11.4 C
İstanbul
Perşembe, Mayıs 16, 2024

Aman Diyelim Bunları Bilelim: Burçlar Öfkelenince Ne Yaparlar?

Burcunuza göre sinirlenince neye nasıl tepki verdiğinizi hiç düşündünüz mü? Kimimizde çoğunlukla olmasa da, bazen sinirlenince ortalığı tabiri caizse kan gölüne çevirdiğimiz zamanlar oluyor. Balık burcu sinirlenince ne yapar? Kova burcu sinirlenince ne yapar? İkizler sinirlenince ne yapar? Bu ve bunun gibi burçların sinirlenince verdiği tepkileri sizler için derledim.

Koç Burcu

Kesinlikle en çabuk sinirlenen burçlardan biridir. Ve sinirlendiği an gözü hiçbir şeyi görmez, bağırıp çağırmaya başlarlar. Ama bir o kadar da şaşırtıcı olan özellikleri ise çok çabuk sakinleşmeleri. N’olduğunu anlamazsınız bile. Koçlar affetmeye ve unutmaya en yatkın burçlardan biridir.

Boğa Burcu

Üzülmek, kırılmak istemiyorsanız boğa burcuna yamuk yapmayın deriz. Sinirlendiklerinde gözleri alev alev yanan bir burçtan bahsediyoruz sonuçta. Aşırı kin beslerler ve şu dillerinin sivriliği yok mu tam bir baş belası. Çoğu zaman tartışmadan sonra sizlere kibar olabilirler ama şunu baştan belirtelim onlarla olan ilişkilerinizi eski hâline çevirebilirim rüyasına kapılmayın diyelim size, bu imkansızın can bulmuş hâli çünkü.

İkizler Burcu

İkizler insanı adeta konuşmak için yaratılmıştır diyelim sizlere. Sinirlenince bir araba dolusu laf işitmeye hazır olun derim. Sizi asla konuşturmazlar, susturma çabasına da girmeyin bence çünkü bunlar insan görünümlü pençeli kediler. Sizi her an çizebilirler. Ama gelin görün ki uzun süre kızgın kalamazlar, bu yönden şanslısınız.

Yengeç Burcu

Su grubunun en sakin burçlarından biri olan yengeç tatlı, sevgi dolu, ve anlayışlı bir burçtur. Size verdiği değeri sizden alamadıklarını fark ettiklerinde çabuk kırılırlar, içlerine kapanırlar ve tartışmadan uzaklaşırlar. Duygularını kendilerine yakın hissettikleri birine anlatır ve rahatlarlar. Tabii sonra tekrar vıdı vıdı etmeye başlayabilirler. Sevdiğiniz biriyse nazını çekin derim sizlere.

Aslan Burcu

Nedir bu aslanlardan çektiğimiz ya. Sinirlendiklerinde kır annem kır. Biz şeytan taşlama duvarınız mıyız ey aslanlar?! Lafı pat pat yüzüne söylerler ve kırıldın mı umurlarında değildir. Bu arada sizi arkalarında bırakıp da gidebilirler. Size tavsiyem boşverin. Nazlarını çekmek için mi geldiniz dünyaya. Burada aslan yoktur umarım…

Başak Burcu

Sinirlendiğinde duvarlarını amele gibi örmeye başlarlar. Ardına saklanır ve sizin gelip bir şeyleri fark etmenizi isterler. Başak burcu sevgiliniz varsa umarım bu sinirlenme durumlarını fark edecek kadar zekisinizdir çünkü fark etmediğiniz takdirde kalbinizin tam ortasına nişan alındığını belirteyim sizlere. Etrafında ne varsa fırlatır, dağıtır, sinirini çıkarmaya çalışır. Unutmayın siz bu ilişkide iki kişi değilsiniz, başağın öfkesiyle beraber üç kişilik bir ilişkiniz var. Kolay gelsin…

Terazi Burcu

Uzlaştırıcı bir yapıya sahipler hatta çok çok kötü bir şey olmadığı takdirde öfkelerini içlerine atarlar. (Tabii bana soracak olursanız yaptıkları iyi değil milletin dert küpü müsünüz?! Kendinize gelin). Düşünün yani sinirliyken sarf ettikleri sözler bile kaçarken haykırdıkları sözler oluyor. Ama teraziler çok fazla incitirseniz sizi kara kaplı defterlerine yazmaya başlarlar diyelim, kindardırlar bu konuda…

