29.7 C
İstanbul
Perşembe, Ağustos 7, 2025

Onlarla Yaşama Tutundu

Beynindeki tümör sonucu 6 yaşındaki oğlu Utku Yücel’i kaybeden gazeteci Kemal Yücel, oğlunun anısını kurduğu dernekle yaşatıyor. Adana’da ‘’Mavi Çocuk Utku Umut Işıkları’’ adlı derneği kuran 43 yaşındaki Kemal Yücel ilik nakli ve organ bağışı konularına dikkat çekmek amacıyla kampanyalar düzenliyor. Lösemi tedavisi gören çocuklarla yakından ilgilenen Yücel, bugün birçok çocuğa umut ışığı olmaya devam ediyor. 

Beynindeki tümör sonucu 2013 yılında 6 yaşındaki oğlunu kaybeden Kemal Yücel hayatında oğlunun vefatından önce ve sonra olmak üzere 2 ayrı dönem olduğunu belirtti. Çok zor günler geçiren, oğlunun oyuncaklarını başka çocuklara verdiğinde gördüğü mutlulukla tekrar yaşama tutunan Yücel, ‘’Utku’dan önceki yaşam evremde haber peşinde koşan, günlük rutin işlerle meşgul olan herhangi bir birey gibiydim. Fakat 2013 yılında çok acı bir şey yaşadık. Hastalığı öğrendiğimiz süreyle vefat süresi arasında sadece 27 gün vardı. 27 gün boyunca büyük çaresizlikler yaşadık. Ameliyatı gerçekleştirecek doktoru bulduk nihayetinde. Ameliyat gerçekleştikten sonraki 9 günlük yaşam mücadelesi ardından kaybettik.’’ dedi.

Yücel, ‘’Mavi Çocuk Utku Umut Işıkları derneğinin hikayesi nedir?’’ sorusuna şu şekilde yanıt verdi:

‘’Utku hayattayken her hafta sonu oyuncak dükkanına giderdik. Her çocuk gibi oyuncakları çok severdi. Onu kaybettikten sonra oyuncak dükkanına gittim ve yeni bir oyuncak alarak Utku’nun odasındaki anı köşesine koydum. Bu bana çok ağır geldi. Bir süre oyuncağa bakmak istemedim. Yaşadığım bunalımdan çıkmak için hayatımı çocuklara adadım. Utku’ya aldığım oyuncağı sokağa çıkarak herhangi bir çocuğa verdim. Utku yerine başka çocuk sevinsin istedim. O çocuğun yüzündeki tebessümü görünce bir oyuncak daha aldım. Başka bir çocuk ararken 3 arkadaşımla karşılaştım. Ne yaptığımı sorduklarında Utku adına oyuncak dağıttığımı söyledim. Arkadaşlarımda destek olmak istediler. Diğer hafta bu kampanya haline dönüştü. İnsanlar sosyal medya platformlarında ‘Evladına veremediği oyuncağını başka çocuklara verdi.’ şeklinde ifadeler kullandı. Çok fazla ilgi çekti. Türkiye’nin her tarafından oyuncak gelmeye başladı. İşte o günden sonra benim Utku’dan sonraki ikinci yaşam evrem başladı. O hafta yaklaşık 15 bin çocuğumuza oyuncak dağıttık. Daha sonra 180 çocuğumuza bayramlık hediye ettik. Ardından da hastane ziyaretlerinde bulundum. Bir anda kendimi çocuk onkoloji servislerinde buldum. Kök hücre bağışı hakkında çalışmalar yapmaya başladım. Fakat bireysel olarak taleplerimize karşılık alamayınca dernek işlerine giriştik. Vefat eden oğlumun anısına ‘Mavi Çocuk Utku Umut Işıkları’ derneğini kurduk.’’

2014’ten bu yana 237 çocuğa uygun ilik bularak onlara tekrar hayat veren Mavi Çocuk Utku Umut Işıkları Derneği, organ bağışı konusuna da dikkat çekti. Kemal Yücel oğlunu kaybettikten sonra organlarını bağışlama kararı aldı. İnsanların bu konuda yeteri kadar duyarlı olmadığını vurgulayan Yücel, ‘’Yaşam evremizde bazı ikilemler yaşarız. Sıcakla soğuk veya geceyle gündüz gibi ikilemler. Hayatımız içerisindeki bir diğer ikilemde acı ve mutluluktur. Acı ve mutluluk kolay kolay bir araya gelmiyor. Bir tarafta zamansızca yitip giden 6 yaşındaki oğlumun ardında bıraktığı acı. Diğer tarafta da onun organlarıyla hayat bulan çocukların yaşama tutunma sevinci. Dolayısıyla biz acıyla mutluluğu bir arada yaşadık.’’ dedi.

‘’Her Pedal Bir Umut Olsun!’’ 

Bisiklet tutkunu olduğunu söyleyen Kemal Yücel, hayallerin gerçeğe dönüşmesi metoduyla yola çıktı. Mavi Çocuk Utku Umut Işıkları Derneği kök hücre ve organ bağışı çalışmalarını başka kişilere duyurabilmek amacıyla 2017 yılında ‘’Her Pedal Bir Umut Olsun’’ kampanyasını düzenledi. Farklı şehirlerde kalabalık gruplarla kampanyalar düzenleyen derneğin ilk durağı İstanbul oldu. Bu turlar sayesinde toplumsal bilincin arttığını belirten Yücel, ‘’İlk turumuzu 2017 yılında gerçekleştirdik. Daha sonra 2019 yılında Türkiye turu yaptım. Kanser hastası çocuklara ilik nakli yapmak isteyenlerden kan örnekleri alındı. Son olarak da 2021 yılında Adana’dan Çanakkale’ye pedal çevirdik. Rota boyunca insanlara kök hücre bağışını anlattım. Sadece Çanakkale turunda 9 eşleşmeye rastladık. Yani bu 9 hayatın kurtulduğu anlamına gelmekteydi.’’ diyerek kök hücre bağışının önemini vurguladı.

‘’Donörlerin Bilinçlendirilmesi Gerekiyor!’’

İnsanları kök hücre bağışı hakkında bilinçlendirmek için bisiklet turları düzenleyen Kemal Yücel Türk toplumunda bilgi eksikliğinin olduğunu söyledi. Bireylerin toplumdaki yanlış bilgiler nedeniyle kök hücre bağışından korktuklarını, zor bir süreç olarak gördüklerini belirten Yücel, ‘’İnsanlar toplum baskısından dolayı kendilerine zarar gelecek zannediyorlar ama öyle değil. Hiçbir zararı yok. Korktukları gibi bir işlem olmuyor. Kök hücre bağışının kan vermekten farkı yok. O yüzden donörlerin bilinçlendirilmesi gerekiyor’’ diyerek düşüncelerini dile getirdi. Yetkin son olarak 18 yaşını dolduran her bireyin belirli sağlık testlerinden geçerek donör olabileceğini vurguladı.

 

 

El Değmemiş Şiir

Bir mabeddir içim, açık denizlere yolcu
Bir serçedir kollarım, kanatları grice
Bir tını eşlik eder, yazılarımdan bîhaber
Belli belirsiz bir ömürdür aklımdan hallice
Ne anladın, ne okudun, belki de gördün…

Tam öldü dediğin bir sümbüldü hayat
Ocak’ın sonunda yeşillenen umutluca
İçinde gizliden gizliye saklanan bir çiçekti
Toprakla örttü bedenini, korudu hanesini

Ne kadar sadık olursan, o kadar koruyucu
Ne kadar sevilirsen, o kadar güçlü olursun
Ne kadar şiir yazarsan, o kadar içli olursun
Hele bir de söylemeye koy; köy yanar!..
Bir vadi oluşur kurak arazilerde
Hayvanlar otlaşır, çiçekler uzar boylu boyunca
Memleketime bahar gelir, sesin  çınladıkça…

Şiir yazandan korkma azizim!
Anca dokunursa; şiirleri dokunur sana
Bir de kırılmak istemezsen,
sevgisiyle sınama onu
Çünkü o çok sınanmıştır senden önce
Sen geldin diye her yer gül olacak değil ya!..
Ama sen güldün diye, o; gül eyler oraları
İlgini eksiltme! Çünkü onun,
hep bir yarım kalmışlıkları vardır
Ne kadar; güçlü cümleler,
dağları sırtlayan satırları olsa da;
gönlü bir kelebeğin kanadı gibidir
Ya da üfleyince uçuşan bir hindiba…

Ara, bul onu,
tamamla onu
Tam anla onu...

