuğun hayal kırıklıkları ve kendine ait hayalperest dünyasından bolca motif bulundurur eser. Aytmatov, bu eserinde insanın dünyasını bir çocuk gözüyle anlatmaya çalışmıştır.

İnsanın çocuğunun olmaması kötü bir şeydi, ama çocuklarının çocukları olmaması daha da kötüydü. Nine böyle diyordu.

Eğer yıldızlar insan olsa, gökyüzü onlara dar gelir, sığmazlardı.

Bu insanlar niye böyledir? Niçin bazıları çok iyi, bazıları çok kötü oluyor ? Niçin herkesin korktuğu, çekindiği insanlar var, bir de kimsenin korkutamadıkları!

Silikon Vadisi’nin Vicdani Sesi : Sosyal İkilem

“Ölümlülerin hayatına giren tüm büyük olaylar beraberinde lanet getirir”
Sophocles

Harika bir çarşamba sabahı her zamankinden farksız bir güne başladın. Kış ayı malum hava biraz kasvetli, dışarı bakıp kaslarını esnetirken güne sahip olduklarını düşünüp mutlu başlamak çok da iyi bir fikir değil, ki ne zamandır da böyle bir şey yapmadın zaten. Hemen yatağının yanındaki prizden şarj aletini söktün ve bildirimler… İnstagram ’dan gelen beğenilere bakıp kahvaltını yapmaya gidecektin keşfete bir göz atayım dedin. Tesadüfe bak en sevdiğin yemek videoları ve sabun kesme videoları, ardı ardına! Tam telefonu bırakıp camdan dışarı kafanı uzatacaktın ki Facebook ’tan o bildirim geldi “Seren Öztürk seni bir fotoğrafa etikletledi.” Tanıyor olabileceğin kişiler, arkadaşlık istekleri… Google ’a girip bir hava durumuna bakmak istedin Whatsapp grubunda konuşulan cuma günü gerçekleşecek buluşmada ne giyeceğini belirlemek için “Hava” yazdın ve hemen önerilenlerde “hava embolisi” çıktı, doktorsun malum. Ya polis olsaydın? Devam ettin yazmaya “Hava D” derken “Hava durumu Samsun” çıktı bir anda. Ya Bursa’da yaşasaydın? Hava durumunu öğrenip Whatsapp grubuna girdin, dünyanın belki de en masum belirteci ‘yazıyor…’ o kadar masum mu peki sahiden? Neyse biraz selfie zamanı. Kıyafet seçimi, doğru oda, ışık, açı, zamanlayıcı, 321… Güzelleştir. Sadece fotoğrafını iyileştirmek için çıkan bir emare mi acaba ‘Güzelleştirifadesi. Kameran iyi çekmiyor zaten boş ver gir sen Snapchat’e. Evet basılı tut evet işte başardın. Geldi ekrana “Efektlere göz at” cümlesi, şimdi uzun kirpikler, pürüzsüz cilt, elmacıklar belirginleşsin ve harika! Şimdi yollayabilirsin ellerinle usul usul kaybettiğin kimliğinin bir parçası olan bu fotoğrafı arkadaşlarına. Bu kadar mükemmel bir gün Youtube’da en sevdiğin şarkıyı dinlemeden ilerler mi Allah aşkına hemen snapini at ve Youtube’a geç, unutma önerilen videoda ilgi duyduğun felsefe içerikleri seni bekliyor. Belki siyaset de olabilir malum arama motorunda bu aralar çok araştırıyorsun siyasi içerikleri. Çok video izledin hadi artık gözlerin ağrıdı. Aldın kendine uygun bir mont bakma önerilen reklamlara!!!

Ürüne para ödemiyorsanız
Ürün sizsinizdir

Pekala en yakın dostunu düşünmeni isteyeceğim şimdi senden. Ailen bildiğin ya da belki daha ötesi. Senden ne kadar haberdar bir düşün. Fikirlerini, muhtemel tercihlerini, değişen ilgi alanlarını, hangi fotoğrafı 10 hangi fotoğrafı 3 saniye inceleyeceğini, önerilen hangi videoyu reddedemeyeceğini biliyor mu? Ya da başka ve daha önemli bir soru, bilse ne hissederdin? Google ’da araştırdığın konuları, eski sevgilinin fotoğrafında 8 saniye kaldığını, panele gelen haber bildirimlerinden hangisine tıkladığını dolaylı olarak hangi konulara ilginin kaydığını, komplo teorilerine ilgi duyduğunu ve Twitter ’da hep bu konuda twitlerde dolaştığını… İşte bunların hepsinden haberdarlar dostum, üstelik dostun da değiller! Şşş suçlama kimseyi kendi ellerinle verdin tüm bilgileri tek tek.