Akrep Burcu

İnanın hiç olumsuz bir şey söylemek istemiyorum hakkınızda sevgili akrepler. Çünkü hep ezilen, imajı çizilen ve kötü gösterilen burçların başında geldiniz. Hatta sırayı inatla kimseye kaptırmadınız, azminizden dolayı tebrikler… Ama yine de şunları eklemek istiyorum: Eğer bir akreple karşı karşıya geldiyseniz vay hâlinize… O ne entrikalar kurar ne dönme dolaplar çevirir kafasında ah ahh. Sinirlendiğinde gözü hiçbir şeyi görmez. Dili zehir gibidir her şeyi püskürtebilir üzerinize. Dikkatli olun bence. Baktınız olmuyor resti çek kardeşim, sen yoluna ben yoluma diyeceksin akrebe, tabii sokulmaya meraklı değilsen…

Yay Burcu

Bunlar yangına körükle gidenlerden. Sinirlenince her şeyi söylerler, seni tahrik ederler, abartma konusunda master yapmış bir burçtan söz ediyorum sonuçta sizlere. Eğer tartışmaya girdiyseniz gazanız mübarek olsun diyorum. Çünkü o kavga bitmeden seni salmaz. Yani öyle ki bırakıp gidersin gelince hâlâ konuşuyordur vıdı vıdı, kafanızı şişirirler. En iyisi bugünün kavgasını yarına bırakmayın diyorum.

Oğlak Burcu

Onlara n’apıyorsanız yapın yalan söylemeyin diyorum. Çünkü bir kalemde silebilirler. Çok sakin bir burç olarak bilinirler ama sinirlendiklerinde öfkesini yüzünüze kusar. Sözlerini kaldırmak zordur gerçekten. Yani o an keşke tır geçseydi üzerimden de bunları duymasaydım diyebilirsiniz. Değişik bir kafaları var bu arkadaşların. Kavga sonrası yalnız kalmanın cılkını çıkarabilirler. Ama kafaları yerine geldiğinde çoğunlukla arada sorun kalmıyor, şanslısınız…

Kova Burcu

Tartışmalara karşı en tahammülsüz burçlardan biridir kova. Çünkü kızdıklarında direkt oradan uzaklaşmak isteyeceklerdir ama eğer uzaklaşmazlarsa bilin ki bu bittiğinizin resmidir. Bu burca mensup insanların, kızdıklarında sizi çok iyi bir şekilde görmezlikten gelebilme gibi özel güçleri var mesela. Seni pes ettirir ama kendileri hâlâ bir triplerde olabilir yani. Bunun dolayı duvarla, masayla, onunla, bununla tartışın ama bir kovayla asla!

Balık Burcu

Kova burcu gibi ilk başta kaçmak ister. Bir zarar veya onarılmayacak bir hata yapmamak için. Ama eğer bunu başaramazlarsa kendilerine zarar verirler. Ah balıklar neden milletin derdinin cefasını çekiyorsunuz?! Bırak ne halleri varsa görsünler, sen daha önemlisin…

Peki Balık Burcunu ve Diğer Burçları 2022 Yılında Neler Bekliyor?

Jüpiter’in Balık Burçlarına, Yükselen Burçlarına Göre 2022’Deki Etkileri!

Jüpiter Balık Burcunda! Jüpiterin Balık Burcuna Etkileri 2022 Yılında Neler Olacak?

Tereddüt Etme, Cesaret Et

Hayatın her alanında acabalarla karşılaşmamız olası. Tam ilk adımı attığımızda ikincisinden endişe duymak, emin olduğumuz bir konuda bile şüphe etmek mümkün. Fakat bizim konumuz işin bu tarafı değil. Mottomuz olan ‘Tereddüt etme, cesaret et’ felsefesiyle ünlü düşünürlerin cesaret üzerine söyledikleri anlamlı cümleleri sizlerle paylaşmaktan mutluluk duyuyorum.