 

 

 

Sözlerin Enlerini Seçelim #2

Sevincimizi, hüznümüzü, aşkımızı, kırgınlığımızı vb. birçok duyguyu sözlerle ifade ederiz. Bazen de başkalarının sözlerini kendimiz için söylenmiş kabul ederiz. İşte bizlerin yerine söz söyleyenler şairlerdir. Şairler duygularını şiirleriyle anlatıyorlar ve hayatlarını şiirlerinde yaşıyorlar. Yazılan şiirlerin üzerinden yıllar geçmesine rağmen o şiirler etkisini asla kaybetmiyor. Çünkü o şiirler etkileyebilecek birçok insan bulabiliyor. Sizlerden de ankette yer alan ünlü şairlerin sözleri arasından en etkilendiğinizi ve en sevdiğinizi seçmenizi istiyorum. Haydi ankete!

[zombify_post]

Uzunca Bir Kırık Kılıçtır Artık Hüzün*

“Bizim her şeyimiz orantısız be amcaoğlu.. Hayallerimiz de orantısız, gerçeklerimiz de..  Ya sorsan bak bir sürü iş başardık .. Ama bir arpa boyu kadar yol alamadık heaa ”

Uzaklara daldın yine… Gecenin izbe, kayıp, hor görülmüş, açığa alınmış , kararname sağanağına tutulmuş bir vaktinde.. ” Gözlerinde bir hüzün var demişti ” …  Gözlerinde ölümden arta kalan, yaşamaya mecali olmayan, kavga etmekten yorgun düşmüş ve buna rağmen kinini diri tutan, intikam almaya bile değmeyecek bir öfkeyi barındıran, senden öte, senden ziyade ve seni de içinden barındıran ve aynı zamanda senin canından can olan bir hüzün…

” Yıllardır besleyip büyütüyorsun bu hüznü biliyorum ” demişti… Geceleri üstünü örtüyorsun bütün yarım kalmışlıklarının, gündüzleri kelimelerinin arkasına saklıyorsun pişmanlıklarını… Her an her saniye başka bir sarsıntıya sebep oluyor yalnızlığının, kalbinin derinliklerinde… Teker teker yıkılıyor umutların teker teker ve her geçen gün büyüyor içindeki bu enkaz, susuyorsun… Hüznün en çok sessizliğini seviyor. Senin söyleyemediklerini, senin ağlayamadıklarını, senin kabullenemediklerini ve yaşayamadıklarını çekip çıkartıyor o sessizliğin içinden ve harmanlıyor adına ukde dediğin bir yerde… Böyle böyle büyüyor senin içinde… Etten, kemikten bir yokluk oluyor gözlerinin önünde… Bir tek sen görüyorsun onu ve bir tek o görüyor seni, biliyorsun…

” Çok üzgünüm ” demiştin… Yaşanan, yaşanmayan ve yaşanamayacak her şey adına çok üzgünüm. Bir şeylerin farklı olmasını istemiştin, bir şeylerin fena halde farklı olmasını… Başka evrende dünyaya gelmeyi, insan olmak yerine ağaç olmayı, kuş olmayı, börtü-böcek olmayı ama insan olmamayı, bütün geçmişini ve geleceğini yok edip hayatı basit bir şimdiden ibaret kılmayı istemiştin. Hiç büyümemiş olmayı, canının hiç yanmamasını, yamalayacak bir söküğünün, düşüp kanattığının bir dizinin olmamasını ve daha nice keşkeyi yük etmiştin sırtına… Bir kolundan geçmiş, öteki kolundan gelecek çekiştirirken sen önüne bakmaya fırsat bulamıyordun. Çok üzgündün ve üzüntün yaşamana mani oluyordu. Sanki bir hayatı değil de, bir hüznü yaşıyordun. Siparişi kalp kırıklıkların tarafından verilmiş bir hüzün… Bir şey yapmalıydın…

Vazgeçtin… Kabullenmenin merhametine bıraktın ömrünü, ruhunu ve bedenini… İzin verdin canının yanmasına… Acılarını dindirmek, yok etmek yerine barıştın onlarla… Hüzün senin hayatına doğmuş, istenmeyen, arzularından ve ihtiraslarından olma gayrimeşru bir çocuktu belki… Çirkin olsa da, sana acı verse de, senin kanını taşıyordu. Onu yok etmeye çalışmak yerine bağrına bastın. Şiirler okudun, şarkılar dinledin onunla…

Şimdi daha iyi davranıyorsun ona… Kabuk bağlamış yaralarını kaşıyıp yaramazlık yapmadığı sürece kızmıyorsun da. Yalnız başına göğüs boşluğunda ağlamasına gönlün razı gelmiyor artık. Elinden tutup kalbine götürüyorsun onu. Set çekmek, mevzi almak yerine kucaklıyorsun sana yaşattığı bütün duyguları. Başını okşuyorsun yenilgilerinin. Hüzünle gülümsüyorsun onlara…

Çok üzgünsün, vazgeçtin, kabullendin… Artık kazananı olmayacak bu savaşa girmeye niyetli değilsin. Geç kaldın, yoruldun ve yenildin. Bir yanın hep eksik kalacak. O kayık kepli çocuğu gözlerinde taşıyacaksın. Ve hep bir çay daha diyeceksin. Gözlerinde hep hüzünden bir parça olacak. Sen biraz hüzün olacaksın, hüzün de biraz sen olacak. Sen onun yaralarını okşayacaksın, o senin yarım kalmış cümlelerini tamamlayacak…

” Eğer bir kalp taşıyorsan, onun ızdırabından kaçamazsın” demişti. Artık biliyordum…

Onur Oruç

* Murat Özel – El Pençe Divanı                       

Kalp Hali

 

Ezhar-ı Rebii

Elime alınca kalemi dedim ki bu sefer hüzünlü türkü makamında dokunmasam gönüllere… Dileğim buydu ama bağışlayın bu zamanın ağrılı mısralarında kaybolmuş, yarım bırakılmış bir şiir gibiyim. Oysa renk renk açmış baharın kucağından taze bir demet uzatmak isterdim sizlere.

Yaşadığımız bu zamanı neden benimsemez ruhlarımız? Eksik olan bir şey mi var; o yüzden mi tadı kaçtı tüm şakaların? Şaka desen, anında gerçekleri yüzüne vuran hayat mı acımasız yoksa insanlar mı bozdu bütün düzeni? Yok işte cebimiz de metelikten başka bir şey, yok işte mahzun gönüllere verebileceğimiz bir umutluk çare. Eskiyi özlemekle geçen şimdiki zamanların, beklenen gelecekte sancılıdır düşleri. Ne yaşarsan yaşa nasıl olsa nefes alıp verdiğin süre kadar kısa gelmeyecek mi yaşadığın hayat? İyi de o zaman bunca plan, onca senaryo niye? Üstelik sen bu filmin yönetmeni değilsin sadece kendini kahraman saydığın hikayenin bir oyuncususun. İçinde yaşadığın hikayede aldığın role dikkat et zira kendine neyi yakıştırırsan o senin hayatın olur, ismi ile müsemma olmuşlara dönersin.

Sana rolünü doğru seçtirecek olan yalnızca kalbindir. İnsanlık halin de, ruh halin de değişir ama kalp halin kolay kolay değişmez. Tüm sorgulamaları, niyetleri, davranışları, duyguları hep kalp halin belirler. Orada sıkıntı büyükse geçmiş olsun. Tedavisi ancak kalbe can bahşeden tarafından yapılır. Servis ücreti bir avuç kullukla karşılanır. İşte bu kadar basittir insanca yaşamak, peki her şey bu denli kolayken nedendir açılmaz düğümlere kaçış.

Hiçbir şeyin hiçbir şeye değmediğini neden sevdiğinin mezarı başında anlar insan? Değmiyor inanın, kalbin sesine kulak verin bin yıllık eğlensen de dünyaya doymayacaksın diyor; çünkü sen ölümsüz ebediyet modeliyle geldin dünyaya, burada misafirsin kendini ev sahibi sanma. Senin yurdun çok ötelerde, gidip görmediğinden mi inanmıyorsun; hayır hepsini görüyorsun ama anlamıyorsun. Kalp halinle baksan yeryüzüne, tatsız bir toprağın tadına doyamadığın tatlı nimetler verdiğini, kanayan küçücük yaranda ki kanı durdurmaya dahi muktedir olmadığını, acizliğini ve yalnızlığını göreceksin. Bu hal öyle muazzam bir hal ki yerine dünyaları koysan eksikliğini gideremezsin.

Ayine-i Kalb

Sürekli bir sokaktan diğer sokağa geçmeye çalışan insanlar arasında, meydanın tam ortasında kalır halini bilmezler. Ne kendi halini ne de başka gönlün halini bilir. Halbuki kendini bilse başkasının haline de ayna tutabilir, herkesin derdinin diğerine hikaye olması bundan sebep midir?