Esas ürün davranış ve algılarınızdaki kademeli, hafif ve algılanamaz değişimdir

Belgesel beni o kadar çok etkiledi ki üzerine günler aylarca konuşmak istiyorum. Sosyal medya içeriklerinin üreticileri, çalışanları tarafından gerçeklerin bizzat anlatıldığı bu belgeselde yapay zekanın algılarımızı davranışlarımızı nasıl kontrol ettiği aydınlatılıyor. Sayfa yenilemenin, yazıyor belirtecinin, bir arkadaşınız size etiketlediğinde gelen bildirimin birer melek yüzlü şeytan olduğunu anladığınız an eminim sizler de hayatlarınızda değişikliklere adım atacaksınız. Sahi neden sorgulamadan bilinçsiz bir şekilde sayfayı yeniliyoruz ardı ardına ? Ya da -haziran ayıydı sanırım yazıyor belirteci kalkmıştı birkaç saatliğine, deliye dönmüştük kendi kendime konuşuyorum gibi hissediyorum diye– mesele sahiden  o muydu? Yoksa yazıyor’un salgılattırdığı dopamin mi? Bir de cidden fotoğrafa etiklendi bildirimini atabilen bu çok çok zeki yapay zeka fotoğrafı neden gösteremiyor? Gösteremiyor mu yoksa derdi mi başka? Neyse kafanızı çok şişirdim, şimdiden keyifli seyirler diliyorum; hoş keyifli olmayacak izlerken rahatınız bozulacak ama olsun. Bu belgeseli izlemelisiniz demiyorum, bu belgeseli İZLEYİN diyorum..

Yeterince gelişmiş her teknoloji sihirden farksızdır

Tebessüm Provaları

İçime ve dışıma kapandım. Sonbahar mevsimi geldi. Yaprakların yüzü yere bakıyor. Acınası bir hali varmış gibi davranması da savuruyor düşüncelerini. Zaten hiçbir şeyi kararında bırakamamak ve ortasını bulamamak gibi bir sorunum var benim. Epeyce göçebe yaşadım. İki valizim de bir sürü kitabım vardı. Bir yığın insan tanıdım. Yerli ve yabancı birçok insan…  Ama hep yalnızdım.  Birkaç satır Sabahattin Ali okuyup bu şarkıyla karanlığın ötelerine baktım. Nerede son bulacağı belli olmayan hayatımızın, en nadide anları başladı. Eski zamanların bir hatırı var mı? Yanında yer bulayım. İçime atmaktan gelemedim kendime… Bulamadım kendimi… Sözlerin gelsin yanıma. Bana fayda yok bu yolda. Duymadım çığlığımı. Ağrısı sızısı merhem olmadı yarama.

Kısa bir girizgâhtan sizlere bahsetmek istediğim konuyu açıvereyim… Bir garip hallerdeyiz değil mi? Fark edebiliyor musunuz? Fark edemediğimiz, ama fark etmemiz gereken hasletlerimizi… Bir bardağın dolu tarafı dururken, evvela boş tarafa yönelişimizi…

Kim kendini en iyi ifade eder?

Hayret! Gözlerimizde ki kusur detektörleri nasıl da hızlı çalışıyor böyle. Bugün bakışımıza bir perde indirmemiz gerekiyor. Kalın bir perde…  Zekâsının başkasının yanlışlarını ile dolduran kimse, bir süre sonra kendi doğrularını kaybeder. Bizim buralarda “kusur arıyorsan tüm aynalar senin!” derler. Hakikaten insan gafildir ki başkasında eksiklik diye gördüğü kendi yansımasıdır ki bundan haberi olmaz. 

Bu icra ne boş şeydir böyle, ilk duyduğum andan beri üzerine düşünmüştüm. Hiçbir yere gitmek istemiyordum. Ama buradan da gitmek istiyordum. Kafeste amansız bir ayrılık… Fırtına da ak,  ayaz da ayakta kalmaya çalışan bir dargınlık var içimde. Her şafakta içimde bir hasret sancısı… Kuş uçsa da her uykuda sürgündük. Can yürekte, her gece de hep aynı yıldızlar…

Her adım da yanındayım diyerek geliyorum…

Sessizce gönderdim. Üzerindeki tozları hissettirmeden sildim. Gidişinin üzerinden birçok hikâye geçti. Bu delilik sarıyor bedenimi… Sağır siyah bir yorgun yol, aşk yolunda ölmek kolay. Bir dinlen çöz kendini… Dört yanımda duvarlar çevrili, bol çetrefilli bir düşteyim sanki. Nerelere gideyim? Gece ve gündüz yönünü kaybetti. Ansızın çekip gittik bu dünyadan. Peki, seni kimden soracağım? Yüreğindeki kederi kim anlatacak? Sen bilmedin çektiğin cefayı… Hasretini yağmurlar sürükledi. Ben bu hırkayı kendim giydim üzerime. Bu hayatı da kendim yaşarım dercesine asabi bir bakışı var bu dünyanın inişi çıkışı bir olmuyor maalesef. Seyrediyor âlem, gözleri ağacın üstünde.