  • Hep denedin. Hep yenildin. Olsun. Yine dene. Yine yenil. Daha iyi yenil.
    Samuel Beckett
  • Baktın olmuyor. Olana kadar bakacaksın.
    İlhan Berk
  • Bildiğim en cesaret verici gerçek, insanın bilinçli bir çabayla yaşamını yüceltme yeteneğidir.
    Henry D. Thoreau
  • Bu dünyada yol alan kişiler, ayağa kalkıp istedikleri koşulları arayan ve bulamadıklarında yaratan insanlardır.
    George Bernard Shaw
  • Cesaret bulaşıcıdır. Cesur bir adam ayağa kalktığı zaman, diğerlerinin omurgaları da sertleşir.
    Billy Graham
  • Senin almaya cesaret edemediğin riskleri alanlar, senin yaşamak istediğin hayatı yaşarlar.
    Sokrates
  • Daha önce hiç sahip olmadığın bir şeye sahip olmak istiyorsan, daha önce hiç yapmadığın bir şey yapmalısın.
    Nossrat Peseschkian

Ömer Hayyam’dan ‘Rubailer’

Tertemiz geldik yokluktan kirlendik;
Sevinçle geldik dünyaya, dertlendik.
Ağladık, sızlandık, yandık, yakındık;
Yele verdik ömrü, toz olup gittik.

‘Muhteşem Kitap’ diye isimlendirilen ve günümüze kadar birçok badirelerden geçen eser, Sabahattin Eyüboğlu’nun çabalarıyla Ömer Hayyam’ın dünyasını bizlere açıyor. Okurken; Doğu’da dilden dile ün salan, gelecek nesillere keyfe keder bir rahatlıkta aktarılan, sarsıcı ve bir o kadar da etkileyici bir üslupla karşılaşacaksınız. Tanrı kavramını birçok dörtlükte; bilinmezlikle, bazen inkar ile ve bazen de umursamaz bir tavır ile sorgulayan Hayyam, her kesimden insanı kendine hayran bırakmayı başarmıştır…

Dünya üç beş bilgisizin elinde;
Onlarca her bilgi kendilerinde.
Üzülme; eşek eşeği beğenir:
Hayır var sana kötü demelerinde.

Ne güzel gün! Hava ne sıcak, ne serin;
Bir bulut, tozunu siliyor bahçemin;
Bülbül coşmuş, sesleniyor sarı güle:
Şarap iç şarap da yüzüne renk gelsin!

Keyifli okumalar dileriz… Rubailer ve Ömer Hayyam hakkında daha detaylı bilgi edinmek için aşağıdaki linke tıklayabilirsiniz.

https://www.24okur.com/titanikde-batan-muhtesem-kitap/

Bin Şairin Yanarak Anlattığı Olgu: Aşk

“Gel beraber alalım nefesimizi sevdiğim, sensiz boğazımdan geçmiyor.” Ahmed Arif’in bu dizeleri, okuduğum en anlamlı aşk sözlerinin başında gelir. Artık günümüzde kimse kimseye tahammül edemezken, sahip olduğumuz maddi ve manevi şeyleri paylaşmaktan imtina ederken, gördüğümüz yüzlerden sıkılmaya meyilliyken, “Her gün aynı çorba içilir mi?” diye pekiştirecek sorularımız da varken üstelik, Ahmed Arif’in bu dizeleri ‘Aşk’ denildiğinde hemen aklıma geliverir.

‘Çünkü ne kadar mutlu ettiysek o kadar yalnız kaldık’ der tüm zamanların en iyi aşk şairlerinden Cemal Süreya. Ben bu dizeye de hak veririm çoğunlukla. Yaşanmışlıklar göz önüne alındığında, fedakarlık yapan tarafın hep kaybedeceği kanısına varılmıştır ki, çok yakın iki dost olan Ahmed Arif ve Cemal Süreya aşktan yana yaşadıklarından farklı çıkarımlar elde etmişlerdir. Tıpkı aynı şeyleri yaşayan bizlerin bile farklı sonuçlara vardığımız gibi…

Elif Şafak ise şöyle anlatacaktır hislerini; ‘Aşktan yana yaşadıklarımı bilseydin eğer, hala sevebiliyor olmama aşık olurdun.’ Sahi siz de hiçbir daha sevemeyecek duruma geldiğinizi hissettiniz mi? Peki sizce geçmiş de yaşadığımız acı tecrübeleri, yeni tanıdığımız insanlara mal etmek doğru mudur? Aşktan yana canı yanmış bir kadın, karşısındaki kişiden onu sevebildiği için bir tebrik bekliyor gibi. Bazen bizlerde bu bencilliğin ortasında buluveririz kendimizi.