Hikayenin en acıklı kısmında hal bilmezler vardır, onlar kendine ayrılan süre kadar yaşar bu hayatı. Hırsları boyunlarına geçirdikleri halkalar gibi esir eder yüreğini de, kendine bu kadar zalim olan başkasına merhamet eder mi? Dedim bunca göz yaşı, bunca elem, bunca kin ve nefretin sorumluları kim, hal bilmezlermiş… Meğer sayıları ne kadar da çokmuş, onların hayat gayesi halini bilenleri üzmekmiş. Heyhat! değdi mi sonu toprak olacak bu bedeni yüceltmek için başkasına döktürdüğün göz yaşına…

Sözler duyana değil söyleyene tesir edermiş. Önce dili sonra hakkı ve hakikati söyleyen kalbi duymak gerekmiş. Şimdi, sol yanına biçilen en güzel sanat harikasına, sana insanlığını hatırlatan biricik kalbine elini koy ve onu dinle. Söylediklerine kulak ver, onu tüm kötülüklerden uzak tut çünkü orada ektiğin tohumlar ebedi baharın olacak senin.

Kalp halini bilenlere selametler ola…

Cevat -2-

“Hayır! Hayır! Hayır!” diyordu. “Rüya olmalı. Uyanmam lazım.”

Raif Efendi de peşinden geliyordu. Sürekli konuşuyor, bolca “Durun, rica ederim böyle yapmayınız, korkmayın!” gibi teskin edici cümleler kuruyordu. Başka zaman olsa ‘Raif Efendinin bu pürüzsüz sesinin iyi gelmeyeceği şey yok’ diye düşünebilirdi Cevat. Ama insanın kafayı yediğini fark etmesi, teskin kabul etmezdi.

“Yok, hayır olamaz! Rüyadayım.” dedi Cevat. Bir an durdu. Arkasına dönüp Raif Efendiye baktı, o da durmuş Cevat’a bakıyordu. Gözlerini kıstı Cevat. Sanki Raif Efendinin gözlerinde yazan bir şeyi okumaya çalışıyor gibiydi. Gerçekti. Sahiden karşısında kanlı canlı bir insan duruyordu. Yaklaştı Raif Efendiye. Gözlerinin ta içine bakıyordu hala. İkisi de kaçırmıyordu bakışlarını. Gözlerinin altında yaşlılıktan sebep karartılar vardı Raif Efendinin; kaşları uzundu, dağınıktı. Kendinden emin ama bir o kadar mahcup bakışlara sahipti. Hastalandıktan sonra kesmeye vakit bulamadığı kirli sakalları, tıraş edilmeyi bekliyordu. Yakışmamıştı Raif Efendinin ‘bir İstanbul beyefendisi’ yüzüne bu sakallar.

“Cevat Bey!” demesiyle Cevat yeniden irkildi, portmantodan ceketini alıp koşar adım çıktı evden. Hava buz gibiydi. Yüzüne çarpan bu kuru soğuk, az evvel yaşadıklarının rüya olmadığının kanıtı gibiydi.

Uzun süre baygın yatmış olacaktı ki, sokaklar tenhalaşmış; caddeler Cevat’ın yalnızlığını yüzüne vurur olmuştu. Erkeğinin ceketi altına girmiş, yüzünde dünyanın en mesut insanlarınki gibi gülümsemesi olan güzel bir kız; kıkırdayarak geçti yanından. Hiçbir zaman Cevat’ın bu dünya üzerindeki varlığından haberdar olmayacak milyonlarca insandan biriydi o da. Elleri cebinde hızla başladığı yürüyüşüne şimdi daha yavaş, sakin ve düşünceli adımlarla devam ediyordu Cevat. İçindeki ses hiç susmadan; delirdiğini, belki az önce yanından geçen kızın da gerçek olmadığını, her şeyin, tüm bu yaşananların Cevat’ın kafasında kurduğu bir dünyaya ait olduğunu söylüyordu.

İnanmak istemiyordu Cevat. İnsan delirdiğine nasıl inanırdı? İnanırsa delirmiş olur muydu ki? Bu sırada yanından geçtiği bir köpek; ağzından salyalar saçarak havladı, Cevat’ın üstüne atıldı. Bir süredir etrafa bakmayı unutan Cevat, korkudan ne yapacağını şaşırdı. Koşmaya başladı. Kaçarken bir arabaya çarptı. Arabanın alarmı çalışmaya başladı. Köpek hala havlıyor fakat peşinden gelmiyordu. Bir yandan arabanın alarmı sokakta yankılanıyordu. Çok fazla ses ve karmaşa ortasındaydı Cevat, düşünemiyordu. Nefes nefese kalmıştı. Bir kaldırıma oturup hıçkırarak ağlamaya başladı. “Neden?” dedi, istemsizce göğe bakarak. “Kime ne kötülük ettim de bu haldeyim?”

Hiçbir zaman cevap alamayacağını biliyordu bu sorusuna. Uzun süre orada öylece ağladı. Kimse de geçmedi yanından. Yalnız ağladı, yalnız sildi gözyaşlarını. Soğuktan ya da yaşadıklarından bir titreme sardı bütün vücudunu. Yavaşça ayağa kalktı sonra. Yine aynı yavaşlıkla yürümeye başladı. Apartman kapısının önüne gelmesi çok uzun sürmedi. Bir süre kapıya baktı. Girmekten korkuyordu. Her gün varmak için can attığı yuvası, bir korku evine dönüşmüştü şimdi. Hiç açmak istemediği kapı, hiç girmek istemediği o kitap odası, yerde öylece duran kahve; hepsi onun gelmesini bekliyordu.

‘Ne kadar kaçarsam kaçayım, bunu yapmak zorunda kalacağım. Geceyi sokakta geçiremem ya… Hem bu geceyi geçirdim diyelim, yarın..? Kendimden kaçamam.’ Bu kendi kendine konuşma anı gaza getirdi Cevat’ı. Aceleyle kapıyı açıp ceketini aldığı yere astı. Sonra da hiç evle alakadar olmadan yatağına gitti. Yorganını, başını da örtecek şekilde çekti. Yorganın altı çok havasızdı. Hem akşam yemeği de yiyemediği için ağzı kokuyordu. Dayanamadı, burnuna kadar indirdi yorganı.

Yalnızlığın sesinde, kulak çınlaması ve kalp atışı, saatlerce hiç hareket etmeden öylece yattı. Uykuya daldığındaysa hava neredeyse aydınlanacaktı, tek tük kuşların ötmeye başladığı bir saatti. Ama çektiği en deliksiz uykuydu bu. Hiç rüya görmedi. Yattığı pozisyonda uyandı.

Uyandığı gibi işe gitmeyi düşündü ama hafta sonuydu. ‘Kafamı dağıtsam iyi olacaktı.’ dedi. Halbuki, işe gittiğinde kafasını dağıtacak hiçbir şey yapmazdı. Evde oturacağına orda oturur, tek fark karşısındaki bilgisayar ekranı olurdu. Bu ekran yerine evde kitapları vardı. Ama şimdi onları görmek bile korkutuyordu Cevat’ı. Düne kadar ‘Benim hiç kimseye ihtiyacım yok, kitaplarımla gayet mutluyum. Onlar bana yeter!’ diye düşünürdü. Ama Cevat’ın ihtiyacı olan tek şey yoktu kitaplarında. Ses… Ona teselli verecek, dün gece yaşananlara anlam veremese de Cevat’ın delirmediğini söyleyecek bir ses.

Kapıya arkası dönüktü. Önce başını çevirip baktı, görünürde kimse yoktu. Sonra vücudunu da kapıya bakacak şekilde döndürdü. Kitap odasına bakıyordu. Elinden düşürdüğü kupanın sapı kırılmış, kahve de kurumuştu. Karnı guruldadı. Uzun zamandır ağzına tek lokma girmemişti. ‘Bir şeyler yemem lazım. Kalkmam gerekiyor.’ diye düşündü.

Biraz daha kitap odasını izledi Cevat. Sonra bir simitçi geçti sokaktan. Yatağının yanındaki pencereden simitçiye seslendi.

‘Abi üç tane sarsana!’ dedi. Adam başıyla onaylayıp çevik hareketlerle siparişini hazırlarken düşündü Cevat. ‘Neden üç tane dedim?’ Bir anda çıkıvermişti ağzından, düşünmeden. ‘Bayatlar ki, yiyemem üç tane. Birini geri versem de adama ayıp olacak. Gerçekten kafam yerinde değil’ diye düşünürken, simitçi pencereden uzattı gazeteye sarılmış sıcak simitleri. Hemen kalkıp parasını verdi Cevat da.