Dalı incitme ey gönül!

 Bir hâlin içindeyim. Şimdi her şeyin yapılması için son bir vakit daha var. Ama son bir vakit…  Güneş doğmak üzere ve bahçedeki çiçeklerin üzerin yapışmış yalnızlığın, ihtirasların sesini işitiyorum. Ben bu aşkın çilesini toprağa el vurduğumda anladım. Şiirlerin demini aldığı bir günün sabahına uyandırıyorum. Şimdi küçük bir meyve için, dalı incitme ki o da sana güzel meyvelerin içine saklanmış sevgiler, saygılar, merhametler verebilsin…

Epic Games’ten 17 OYUN BEDAVA!

Büyük İndirimler de yolda! (DEV FIRSAT) ?

EPIC GAMES yine oyuncuları havalara uçuracak bir yıl sonu hediyesi ve bir seri kampanya ile karşımızda. Epic Games 17 Aralık’tan itibaren 15 gün boyunca her gün bir yeni oyun hediye edecek ve oyunculara büyük indirimler sunacak.

HER GÜN BİR OYUN!

Geçen yıl da olduğu gibi Epic Games, müthiş bir kampanya ile karşımızda. Epic Games çok kısa bir süre için haftalık olarak verdiği bedava oyunları günlük olarak vermeye hazırlanıyor. Firma aynı zamanda Yeni Yıl İndirimleri’nin tarihini de şimdiden açıkladı.

Ayrıntılar Videoda;

Ben’i Sen’de Buldum

Ben kaybolmuştum. 

Kendi benliğimde 

Faili meçhul bir şekilde kaybolmuştum,

Yirmi küsür yıl süren

Ve bu süre zarfında bulamadığım bir ben vardı. 

“Kendini bir başkasında bulmak” diye bir söylenti var. 

Yani bir B’aşk’a dünyada bulmak

Ben kendimi sende buldum. 

Arayışsız tesadüfen buldum

Hem kendimi hem seni…

Sonra beraber bulmaya başladık

Bir çiçeğin dalında güzel duracağını,

Gök’Yüzün’deki derinlikteki huzuru,

Sabahın seherinde doğan güneşin neşesini,

Gece Gök’Yüzün’ü süsleyen Ay’ın sevgisini,

Ve bu sevgiyi katlayan parlak yıldızları…

Renklere inancımı yitirdiğim zamanlardı

Gülüşünde bir renk keşfettim

Bir renk ama öyle ki 

Her rengin yerine göre yakıştığı bir güzelliği vardı

Bu rengin güzelliği gülüşünde saklıydı

Sen güldükçe renklere olan inancım arttı. 

Gülüşün dünyama renktir.

Bulamadığı başka şeyler vardır ya insanın

Tek başına görmez, işitmez, hissetmez…

Sevgiyi sende

Huzuru sende

Güzelliği sende

Mutluluğu sende

Aydınlığı sende

Düşünerek güzelleşmeyi sende

Güzel düşünmeyi sende 

Ne varsa güzel diye nitelendirilecek

Ben sende buldum.

Hepimiz Aşkla Bağlıyız!

Nessi Gomes’ in büyüleyici sesinden aşkın, sevginin, kardeşliğin, minettarlığın şarkısı…

Nağmeleri o kadar büyüleyici ki içindeki rakkaseyi dansa kaldırıyor.

Ruhunun, bu melodilerin ahengiyle sarhoş bir şekilde raksa meylettiğini görüyorsun tüm viraneliğinden sıyrılmışçasına…

Ve latif bir seda dökülüveriyor en ulvi köşesinden dil*in. “Hepimiz aşkla bağlıyız”, diye

Sonra toprak anaya minnettarlığı sezinliyorsun.
“Minnettarım toprak anaya”,

Daha fazla karanlığa gerek olmadığını tekrarlıyorsun ve hepimizin ortak bir paydada buluştuğunu hatırlıyorsun tekrardan.
“Hepimiz sevgiyle bağlıyız”,

Yamor
Misterio de la luna
Amor
Mi vida preciosa
Amor
Dame dame fuerza
Amor
Confia medicina

We are all related in love
Give me strenght in this love