“Ben birini sevmiyordum
O da beni sevmiyordu.
Bir gün bir yerde randevulaştık
Ben gitmedim, o da gelmedi.”

Özdemir Asaf’ın içinde mutlak bir ironi olduğuna inandığım bu dizeleri ise, gerçeklikten ziyade hayali bir sevgiyi anımsatır bana. Ve her okuduğumda, şairin yalnızlığını hissederim. Peki ya siz bu dizelerde ne hissediyorsunuz?

Ve duygusal karmaşaların içindeyken, benim neden bir ilişkim yok? Ben neden yalnızım? Beni kimse sevmeyecek mi? Gibi sorularla boğuşurken insanı anlamlı bir şekilde Sabahattin Ali’nin şu dizeleri kendine getiriyor. “İnsan dünyaya sadece yemek, içmek ve koynuna birini alıp yatmak için gelmiş olamazdı. Daha büyük ve insanca bir sebep lazımdı.”

Bin şair yanmış da farklı farklı anlatmış hislerini. Sizlerde kendi hikayenizi yazmanız dileğiyle…

Nil Karaibrahimgil’den Ders Niteliğinde Bir Kitap: Kelebeğin Hayat Sırları

Herkesin hayat tecrübesi farklıdır. Aynı şeyleri yaşayanların bile aynı olaylardan çıkarımları farklıdır. Nil Karaibrahimgil hem şarkılarındaki kendine özgü sözleri, hem renkli kimliği hem de duyarlı yapısıyla hep beğendiğim bir isim olmuştur. Yine kendi dünyasından bolca izler taşıyan, onlarca farklı hikayeden oluşan, yaşamın içinden geçerken hem dersler çıkaracağınız, hem de keyifle okuyacağınız kitabı ‘ Kelebeğin Hayat Sırları ‘ nı baş ucunuza koymak isteyeceksiniz.

Kişisel gelişime meraklı, başkalarının öykülerine şahitlik etmeyi seven, mottolara ve ilhama inanan arkadaşlar, bu kitap sizin için.

Unutmayın, ders siz öğrenene kadar devam eder…

Pozitif Düşün, Gülümseyerek Yaşa

Kendini mutsuz mu hissediyorsun? Kaygılı, endişeli misin? Her gün seni huzursuz edecek olaylar mı yaşanıyor? Haydi, bu yazı tam senin için. Unutma her gün bir motto bakış açınızı değiştirir. Gülümseyerek yaşamak senin de hakkın 🙂

  • Kendimi derinden seviyorum, kabul ediyorum ve onaylıyorum. Ben çok değerliyim.
  • Benim zihnim güçlü bir iyileştirme aracıdır. Her sorun bana öğrenmem gereken bir ders verir.
  • Artık hayatıma beni strese sokacak, değersiz hissettirecek insanların yerine; beni mutlu edecek, beraber güleceğim insanların girmesine izin veriyorum.
  • Mucizeler ona inananların başına gelir.

Piano ustası Evgeny Grinko’dan Huzur Verici Bir Şarkı: Valse

Sevdiğin adamın gözlerine bakar gibi, aşık olduğun kadının saçlarını okşar gibi, ananın ellerini tutar gibi, bir çocuğun kahkahasını duyar gibi insana betimlemesi zor duyguları anımsatan bir şarkı. Konuşmadan da anlaşabilmenin, sözsüz de iletişim kurabilmenin en yalın hali sadece piyanonun tuşlarında. Unutmayın, bazen bir şarkıyla değişir her şey. Ve konuşarak iletişim kuramayanların dünyasında şifa gibi gelir bazı şarkılar. İşte onlardan biri. İyi dinlemeler.

Didem Madak’tan Aşk Üzerine Çarpıcı Bir Şiir: Siz Aşktan N’anlarsınız Bayım

Didem Madak, yeni nesil şairlerin en etkileyicilerindendir. 41 yaşında sona eren hayatının ardından sonsuza dek unutulmayacak şiirler bırakan bir isim. Siz Aşktan N’anlarsınız Bayım ise okuyanların boğazını düğümleyen şiirlerinden sadece bir tanesi. Aşktan canı yanmış, belki de aşka inanmayanlar için…

Çok şey öğrendim geçen üç yıl boyunca
Alt katında uyumayı bir ranzanın
Üst katında çocukluğum…
Kağıttan gemiler yaptım kalbimden
Ki hiçbiri karşıya ulaşmazdı.
Aşk diyorsunuz,
limanı olanın aşkı olmaz ki bayım!