Elinde simitlerle olduğu yerde durdu Cevat. Nereden çıktığı belli olmayan bir korku peyda olmuştu şimdi. Raif Efendi’yi bir daha görememek korkusuydu bu. ‘İhtiyacım var’ diye düşündü. ‘Birine ihtiyacım var.’ Odanın ortasında eşiğin az ötesindeki kahve bardağıyla bakışan Cevat, kedinin sevgi isteyen sürtünüşlerini hissetti ayaklarında.

Kendinden emin çıktı odadan. Simitleri mutfak masasının üstüne bıraktı. Çay demlemek istedi sonra. Suyu doldurup ocağa koydu. Bir hareket vardı arkasında, bir kıyafet hışırtısı… Hemen ardından da haberci bir geniz temizleme. Cevat uzun zaman sonra bu kadar mutluydu. Ne zaman evde kitap karakterlerine rastlama fikrine alıştığını bilmiyordu. Ama yalnızca bir kereliğine, hem de öylesi trajik bir durumda; bu evde kendisinden başka birinin daha var olması, Cevat’a çok iyi gelmişti. Yalnız olmamayı bir kere tatmış kişi, nasıl olur da o çıldırtıcı sessizliği özleyebilirdi?

Raif Efendi’nin yanında biri daha vardı. Babacan bir tavırla elini omzuna atmıştı bu genç adamın. Raif Efendi konuşmak ve yine teskin edici birkaç şey söylemek için ağzını açmıştı ki, Cevat atıldı.

“Hoş geldiniz, Raif Efendi ve siz bayım. İzniniz olursa kim olduğunuzu tahmin etmek isterim.” Kibarca eğilerek selam verdi yabancı.

“Maşallah Cevat Bey! Sizi çok iyi gördüm bugün. Buyurun, heyecanla bekliyoruz tahmininizi.” dedi Raif Efendi. Cevat’ı böyle görmek çok rahatlatmışa benziyordu onu.

Uzun boylu, esmer, hafif dağınık ve kıvırcık saçlı; muhtemelen Cevat’la yaşıt biriydi karşısındaki. Fakat Cevat’tan çok daha öz güvenli bir duruşu vardı. Gözleri ışıl ışıl, gece mavisiydi. İyice süzdü Cevat. Ama aklında birden fazla isim vardı.

“Bir ipucu rica edeceğim sizden.” dedi Cevat. Sesi hiç bu kadar sevecen gelmemişti kulağına.

“Karşıma çıkan ilk engelde boyun eğip, sevgime sahip çıkmadığım için çok kızmıştınız bana. Doğrusu bunun sevgi olmadığını düşünmüştünüz.” dedi genç adam. Devam etmesine fırsat vermeden Cevat lafını kesti.

“Ah! Rudin… Tabii ya, zavallı Rudin! Senin için ölmeyi göze alacak birinden böylesi kolay vazgeçmiş olmanı kabullenemedim hiçbir zaman. Hem nasıl…” derken durdu Cevat, ayakta kalan misafirlerine yer ayarlamaya koyuldu. Bir sandalyesi ve bir taburesi vardı. Hemen gidip odasından tabureyi aldı. Misafirperver tavırlarla beyefendileri masaya buyur etti. Tabii ki sandalyeyi en büyükleri olan Raif Efendiye vermişti. Kendisi ayakta kalacaktı. Bir yandan çayı demlemekle uğraşıyor, hepsi ayrı takımların birer parçası olan tabak-çatalları çıkarıyordu.

“İçime doğmuş olacak, sabah üç tane simit almıştım. Buyurun, başlayın! Çayı demleyip hemen geliyorum. Size soracağım çok şey var. Özellikle sana Rudin!” dedi Cevat, arkasını dönüp Rudin’e bakarken. Şakacıktan öğrencisini azarlayan bir öğretmen bakışı attı, kaşlarını çatıp başını iki yana salladı ve belli belirsiz bir kahkaha çıktı ağzından.

SON

Bürde İYİBAŞLAR

Ah Mine’l Aşk

Ah Mine'l Aşk - Hilmicem Şevgin

Mezarlıklarda soğuk bir rüzgar eser
Tan vaktine yakın doğar ay
Düşünce gölgesi tam arkana
Ve beslenince toprak bedeninden
Vuslatına kavuşur rahmet penceresinde.

Bir incir ağacı dikilmişse hıyâbânda
Toprak can vermişe kuru tohuma
Kaldırımlardan akıyorsa ab-ı hayat
Ve bir fidan toprağı tekmeliyorsa
Ana karnında.

Hicranın kentini ta’yib eylemez oldu
Çöller soğuk, gurbet bana râm oldu
Bir Medcezir ki heyula içinde
Ve ipil ipil bir çisenti toprağa can üfler
Afakında.

Vuslat kaderime bir farz gibi düştü
Eridi gitti cümle ıhtısas, hicabında bican düştü
Şimdi tekmeler eşliğinde açıyor bağrını toprak
Yaşam mı? Ölüm mü?
Toprağın bahtına hicran düştü.

Zaman, yoldaşsız bir yoldur attalarda
Kâbus doldu sinem, visal savaşlarında Küflenmiş zamanın başında belki gıyabında
Attalardan duymaz oldum
nidânı veda haccında.

Sen yokken Ebabiler Mekke’ye küstü
Nefsime savaş verdim, Kerbela da baş düştü
Zedelendi söğüt dalı zindana kasvet çöktü
Mahkumlar hesap soruyor sanık güçlü
Katibin kalemi aşka düştü.

Hilmicem Şevgin
02 Şubat 2022

Ah Mine'l Aşk - Hilmicem Şevgin

 

24Okur’dan Beğenebileceğiniz diğer şiirler;

 

Kova Burcunda Yeni Ay! Ve Burçlara Etkisi! 2022

Kova Burcunda Yeni Ay! Ve Burçlara Etkisi! 2022

Kova Burcunda Yeni Ay!

1 Şubat 2022 Salı saat 8:46 civarı kova burcunun 12.derecesinde Yeni Ay gerçekleşiyor. Kova burcu
yeniyi, Oğlak ise eskiyi ifade eder. Kova burcundaki Yeni Ay hayatımızın bir parçasında yeni bir dönemi
ifade edebilir. Sınırlanmak istemediğimiz, özgürleşmeye ihtiyaç duyulan ve bunun içinde belki daha
çok mücadele gereken bir süreç olabilir. Kova özgürlüğü reformları, radikal değişimleri, geleceği,
yeniyi ifade eder.

Satürn ve Uranüs Etkili Bir Yeni Ay Olacak!

Satürn ve Uranüs etkisi olan bir yeni ay olacak. Sürprizlerden hoşlanmayan Satürn sizi daha ilkeli
kararlı ve reform yapmaya zorlayabilir, hayatınızın bir alanını değiştirmek adına harekete
geçebilirsiniz, ne olursa olsun kararlı davranabilirsiniz. Kimileri kariyerini sağlamlaştırmak isteyebilir,
eski işini bırakıp kendini ilerletecek daha özgür hissettirecek amaçlarına ulaştırabilecek bir alana
yoğunlaşabilir. Hakkınızı isteyebilirsiniz, hatta bunun için sınırlansanız bile üstüne gidebilirsiniz.
Yöneticilerle bazı sorunlarda yaşanabilir (patron, baba, otoriteler) ya da daha önceden yaşanmış
sorunlar adına yeni başlangıçlar yapmak için girişimler vardır.
Bazı zorlayıcı durumlar bu dönem size ağır gelebilir. Eskimiş çürümüş hiçbir şekilde ilerlemeyen bir düzeni bozmak adına kararlılık verebilir. Belki bu durumu çözmek bu kadar kolay değildir birçok şeyden vazgeçmek durumunda kalabilirsiniz. Sorumluluklar da artabilir sizi zorlayan konularla baş etmek zorlaşabilir. Belki de insanlardan kopukluk hayat enerjinizi zorlayabilir ancak ısrarla yol alabilirsiniz. Kimileri adına aile akraba baba yaşlılarla ilgili sorunlar, sağlık problemleri olabilir. Birazda sabır gerektiren bir zamandır. Ancak ısrarla da yol
alabilirsiniz. En azından 8,9 Şubat’a kadar bazı şeyler biraz daha zorlanarak olabilir.

Yeni Ay İle Birlikte Sürprizler Geliyor!