Allah’la samimi oldum geçen üç yıl boyunca
Havı dökülmüş yerlerine yüzümün
Büyük bir aşk yamadım
Hayır
Yüzüme nur inmedi, yüzüm nura indi bayım
Gözyaşlarım bitse tesbih tanelerim vardı
Tesbih tanelerim bitse göz yaşlarım…
Saydım, insanın doksan dokuz tane yalnızlığı vardı.
Aşk diyorsunuz ya
Ben istemenin allahını bilirim bayım

Çok şey öğrendim geçen üç yıl boyunca
Balkona yorgun çamaşırlar asmayı
Ki uçlarından çile damlardı.
Güneşte nane kurutmayı
Ben acılarımın başını
evcimen telaşlarla okşadım bayım.
Bir pardösüm bile oldu içinde kaybolduğum.
İnsan kaybolmayı ister mi?
Ben işte istedim bayım.
Uzaklara gittim
Uzaklar sana gelmez, sen uzaklara gidersin
Uzaklar seni ister, bak uzaklar da aşktan anlar bayım

Süt içtim acım hafiflesin diye
Çikolata yedim bir köşeye çekilip
Zehrimi alsın diye
Sizin hiç bilmediğiniz, bilmeyeceğiniz
İlahiler öğrendim.
Siz zehir nedir bilmezsiniz
Zehir aşkı bilir oysa bayım!

Ben işte miraç gecelerinde
Bir peygamberin kanatlarında teselli aradım,
Birlikte yere inebileceğim bir dost aradım,
Uyuyan ve acılı yüzünde kardeşimin
Bir şiir aradım.
Geçen üç yıl boyunca
Yüzü dövmeli kadınların yüzünde yüzümü aradım.
Ülkem olmayan ülkemi
Kayboluşumu aradım.
Bulmak o kadar kolay olmasa gerek diye düşünmüştüm.
Bir ters bir yüz kazaklar ördüm
Haroşa bir hayat bırakmak için.
Bırakmak o kadar kolay olmasa gerek diye düşünmüştüm.

Kimi gün öylesine yalnızdım
Derdimi annemin fotoğrafına anlattım.
Annem
Ki beyaz bir kadındır
Ölüsünü şiirle yıkadım.
Bir gölgeyi sevmek ne demektir bilmezsiniz siz bayım
Öldüğü gece terliklerindeki izleri okşadım.
Çok şey öğrendim geçen üç yıl boyunca
Acının ortasında acısız olmayı,
Kalbim ucu kararmış bir tahta kaşık gibiydi bayım.
Kendimin ucunu kenar mahallelere taşıdım.
Aşk diyorsunuz ya,
İşte orda durun bayım
Islak unutulmuş bir taş bezi gibi kalakaldım
Kendimin ucunda
Öyle ıslak,
Öyle kötü kokan,
Yırtık ve perişan.

Siz aşkı ne bilirsiniz bayım
Aşkı aşk bilir yalnız!

Didem Madak

Mapusluk Aşka Engel Değil: Piraye’ye Mektuplar

Nazım Hikmet… Gelmiş geçmiş en büyük Türk şairlerinden. Kalemi kadar, yaşamı, aşkları da güçlü olan mavi gözlü bir dev. 1933 yılında ceza evine girdiğinde elini tutan Piraye’ye, 1950 yılında ceza evinden çıkana kadar yazmış olduğu mektupların bulunduğu, benim baş ucu kitaplarımdan biridir ‘Piraye’ye Mektuplar’. Hem şairin mapushane şartlarında yaşadığı zorlukları, hem aşkın kaleme düşmüş halini, hem de Nazım’ı anlayabileceğiniz bu kitaptan kalbime dokunan alıntıları sizlerle paylaşıyorum.

  • Şiir yazmak istiyorum: İçli, ağır hapishane şiirleri. Fakat sen aklıma geliyorsun hazin sevgi-ayrılık şiirleri doğuyor içimden. Halbuki bilirsin ben sana ait şiirleri yazmak değil yalnız sana söylemek isterim. Onlar benim öyle mahrem hislerimdir ki bir sen bir de benden başka kimseler bilmemeli, okumamalı, duymamalıdır.
  • Seninle beraber daha çok yerlere bakacağız nişanlım. Yıldızlara, dost yüzlerine, güzel günlere beraber, yan yana bakacağız. Seni düşünürken ben gençleşiyorum, bacağımın sızısı duruyor. Sen de beni düşünürken genç ol! Kuvvetli ol!
  • Güzel günler göreceğiz. Edison, her şeye rağmen havasız camın içinde ateşin yanacağına nasıl inanmışsa, öyle inanmışım.
  • Hayat çetin şey cicim! Hislerini kaybetmeden onu bir balta gibi yarıp geçenlere ne mutlu.
  • Ben hiç bir şey olmayabilirim. Hatta şairliğim bile bir yıldız parıltısı olabilir. Fakat muhakkak ki bir şeyim, aşığım karıcığım.
  • Sevgilim, birtanem. Hep rüyalarımda, aklımda, fikrimdesin. Dünyanın en güzel kitabını okur gibi seni düşünüyorum. Seni düşünerek geçen vakit, yer yüzünün en güzel musikisini dinlerken geçen vakte benziyor. Seni düşünmek, senin sesini, şeklini gözümün önüne getirmek en büyük saadetimdir.
  • O kadar hiç, o kadar boş, manasız, öyle haksız yere senden uzağım…
  • Senin dertlerin, asabiyetlerin, senin her şeyin benimdir.
  • Elbette saçlarınız kırmızıdır. Gözleriniz bazan yeşil, bazan bal rengi…

Mel Gibson Ve Sean Penn’den Yeni Film: Deli ve Dahi

Okul sıralarındayken hepimizin elinden muhakkak geçmiş olan İngilizce sözlüğü Oxford’un ortaya çıkış sürecinin gerçek hikayesini anlatan, baş rollerini Mel Gibson, Sean Penn, Natalie Dormer gibi ödüllü oyuncuların paylaştığı Deli ve Dahi son yıllarda izlediğim en etkileyici filmlerden. Oxford sözlüğünün ilk basımı için on bin kelimeyi bulması gereken ve bu uğurda ailesinin ve kendisinin hayatını değiştirerek yeni bir yere taşınan Profesör James Murray, tüm ülkeye sözcük yardımı çağrısında bulunur. Artık süre daralmıştır ve profesör zor durumdadır. İşte bu anda ona on bin kelimelik yardım bir akıl hastanesinde yatmakta olan Dr. W.C. Minor’den gelir. Böylelikle yolları kesişen ikili, hem dost olur hem de beraber büyük işler başarır.

Dr. W.C. Minor’ın akıl hastanesindeki heyecan verici hikayesini izlerken çok etkileneceksiniz. Aşk, gerilim, dram ve biyografi türlerini bir arada bulabileceğiniz bu film, soğuk bir sonbahar günü için çok iyi bir tercih. İyi seyirler.

Koşmana Gerek Yok! Kanatlarını Hatırla

Güzel düşünmek, güzel yaşamak, güzel hissetmek hepimizin hakkı demiştik daha önce. Ama yine tekrarlayalım. İnsan bir sürü şeyi biliyor da, uygulamak zor olan değil mi zaten? Bilinen bir gerçek var ki, bir şeyleri tekrar ettikçe rutine dönüyor. O zaman gelin kendimizi motive edecek cümleleri, yeniden tekrar edelim. Senin günlük motton hangisi?

  • Zafer, kendi benliği tarafından mağlup edilmiş bir kişi tarafından kazanılamaz. Kendine güvenmelisin.
  • Hayatımızdaki en küçük bir değişiklik bile zincirleme bir tepki doğurur. Değişimden korkma!
  • Konduğun dalın inceliğinden düşecekmiş gibi olan, ama yine de kanatları olduğunu bilerek şarkı söyleyen bir kuş gibi ol.
  • Bir çatlak var her şeyde. Işık işte böyle girer içeriye.
  • Hiç bir sözü, kafanın ve yüreğinin denetiminden geçirmeden söyleme.