Satürn’le kavuşarak Uranüs’le kare yapan bir Yeni Ayın (Satürn Uranüs karesini tetikliyor) ani olaylar
ve sürprizlere de açık olmamız gerektiğini anlatıyor. Son dakikada huzurunuzu kaçıracak ve planları
iptal edecek değişikliklerde olabilir. Sesinizi duyurmak, isteklerinizi haklarınızı savunmak gibi her
alanda bir düzen yapmak istenebilir. Ayrıca Uranüs elektrik, elektronik, uçak, hava olaylarını,
sarsıntıları da tetikleyen özelliği vardır. Kripto paraları da temsil etmektedir. Bu alanda sarsıntılar da
olabilir. Ani reformlar, radikal değişiklikler, tansiyonlu durumlarda oluşabilir.

Yeni Ay İle Birlikte Venüs Retrodan Çıkıyor!

Neyse ki, parayı ilişkileri keyifleri ifade eden Venüs retrodan çıkıyor. Sözleşme anlaşmaları eğitimi
yakın çevreyle ilişkileri ifade eden Merkür de 4 Şubat’ta retrodan çıkacak. En azında bu alanlarda
biraz daha düzenleyici durumlar olabilir. Ancak Venüs/oğlak burcunda çok da keyif alabileceğimiz
alanlar olmayacaktır. Marsında Oğlak’ta olduğunu düşünürsek en azında iş, sorumluluklar, finansal
konular, önemli problemleri çözmek adına uğraşabilir, çalışabiliriz. Geçmişten gerçekleşen konuların
gecikmesi bir şekilde yarım kalmış olması da mümkün. İşte bu süreçlerde onları tamamlamak için
uğraşabilirsiniz. Venüs/Mars uzunca bir süre kavuşum halindeler sanırım çok fazla finansal konulara
da eğilmek gerekebilir. Özellikle Mart’ın son haftalarına kadar diyebiliriz. Mars Mart ayına kadar çok
güçlü olduğu için kontrol gücü de artacaktır parayı ekonomiyi finansal göstergelerdeki iniş çıkışları
kontrol etmeye çalışabilir.
Aşk’ta bu dönemlerde daha geleneksel ve kalıcı da olabilir. Evlilik gibi konular gündeme gelebilir.
Özellikle Şubat ortalarına kadar daha önce alevlenmiş aşkların ciddiyet oluşturması hatta evlenmek
için girişimler (Venüs/mars/Uranüs) yapmak bile mümkün olabilir. Finansal olarak da rutin yaşamda
daha farklı uğraşlar var. Sanatsal ya da yaratıcılık gibi alanlarda farklı formda bir şeyler yapılabilir.
Para ortaklık alanlarında sürprizler oluşabilir. Ayrıca iş, ticari konular eğitim, seyahatler, uluslararası
konular, hukuksal konular adına atılımlar ve görüşmeler (mars/Jüpiter) olumlu olabilir. Özellikle

önümüzdeki hafta sonundan itibaren bu alanlar daha olumlu ilerlemeye başlayabilir.

En azından somut veriler elle tutulur işler güçler arkadaşlıklar oluşacaktır. Kanunlarla ilgili konular, şirket araştırma soruşturma, resmi dairelerle ilgili konular, tapu ehliyet kimlik pasaport, sigorta, primler, emeklilik, vergi miras konuları ve aklınıza takılmış sağlık tedavi gibi süreçler varsa bu dönemlerde özellikle 14 Şubat’a kadar çözmek adına daha istikrarlı olabilirsiniz. Bu dönemlerde bu alanlarda önemli kanunlarda hayata geçebilir.

Sağlık olarak ise, kalp dolaşım sistemi rahatsızlıklarına, tansiyon, romatizmal şikâyetlere dikkat
edilmeli. Ayrıca iştahsızlık canlılıkta azalma oluşabilir. Pandemiyle de mücadele devam ediyor! Bu
alanda da özgürlük için daha fazla mücadele etme gerekliliği var.
Kendinize iyi bakın sevgi ve sağlıkla kalın:))

Koç burcu ve yükselen koçlar:

Yeni düzen, yeni ay size neler getirebilir: İş alanında biraz daha
rahatlama oluşabilir. Üstlerin toplumun baskısı ya da şirket politikalarındaki değişimler, aile baskısı
gibi konular devam ederken, grup çalışmaları, yeni gruplarla iletişimler hayata geçebilir. İş bağlantılı
farklı bir gruba da girebilirsiniz. Gruplarda, ekipte sorumluluk alabilirsiniz. Daha demokratik bir
sistemin içine dâhil olabilirsiniz. Belki bazı kısıtlamalar olsa bile bunlar ileriye dönük sizin için daha
hayırlı olacak türden diye de düşünülebilir. En azından birlikten kuvvet doğar ve takım işi gibi
düşünebilir. Kulüp, cemiyet, eğitim, spor aktiviteleri, takım çalışmaları oluşabilir. Arkadaşlarınızın
hayatında da sorumluluklar artabilir, Soysal organizasyonlar oluşabilir. Başkalarının yükünü de
üstelenebilirsiniz.

Boğa burcu ve yükselen boğalar:

İş alanında yenilenmeler var. Yeni bir döneme girmek belki sizi
zorluyor ancak, güç ve mücadeleci olsa bile bu döneme girmek kendinizi aşmak durumundasınız. Yeni
iş, kariyer, mevki dışında toplumun daha çok gözü önünde olabilirsiniz. Kimileri evlilik ya da kariyerde
yükselme gibi hedefleri zorlarken kimileri ise yükselme kendini kabul ettirme zamanıdır. Mesleki
alanda liderliğe ilerlemek adına sorumluluklar artabilir. Toplumda iyi bir yer edinmek izlenim
yaratmak isteniyorsa bunun için mücadeleyi bırakmamalısınız. Anne/babanın hayatında sorunlar
olabilir. Onların sorumluluğunu da üstlenebilir, destek olabilirsiniz. Bazı şeyler üstünüze daha fazla
yük olabilir ve özgürlüğünüzü kısıtlayabilir. Aile şirketiniz ya da ailenizle bağlantılı diğer sorunlar,
engeller adına harekete geçebilirsiniz.

İkizler burcu ve yükselen ikizler:

Retrolar bitince finansal ve ruhsal açıdan biraz daha rahatlayabilirsiniz. Evrak, pasaport, sigorta, emeklilik, resmi dairlerle ilgili konular, ödemeleri, kredileri, miras, tedavi, operasyon gibi konuları artık 4 Şubat’tan itibaren toparlamak çözmek kolaylaşabilir. Uzaklarla ilgili konular var. Kimileri seyahatlere, akademik eğitime kimileri ise hukuksal konulara yoğunlaşabilirler. Seminer, sempozyumlar verebilirsiniz. İnternet satışları çalışmalarını
hızlandırmanız gerekebilir. Seyahatler, tatil planlarınız oluşabilir. Yüksek öğrenim akademik çalışmalar
adına çok çaba harcayabilirsiniz. Yabancılarla bağlantılar kurmak gerekebilir. Uluslararası hedefleri
olanlar için yeni fırsatlarda gelişebilir. Yurt dışı bağlantılı eğitim ya da ticari konulara yönelebilirsiniz.
Ancak bazı zorlukları engelleri aşmak adına daha çok çaba harcamak gerekiyor. Belki yeni bir eğitim
programı oluşabilir.

Yengeç burcu ve yükselen yengeçler:

İlişkiler evinizdeki retrolar bitiyor. Bu alanda bir rahatlama oluşabilir. Diyaloglar evlilik ve ortaklık ilişkilerini gözden geçirmek yapılan yanlışları tekrarlamamak gerekir. Karşınızdaki kişilere bağlısınız. Kimileri adına Yeni Ay ile ortak paylaşımlar, alım satım işleri, evlilikler, sözleşmeler gerçekleşebilir. Çok zor ilerlediğini düşündüğünüz ve sizi ruhsal olarak yıpratan konularda yeni gelişmeler yaşanabilir. Kredi ödemesi ya da tedavilerle ilgili yeni bir süreç, hukuksal bir karar oluşabilir. Örneğin eşin ya da ailenizin yaşadığı finans, mal mülkle ilgili konulardaki zorlukları aşmak adına yeni adımlar atılabilir. Mali kaynaklar ve bu konularla ilgili var olan zorlukları, krizleri aşma mücadelesi oluşabilir. Banka, borsa, aracılık hizmetleriyle daha çok ilgili olabilirsiniz belki bu alanda yeni bir iş imkanı doğabilir. Yatırıma da yönelebilir ya da başkalarının kaynaklarını yönetebilirsiz. Araştırmalar yapılabilir, kriz çözme yeteneğini geliştirebilirsiniz.