Etnik Müziğin Duyguyla Harmanlanmış Hali: Weeping Eyes

Bir şarkı kaç duyguyu barındırır içinde? Kaç anıyı canlandırır, kaç hayale gebedir melodiler? Hangi coğrafyaya, hangi etnik kökene ait olursanız olun, dinlediğinizde müziğin evrenselliğine tekrar inanacak, ve çok uzaklara dalacaksınız. Yolda, ders çalışırken, spor yaparken, ya da gökyüzünü izlemek istediğiniz bir vakitte size eşlik edecek bir şarkı: ‘Weeping Eyes’.

Yazarı Belli Olmayan En Bilindik Şiir: Palyaço

Turgut Uyar’a ait olduğu iddia edilse de, şairin oğlu Hayri Uyar’ın da babama ait değil dediği anlamı derin, ve çok severek okuduğum bu şiiri sizlerle paylaşmaktan mutluluk duyuyorum.

Kaç kişiyi öldürdüm düşlerimde
Kaç kilo çekerdi yalnızlık
Kaç kere ezildim altında
Yaz yağmurlarının

Belki de palyaçolar ağlardı pazartesi sabahları
Her sirk geldiğinde ağlamaklı olurduk
Hep ağlamaklı olurduk gülünecek halimize

Kim sevmezdi çiçekleri filan
”ben sevmezdim” dedim, “yalan” dedi

Bunu palyaço söyledi,
Palyaço söyledi ben yazdım
Yazdım, yazmasam ağlayacaktım

Herkes ağlarmış biraz, ben de ağladım
Sırf bu yüzden mi ağladım
Alçaklık gibi bir şey oldu bu biraz

Biraz birazdım her şeyden
Dün biraz sinirlenmiştim mesela
Yarın bir kadını seveceğim biraz
Biraz biraz kör oldum bugünlerde

Ama rakı kadehlerini boşaltmayın
Eksilmesin hiçbir şey
Hiç bir şeyden dahi olsa
Kalsın biraz

Umursamıyorum yılgınlığımı filan
Çünkü sessizce yaşanmalı her şey
Bir devrim sessizce olmalı mesela
Ve her sözcüğüne inanmalı bir palyaçonun

Bir palyaço neden yalan söylesin ki
Ben palyaço olsaydım söylemezdim
Marangoz olsaydım da söylemezdim
Ben insan olsaydım yalan söylemezdim!

Hem nereden çıkardınız palyaçonun yalnızlığını
Kaç kilo çeker ki bir palyaço
Hem neden yüzüme vuruyorsunuz
Bir çirkin ördek yavrusu olduğumu

Gocunmam ki ben, ben gocunmam
Bir palyaço ne kara gocunmazsa
O kadar, o kadar gocunmam işte

Rakı doldurun! eksilmesin

Bitmedi, yazacağım daha
Yazmazsam ağlayacağım çünkü
Alçakça olacak biraz

Hem biz o zaman kimdik ki, nerelere giderdik
Her sokakta biraz daha eksilirdik
Bilirdim, geceleri puslu puslu olurdu bazen
Bazen birisi fısıldarmış gibi olurdu
”duyamadım”, derdim, “tekrar et!”
Sessizliğe bürünürdü o vakit her şey
Sokaklar daha bir puslu
Palyaçolar daha bir ağlamaklı olurdu
Ve ben daha bir alçak olurdum
Ağlardım biraz

Hem sen kimsin, çekiştirme diyorum
Hatta kuyruğuma basma diyorum
Acıyor, tırmalarım,-
Diyorum

Kahrol, kahrol!
diyorum

Geçen gün yüzüme rastladım bir ilan panosunda
Korktum birden, kusacak gibi oldum
”olur öyle” dedi palyaço,
”herkes alçaktır biraz”
”otur ulan!” dedim, bağırdım ona
Ben bazen bağırırım biraz

”rakı doldur!” dedim, “eksilmesin!”
Ben bazen eksilirim biraz
Aslında hepimiz eksilirmişiz biraz
Bunu sonradan öğrendim

Ben aslında her şeyi sonradan öğrendim
Herkes herkesi sonradan öğrenirmiş
Bunu da sonradan öğrendim

Örneğin;

Geçen gün bir kadınla seviştim
Biraz değil çok seviştim

Ya işte öyle palyaço
Diyorum ki,
Bunu da yeni öğrendim
Sevişmek de eksilmekmiş biraz