Aslan burcu ve yükselen aslanlar:

Bir süredir günlük işleriniz ve aile büyükleri akrabaların sorunları adına yorucu bir dönemden geçmiş olabilirsiniz. Günlük işleri toparlamak 4 Şubat’tan itibaren hızlanıyor. Bazı sağlık kontrollerini tamamlamak, akrabaların sorunlarını çözmek, onlarla daha fazla birlikte olma gerekliliği de oluşabilir. Kimileri taşınma, çevre değişimi süreçlerine de girebilirler. Belki ofisin yenilenmesi, dokümanları organize etmek gerekliliği var. Ast, üst ilişkisini dengelemek gerekebilir. Hukuksal süreçler ya da ortaklı işler varsa eşe ya da aile büyüklerinize ait, bu konularda
yeni olanaklar oluşabilir. Bazı belgeleri düzenlemek gerekebilir. Son altı aydan itibaren gelişen yeni
konular var, karşınızdaki kişilerin önerisine kulak vermek gerekebilir. Ortaklı girişimler olabilir.
Avukatınız, eşiniz, babanız bu dönem daha önemli olabilir, yasal süreçlerle uğraşmak gerekebilir.

Başak burcu ve yükselen başaklar:

Bekarlar bu dönemlerde aşk sorunlarını aşmanız kolaylaşıyor. Hatta ciddi kararlar alma dönemi diyebiliriz. Kendinize ve sevdiğiniz kişiye verdiğiniz değeri dengeleyerek sorunları çözeceksiniz. Söz, nişan, düğün kararları da alınabilir. Finansal alanda zarar ettiyseniz biraz toparlamak mümkün olabilir. Paranızı yatırıma yönlendirebilir, değerli şeyler
alabilirsiniz. Aracılık hizmetleriyle yoğunlaşabilirsiniz. Çocuklarınızın hayatında gelecek adına sorumlulukları artabilir. Özel hayatları canlanabilir. Kimileri ise yeni bir işe başlayabilir. Belki eskisi gibi rahat olmazsa bile en azından daha kalıcı ve yavaş bir şekilde ilerleme şansını yakalayabilirsiniz. Sorumluluklar bu dönem artsa bile başarabilme gücünüz de artabilir. Başkalarının da iş yükünü üstünüze almanız mümkün olsa da organize edebiliriz. Sağlığınıza beslenmenize dikkat edin. Size zararlı olan alışkanlıklarınız varsa kurtulmayı deneyin.

Terazi burcu ve yükselen teraziler:

Özel hayatınızda yoğunluklar var. Kimilerinin taşınma dönemleri ya da tadilatlar olabilir. Özellikle birkaç ay içinde gelecekle ilgili önemli projelerin adımlarını atabilirsiniz. Bu dönem aile bireyleri kardeş akrabalarla bir arada olmak konuşmak plan proje yapmak bazı kararlar almak da mümkün olabilir. Aile içinde toplantılar yapılabilir. Ebeveynlerin hayatında önemli konuların oluşacağı süreçler. Yeni Ay ile çocuklarınızın hayatında yeni bir dönem. Çocuklarla
ilgili sorumluluk alabilir kalıcı adımlar atabilirsiniz. Kimileri bebek sahibi olmak isteyebilirler belki tedavi süreçleri de olabilir. Aşkı daha ciddiye almak düzene koymak hayatı daha planlı organize olmak gerekir. Çocuklarınızın aşk hayatı, özel hayatları ile ilgili düşünceleriniz oluşabilir var olan sorunları aşmaları için uğraşlar verebilirsiniz. Borsa ve şans oyunlarında daha dikkatli ilerlemelisiniz. Hobiler aktiviteler adına yeni sorumluluklar oluşabilir. Belki daha çok mücadele vermektesiniz.

Akrep burcu ve yükselen akrepler:

Bitişler ve başlangıçlar içindesiniz. Evlilik, taşınma gibi konular oluşabilir. Aileniz, özel hayatınız ev hayatınız daha önemli olabilir. Bir dönemi bitirip düzlüğe çıkmak adına yeni bir başlangıç yapılabilir. Bu dönem kimileri iki seçim arasına kalabilirler. Yeni başlangıçlara fırsatlar veren, akılcı çıkışlar veren, büyüten ilerleten durumlar oluşabilir. Kimilerinin ebeveynlerin hayatında yeni bir dönem başlıyor. Bazılarının sağlık sorunları da olabilir, var olan sorunlara yeni olanaklar da gelişebilir. Aile büyüklerinizden destek görebilirsiniz. İnternet paylaşımları, eğitim

konuları, yakın çevreyle diyaloglar oluşabilir. Etrafınızdaki kişilerle var olan sorunları çözmek ve uzlaşı sağlamak adına olanaklar da gelişmekte. Yakınlarınız için uğraşlar da verebilirsiniz. Geziler, gidiş gelişler artıyor daha hareketli bir süreçtesiniz. Jüpiter desteği yanınızda! Satış, pazarlama, reklamcılık, paylaşımlar, yazışmalar canlanabilir.

Yay burcu ve yükselen yaylar:

Yakın çevrenizdeki kişilerin, kardeş akrabaların hayatında yeni bir dönem başlayabilir. Onların sorumlulukları artabilir. Birkaç senedir yaşanan zorluklar sizi yeni tecrübeler kazanmaya ve çevrenize bakış açınızı değiştirmeye zorladı. Belki direndiniz ama çok da çaresi olmadı belki daha çok sorun yaşandı ya da yalnızlığa itildiniz. Bu yeni ayla görüş ve tavırlarınızda yeni bir düzenleme yapabilirsiniz. esnemeye çalışmak var olan hataları tekrarlamamak
bakış açınızı yumuşatmak sizin lehinize olabilir. Eğitimle ilgili sorunları aşmak adına daha çok çabalamak gerekebilir. Finansal alanda ise para kazansanız bile harcamalar çok fazla. Ancak finansal sorunları çözmek, adım adım ilerlemek, harcamaları kontrol etmek 4 Şubat’tan itibaren daha fazla mümkün olabilir. Yeni satış stratejileri geliştirmek, müşterileri organize etmek daha çok üretici ve girişimci olmak kazandırabilir.

Oğlak burcu ve yükselen oğlaklar:

Girişim gücünüz çok arttı. Projelerinizi yapılandırdınız ve düzeltmeleri yaparak ilerlemektesiniz. Artık planladıklarınızı uygulamaya başladınız sanırım. Kendinizi aktif dinamik ve enerjik cesur hissedebilir ve güvenizin artabilir. Kendinize daha çok bakabilir, güzelleşebilir, estetik konularına dış görüntünüze ağırlık verebilirsiniz. Para evinde bir Yeni ay oluştu. Bu dönem bazı şeyleri daha iyi organize etmek, sağlam birikimler yapmak gerekliliği oluşabilir. Maddi manevi güven ve destek ihtiyacı artabilir. Gelirinizi arttırmak adına yeni yollar arayışında olabilirsiniz. Kaynakları doğru kullanabilirseniz var olan sorunları toparlama hatta yeni yollar bulma şansınızda
artabilir. Belki de işiniz çok ama kendinize yetmekte zorlanmaktasınız. İyi planlama ve organize etme bütçeleme yapmak yoluyla gelir gider dengesini kurabilirsiniz. Çocuklarınızın masraflarını ya da özel hayatınızın giderlerini dengeleyebilirsiniz.

Kova burcu ve yükselen kovalar:

Geçmişle ilgili bazı konuları tamamlama dönemleriniz. Kimileri kapalı alanlarda daha çok hizmet edebilir, başkalarına yardım etme gerekliliği oluşabilir. Bazıları kolektif çalışmalar başkalarının yararına olan işleri düzenleyebilirler. Yurt dışı bağlantılı işleriniz de var sanırım. Gelecekle ilgili konular adına hazırlık dönemleri denilebilir. Kapalı alanlarda hastane ya da bakımevi ve ya başka nedenlerle olan çalışmalar, dernek cemiyet işleri devam edebilir. Burcunuzda yeni ay ile yeni bir süreç için hareket edebilirsiniz. Yeni bir proje, iş, girişim belki evlilik, doğum ya da eğitim yurt
dışı projeleri vb.. Daha fazla özgürleşmek adına yapılan adımlar var. Çocuklarınızın işleri, ailevi problemler, eviniz özel hayatınız büyüklerin sorunları hepsi sizi çok yormuş olmalı. Geçmişi eskiyi geride bırakıp ilerleyen günlerde ve aylarda artık yeni bir döneme girme hazırlıklarınız tamamlanıyor. Biraz akışa ve zamana bırakmalı ve şartları zorlamamalısınız. Mart ayında hayatı kendi kontrolünüz altına alabileceksiniz.

Balık burcu ve yükselen balıklar:

Bu dönem arkadaşlarınızla daha fazla bir arada olabiliriniz. Onlarla birlikte hareket etmek isteyebilirsiniz. Grup, ekip çalışmalarınız, aktiviteleriniz yoğunlaşabilir. İnsanları yönetebilir, yönlendirme kabiliyetiniz artabilir. Gelecekle ilgili çalışmalarınızı hızlandıracaksınız. İşten gelen kazançlarınız biraz olsun artabilir. Geciken paralar kazançlar gelebilir. Yeni Ay Kova burcunda biraz daha sizi yalnızlığa itebilir. Bir arada olsanız bile kendinizi yalnız da hissedebilirsiniz. Belki de dinlenmeye ihtiyacınız var. Yalnız başına olsanız bile azimle işlerin üstesinden gelebilir başarılı olabilirsiniz. Vakıf, cemiyet hayır kuruluşlarında, dernek, spor salonları vb. kapalı alanlarda çalışmalar yapabilirsiniz. Yurt dışına yönelik faaliyetler olabilir. Kurumsal işler, kural belirleyici işler yapılabilir. Bazı şeylerin ilerlemesi için süre tanımak gerekir. Nisan, Mayıs’ta her şey güzel olacak!

Daha fazla astroloji haberi için tıklayın!

İnsanlara Mecbur Olmak

İnsanlara Mecbur Olmak - Nisa Er

Yalan söylerler görmek istemezler bu bende olan durumu.
Bir bahane üretirler, bulamazlar bana inanmanın bir yolunu
Neden hep ben bilirim?
Ben isterim, onları görmek bir şekilde.
Neden uğraşırım en derinden en mutlusu olmak bir biçimde.
Çözümü yok, olmadı hiç kendi kendine yetmek.
Ömrüm hep başkasının başında onları memnun etmek.
İnsanlara mecbur olmak yaralıyor, zamanımı alıyor ben 20 yaşındayım.
Ama bilmezler ki onların içinde de ben hep tek bir başımayım.

29 Ocak 2022
Nisa ER

Kendini Yaşamak

Dünya küçüldü diyoruz teknoloji hızlandıkça… Hızlanan teknoloji ile küçülen Dünya değil aslında biziz, insanlar. Önce bizlerin önüne, bilgiyle tanıştığımız ilk yıllarda içi dolu bilgi yığınlarını koyuyor ve ardından son derece yabancı olduğumuz bu bilgiler arasında hızla yolumuzu bulmamızı istiyorlar. Ancak kişinin yolunu yönünü bulabilmesi için önce nerede olduğunu bilmesi gerekiyor. Kişi kendini bilmedikçe bu bilgi sarmalı içinde kendisini oradan oraya savuruyor. Attığı hiçbir adım yere basmıyor, bu nedenle hız en büyük düşmanı oluyor.

Hızı anlamlandıramayan birey rüzgarın savurduğu içi boş saman yığını gibi kendisini, benliğine yabancılaşmış alanların içinde buluyor. Ve birey son nefesine kadar hızla kendine yabancılaşmış bir hayat için mücadele verip silinip gidiyor. Hiçbir amaca hizmet etmeden silinip gitmek ya da son nefesine kadar var olanı tüketmek için mi tüm bu çaba? Sonsuza kadar hızla tüketemez ki insanoğlu, bir gün elbet tükenir.

Tükenmiş bir bireyin ne varoluşuna bir katkısı vardır ne de dünyasına. Tüm bunların önüne geçmek için birey önce çocuk yaşta kim olduğunu öğrenmelidir. Kim olduğunuzu öğrendikten sonra kendinizi yaşamanız gerekir. Peki kendini yaşamak nedir? Kendini yaşamak, zihninden geçeni ellerinde tutarken kendini bulabilmektir. Hayat mutfağında aç kalmamak için tarif defterlerini okuyan değil, mutfakta ocağın ve tezgahın başında olandır kendini yaşayan kişi. Bu yola girebilmek ve sonunda kendi mutfağını kurabilmek için bireyin önce elindeki malzemeleri bilmesi gerekir. Ancak o zaman kişi aklından geçene dokunabilir. Şimdi size soruyorum:

Peki sizin malzemeleriniz neler ve mutfağınız neresi?

Sena İLGAR

BERGÜZAR

Masamın üstünde birkaç tane kitap
Ölesiye okuduğum Yalsızuçanlar
Üstad romanından esinlediğim hayat felsefesi
Kalabalıktayım.
Mor sokakta bülbül kafesleri hala yerinde
Arnavut kaldırımlarında armut işlemeli bir mendil
Mısralarım da insanoğlunun kaderi
Ehil olmak gerekir ya derdin ötesine
Bende o yok mesela
Yanık sesli bir türküm var
Çay bardağında gizli hatıralar

İlkbaharın çöküşünü izledim
Yağmur boyunca.
Kasemin içine biraz yulaf koyup
Süt ekledim akşamın güzünde…

Sarıldım geceye.
Bir gün anlarsın Yalsızuçanlar okumak
Ne kadar keyifli.
Yolun bu şiire düştüğünde
İçinden uzun tüneller
Geçen yolların ıssızlığını sev.

Ay yere düşünce serpilir umut ışıkları
Ve bir avuç yalnızlık el açar göğe doğru.
Bu yaranın yeri dağların sert bakışına
Âşık
Topraktan geçen gündüzün gözyaşlarıdır.
Çiçekler
Güzel kokarlar ama en çok da kalbinden dumanlar
Yükseliyorsa
Kulübemin yazgısını çekiyor içim.
Sen bilmezsin tabii içim içime sığmıyor.
Gurbetim, hırçın ve saçları örgülü kadın sessizliğinde…

Zengin Türkçe Zengin Kültür

Zengin Türkçe Zengin Kültür
Divan edebiyatı, bizim Türkçe eğitimimizde kullanmaya en elverişli yoldur. Çünkü şiir zevkinin oluşması çocukluk döneminde olması gerektiği için ortaokul çağına gelmiş öğrencileri Divan şiirleriyle başlatabiliriz. Önce kelimeleri anlamayacakları için sık sık sözlük kullanmak zorunda kalacaklardır. Bu da her bir şiirden birçok kelime öğrenecekleri anlamına gelir. Bir öğretim yılı sonunda artık Divan edebiyatına karşı bir sempatileri oluşacaktır. Oluşmasa bile, kelime haznelerine katkı sağlanmış olur. Amaç elbette burada bir şeyleri dayatmak zorlamak değildir. Amaç, hem şiir zevki vermek hem bu zevk anında kültürle hemhal olmaktır. Bazı geçmiş ülke yöneticilerinin dahi şiirle ilgilendiği için, geçmişteki siyaset ve tarih alanında da bilgi sahibi olunacaktır. Birçok makalenin de ortak noktada buluştuğu yer burasıdır. “Divan edebiyatı Türk şiirinin has bahçesidir. Bu iklimde her his ve her fikir bir çiçek edasıyla koklanır, klasik bir zevkle duyulur, süslü bir üslupla yazılır ve üstadane bir nefesle söylenir.”
Buradan anlaşılacağı üzere amaç o şiir iklimine götürmektir. Türk şiiri işlenirken bu detaylardan vazgeçmemiz gerektiğini vurgulamaktadır. Yalnızca bu detaylardan ziyade Divan şiirlerini yazarlarıyla tanıtmaktır. Örneğin, bir çocuk derste gördüğü ve etkilendiği bir Divan şiirinin yazarını araştırıp hayatına bir şeyler ekleyebilir. Ya da şu şekilde de düşünebiliriz: bir ortaokul öğrencisi sosyal medya veya televizyon dizilerini izliyorsa az çok bir dizi vesilesiyle onun bestelenmiş haliyle karşılaşabilir bu yüzden, bu noktada olması gereken çok fazla bestelenmiş, duyulmuş, gazel haline getirilmiş eserler seçilmelidir. Bunu yaparken bu mecraları ve gündemi takip etmek gerekir.
Bu yalnızca Divan edebiyatında kullanılan bir yöntem olmamalıdır. Mesela şu anda dinlediğimiz ve gündemden düşmeyen şarkılara baktığımızda birçoğu bazı yazarlarımızın bestesidir. Bu durumda bizi ilgilendiren Divan edebiyatıdır. Dolayısıyla bu şekilde dikkat çekme sağlanabilir. Sözlük kullanımı bu şiirlerin manasını öğrenmek için şart olacağından şiirlerden ve zevkten hariç Divan edebiyatı sözlük kullanımını alışkanlık haline getirtebilir. Türkçe dersinde verilen dinleme metinlerinde bu divan şairlerinin biyografileri veya yukarıda bahsettiğim üzere gazeller kullanılabilir.
Sonrasında sınıfta kullanılan sözcüklerin anlamları tartışılabilir ya da eğer sınıfça Divan şairleri iyice tanındıysa kime ait olduğu da tartışma konusu olabilir. Bu etkinlikler sayesinde kültür ve değerlerin en üst seviyede aktarılacağından emin olabiliriz. Vesile olduğumuz basit bir şiir zevki oluşturma değil, yeni Yunuslar, Bakiler, Nedimler, Kanuniler yetiştirmektir. Unutmayalım ki bir ülkenin dilinin ve geçmişinin ölmesi demek, benliğinin ve insanın ölmesi demektir. Türkçe öğretmenlerinin görevi bu insanları payidar kılmaktır. Onlar zaten eserleriyle bunu başarmıştır. Bize düşense bunu zihinlere ve kalbe nakşetmektir. Divan şiiri Türkçe’dir, Türkçe divan şiiridir. Bunları ayırmak büyük bir gaflet olur bizim için.