Kim sevmezdi ki kuş ötüşlerini filan
”ben sevmezdim” dedim, “yalan”
Dedi
Bunu palyaço söyledi
Palyaço söyledi, ben yazdım
Yazmasam, alçak olacaktım
Hem ben roman da yazdım biraz

Bazen diyorum ki, palyaço,
Sen olmasan ben ne yaparım
Alçakça eksilirim belki biraz
Her yağmur yağışında yerin dibine girerim
Hiçbir kadının kasıklarını öpemem belki
Ya da unuturum sonradan öğrendiklerimi

Biraz biraz anlıyorum ki,
Yüzler eller, o terli vücutlar filan
Her şey plastikmiş biraz

Haydi sirtaki yapalım palyaço
Rakı doldur, yine eksildik biraz

Bekle Beni: Ahmet Telli

Ayağı kayan bir çocuk kadar şaşkınım, bilemedim düz yolda yürümenin imlâsını. Kanayan dizlerime bakıp da ağlamayı öğrenemediğim gibi…

Ruhumuzu terk eden ölü çocuğun şairi: Ahmet Telli. Bugün, onun dizlerinde can bulacağız, seveceğiz, çokça seveceğiz! Var olan bütün duyguları bir kaleme sığdırıp, yitirdiğimiz dünyayı yeniden inşa edeceğiz.

I

Bekle beni küçüğüm
umudu karartmadan
sevinci yitirmeden bekle
döneceğim bir gün elbet
bekle beni.

Bahar geldiğinde
kırlara çıkacaksın
dizboyu otlar üstünde
koş koşabildiğince
ve sakın yitirme neşeyi
.

Kırların sessizliğinde
yüreğinin sesini dinle
ve orada benim için
küçücük bir yer ayır
ve bekle beni küçüğüm
.

Doğa pervasızdır biraz
bakarsın en olmaz yerde
masmavi bir su fışkırır
ve suyun ışıldayan göğsünde
sevincin nilüferleri
.

Bahar şaşırtmasın seni
sırtüstü uzan bir gölgeye
suların, kuşların sesini dinle
ve bekle beni orada
döneceğim küçüğüm

II

Mapusane türküleri
hüzünlüdür biraz
belki her dinleyişinde
yüreğin burkulmakta
için sızlamaktadır
.

Ama acılara alışılmaz
bir şeyler var değişecek
bir şeyler var
değiştirmemiz gereken
önce acılardan başlanacak
.

Beş on yıl dediğin
pek kolay geçmeyebilir
üstelik bu savaş
bu kahredici kıyım
bitmeyebilir daha uzun süre
.

Ama sen sahip çıkarak
yaşama ve sevince
bekle beni küçüğüm
acılar bitecek bir gün
sevgiler çiçek açacak
.

Mapusane türküleri
hüzünlüyse de biraz
yüreğin burkulmasın
için sızlamasın sakın
ve bekle beni küçüğüm…

III

Kış kıyamet bir gün
bakarsın çıkıp gelmişim
varsın azgınlaşsın tipi
ve uğuldayadursun
dışardaki rüzgâr
.

Sakın şaşırma küçüğüm
üşümüş bir serçe gibi
titremesin ellerin
apansız çıkıp geleceğim
kış kıyamet de olsa bir gün
.

Uğuldayan bu rüzgâr
bu delice yağan kar
ürkütmesin seni
direnmektir artık
bekleyişin öbür adı
.

Sen türküler söyle
ve gülümse küçüğüm
çünkü sesinin
ırmağıyla yeşerecek
hasretin bozkırları
.

Bekle beni küçüğüm
umudu karartmadan
sevinci yitirmeden bekle
döneceğim bir gün elbet
bekle beni küçüğüm…

Temiz Zihin, Parlak Yaşam

  • Yaşamın tazeliği ve temizliği, tamamen zihninizin temizliğine bağlıdır.
  • Ne olacağımı bilmeden önce, ne olduğumu bilmem daha önemlidir.
  • Çiçekler gelir ve gider. Dikenler gelir ve gider. Mutsuzluk gelir ve gider. Bunu bilen kişinin yaşamı, evrenin sonsuz değişimi kanunlarının tüm sınırından kurtulur.
  • Başkalarının nasıl olmasını istiyorsanız siz de öyle olun. Diğer insanları değiştirebilmeniz için önce kendinizi değiştirmeniz gerekir.