Tescilli Kebaba Uzak Doğu Yorumu

1971 senesinden beri Adana’da kebap ustası olan 60 yaşındaki Şevket Azboy, kebaba yeni bir bakış açısı getirdi. Şevket Azboy, Uzak doğu kültüründeki suşiden etkilenerek Adana’da bir ilki başlattı. Suşinin şeklini Adana Kebabı ile birleştiren Azboy, yaptığı et suşi kebabıyla halkın oldukça ilgisini çekti.

Suşi kebabın hikayesinin yıllar önce gittiği Uzak doğu lokantasında başladığını belirten kebap ustası, Adana kebabını lavaş ekmeğe sararak suşi şeklinde kesti. Üzerineyse yoğurt ve tereyağı gezdirerek sunduğu yemeğine suşi kebabı adını verdi. Daima yenilikçi olunması gerektiğini vurgulayan Şevket Azboy, ‘’Bizler tüm aşçılar ve şefler olmak üzere sürekli üretmek zorundayız. Üretmeden duramayız. Yenilikçi fikirleri sürekli takip etmeliyiz. Onun için bu niyetle yeni bir şey ortaya çıkarttık.’’ diyerek düşüncelerini dile getirdi.

‘’Gastronomiye Feda Olsun!’’

 

Adana halkını suşi kebapla tanıştırarak bir ilke imza atan kebap ustası, şehrin başka ustalarına da suşi kebap yapmayı öğrettiğini belirtti. Hiçbir zaman isim hakkı almayı düşünmediğini söyleyen Azboy, ‘’Çok kişiye öğrettim. Bunu yaparken hiçbir zaman isim hakkı almayı düşünmedim. Hala düşünmüyorum. Birçok kişi almış, ben yaptım diye tanıtmış. Yani emek hırsızlığı yapmışlar. Ben insanlara mal ettim. Gastronomiye feda olsun.’’ dedi.

Azboy, ‘’Suşi kebabını ilk kez duyan müşterilerin tepkisi nasıl oluyor?’’ sorusuna ise şu şekilde yanıt verdi:

‘’Müşteriler ilk duyduklarında içerisinde bilinmedik malzemeler olduğunu düşünüyorlar. Ben suşi yemem gibi tepkilerle karşılaşıyoruz. Kebap suşi diyince ana malzemenin et olduğunu duyduklarında fikirleri değişiyor. Tamam diyorlar.’’

‘’En Çok Talebi Gençler ve Çocuklar Gösteriyor!’’

Kebap ustası Şevket Azboy, Suşi kebabını menüye ilk koyduklarında tereddüt ettiğini belirtti. Daha sonra giderek taleplerin arttığını belirten Azboy, ‘’Biz aslında menüye koyup koymamakta çok kararsız kaldık. Daha sonra denemeyi çok istediğim için ısrar sonucu koyduk.  Ben aslında orta yaş grubu ağırlıkta olur diye bekledim. Fakat gençler suşiye çok meraklı olunca en çok talebi gençler ve çocuklar gösterdi.’’ dedi. Azboy, suşi kebabın fiyatının 40 lira olduğunu, günde yaklaşık 50 porsiyon sattığını belirtti.

 

 

 

Ahval-î Etrak

(Kadim dostum Büyük Türk Okan Ekici melhumuyla )

Ötüken’in eteğinde börüler ulusun
Bu ne ahval yiğidim sen Allah kulusun
Tarihe adını yazdırmış ulusun
İmanınla yiğidim, mahlukattan ulusun
Korkma yiğidim korkma !
Mete Han torunusun.

 

 

 

 

 

 

 

Sakın ki Kelamullah’ı düşürme dilinden
Hep kolla kendini ekferin pis yelinden
Gözlerindir ki geçit vermez sanki selinden
Söz sana çok çekecekleri var elinden

Türkmen elinde Musul, Kerkük, Telafer
Doğu Türkistan’da Gulca, Hoten, Kaşgar
Doymadı moskof zulmüne Kırımım da Tatar
Hepsi bir olmuş acımıza acı katar
Bitmeyecek bu zulüm biz birleşene kadar

 

 

 

Sincan adını taktıkları Doğu Türkistan’ım
Sin zulmünden inleyen benim kadim vatanım
Soydaşının sessiz kaldığı biricik soydaşım
Akledemedik hiç Oğuz-Kıpçak-Karluk birbirine hısım
Ama ancak Türk olduğumuz içindir bunca hasım

 

Osmanlı mirasım güneyde Türkmeneli

Mazlumsun al-i osman gitti gideli

Bu muydu kandaşım Türklüğünün bedeli

Bitmedi çilen anandan ak sütü emdim emeli

Selam kuzeydeki mirasım Kırım eline
Sürdüler seni yıllarca sürgünden sürgüne
Sonunda düşüverdin zalimlerin eline gene
YILMA TATAR ! Zulmün zalim kölelerine
YILMA URUKTAŞ ! Elletme saçın teline …

Tramvay Durağı 13.Bölüm

Kulağımda Deep Purple-Soldier of fortune… Sanki an meselesi tramvayın gelmesi. İçimde bir sessiz boşluk, sıfır heyecan sıfır merak! Oysa yıllardır beklemiyor muyduk hep beraber şu isimsiz tramvayı? Gelsin, ne değişecek hayatımızda?

İçten içe değişmesini istediğim bir şey olmalı ki bunun gerçekleşeceği durağa gidebilmek için bekliyor olayım tramvayı. Yahut öyle merak ediyor olmalıyım ki son durakta ne olduğunu, bütün durakları es geçmeyi göze alarak sırf oraya varabilmek için beklemeliyim tramvayı. Ya da ne bileyim? Bunca zamandır bir bekleyişe kurban ettim madem zamanımı, bir adını koymalıyım artık bunun değil mi? Sahi, insan isimsiz bir tramvayı isimsiz bir durakta isimsiz bir menzile varır belki diye, neden bekler? Bu kadar mı kayboldum kendimi aradığım sokaklarda da yolum bu bekleyişe düştü?

Değil, buldum. Kendime ulaşmanın yolunu biliyorum, öyle dolambaçlı ki… Fakat tabana kuvvet gerek yürüyebilmek için ya da bir tramvay. Takatsiz kalır ya bacaklarımız, yürümekten yorgun düşen zihnimizdeki “varacaklarımız” uzakta kalır. Olduğumuz yerde var oluşumuz sanki yokluk gibidir, olmamız gereken yer burası değilmiş gibi gurbetlik verir hissimize baktığımızda gördüğümüz her detay.

Mesela bakın, benim şu sokak lambalarının arasında ne işim var? Şu tırtıklı testere misal rüzgâr dudaklarımı kesip acıtırken neden çıkarmışım maskemi(!) yüzümden ve ne işim var benim bu ıssız durakta? Nefesimden buhar bile çıkmıyor. İçim soğumuş bir kere. Tüm sıcaklığını kaybetmiş, hayal odalarımın salonunda kurulu tenekeden sobam. Nereden alacağım ateş harlamak için odunu? Nereden bulacağım çaydanlığı çayı şimdi şu karanlığın kör yüzünde, nereden muhabbeti… Basbayağı soğumuşum işte. Gidilecek tüm duraklar uzakta. Uzaktayım. Fakat Allah bilir ya, hissediyorum, tramvay bir göz açıp kapayıncaya kadar gelmiş olacak.

Litrelerce çekirdek kahve içmişim gibi gözlerim, kapanmıyor. Sanırsın gökteki bütün yıldızlar kirpiklerimin arasında yapışkan olmuş, açılmıyor da gözlerim. Tramvay… Gelse bile benim takatim onu görmeye yetemeyecekmiş gibi.