17.9 C
İstanbul
Çarşamba, Nisan 24, 2024

Kelebeğin Rüyası (2013)

Adı pek fazla anılmayan şairlerden Muzaffer Tayyip Uslu ve Rüştü Onur’un hikayesinin anlatıldığı bu filmde Kıvanç Tatlıtuğ, Mert Fırat ,Farah Zeynep Abdullah,Belçim Bilgin, Yılmaz Erdoğan ve Ahmet Mümtaz Taylan gibi genç-usta sanatçılar rol alıyor.

İş Mükellefiyeti kanunu sonrası köylü halkın durumunun en iyi gösterildiği sahnede hepimizin yüzü kömür karası oldu ve hepimiz Muzaffer gibi utandık.

Dönem filmi olan Kelebeğin Rüyası o yıllardaki siyasal ve sosyal atmosferi oldukça iyi yansıtmaktadır,İsmet İnönü’nün milli şeflik döneminde kamu kurumlarında bulunan propaganda yazıları,görselleri ve yoksul halkın tedavi için uzun süre umutsuzca sıra beklemesi buna iyi birer örnektir.

Filmin konusu ise belediye başkanının kızı Suzan’ın Zonguldak’a dönmesiyle birlikte genç şairlerle tanışıp onlara ilham olması ve gelişen dramatik olaylardır.Filmde ince ruhlu genç şairler acıyı ve aşkı şiir için bahane olarak kabul ederken “İnce hastalık” onların yakasını bırakmıyor, Muzaffer Tayyip Uslu ve dostu Rüştü Onur çok genç yaşta hayata gözlerini yumuyor.

2013 yapımı filmde Yılmaz Erdoğan’ı başrolde (Behçet Necatigil),yönetmen koltuğunda ve filmin senaristi olarak görüyoruz.Bir izleyici olarak söylemek isterim ki Farah Zeynep Abdullah liseli genç bir kız olan Suzan karakterine yaş ve görünüm itibariyle Belçim Bilgin’den daha uygun olabilirmiş.

Umuda Koşan Kadın: Gamze Özçelik

 

 

‘Allah’ın rızasından başka bir şey istemiyorum’

Gamze Özçelik Umuda Koşanlar Derneği  2017 Ağustos ayında kurdu. Dernek  “komşun açken, sen tok yatma” bu amaçla Göztepe’deki evini 4000,000 TL’ye satarak. Bu para ile Afrika’da yüzlerce su kuyusu açtırdı ve her kuyuya şehitlerimizin adını verdi.

Hala yardım eden derneğiyle birçok insana yardımcı oluyor. Gönüllülük ve hizmet anlayışıyla, dünya üzerinde başta çocuklar olmak üzere ulaşabildiğimiz tüm mazlum düşmüş yetim, öksüz, ruhsal ve fiziksel şiddet mağduru, savaş mağduru, aç sefil, hasta insanlar, hayvanlar ve doğa ile birlikte umudu paylaşma ve yaşama amacıyla ve afet, savaş, kıtlık ve benzeri olağanüstü durumlar da kişileri birlik ve beraberliğe davet etmek, ihtiyaç sahiplerinin gıda, giyim, sağlık, barınma ve yatacak yer gibi maddi manevi zaruri ihtiyaçlarını karşılamaktadır.

İnsanoğluna örnek olsun geçmişini arkasında bırakıp geleceğini Allah’ın rızasını almak için uğraşıyor.

GAMZE ÖZÇELİK KİMDİR?

26 Ağustos 1982 yılında İstanbul’da dünyaya geldi. Maltepe Anadolu Lisesinde de liseyi bitirdi. Bilgi Üniversitesi’nde lisans eğitimini tamamladı.1999 yılında katıldığı Elite Model Look yarışmasında 4. oldu. Bu yarışmadan bir sene sonra katıldığı Kanal D güzellik yarışmasında da 2. seçildi, yarışmanın ardından aldığı teklifleri değerlendirdi ve oyunculuğa ağırlık verdi.1998 yılında, Eyvah Kızım Büyüdü adlı yapımla ekranlara adım atan oyuncu, Cinler ve Serseri gibi başarılı projeler ile kariyerine devam etti. 2004 yılında, Hırsız Var adlı ilk sinema yapımında oynadı. Bu filmde Haluk Bilginer, Mehmet Ali Erbil gibi deneyimli oyuncularla çalışma fırsatı yakaladı. Çocuklar duymasında oyunculuk hayatına devam etti.

2006 yılında çekimine başlanan ve halen devam eden Arka Sokaklar adlı polisiye- macera dizisinde, Zeynep karakterini canlandırdı. Ardından Buzda Dans adlı yarışma programının sunuculuğunu üstlendi.

Gamze Özçelik 19 Haziran 2008 tarihinde kendisi gibi oyuncu olan Uğur Pektaş ile dünya evine girdi. 30 Ocak 2010 tarihinde Murat Han adında bir erkek çocuğu oldu. Çift, 26 Aralık 2011 yılında ayrıldı.

TAI TF-X Gizli Savaşçı

TAI TF-X, Türk Hava Kuvvetleri Komutanlığı tarafından Türk Hava Kuvvetleri için geliştirilen milli muharip bir savaş uçağıdır.

Yazıya geçmeden önce sizlere teknik özelliklerinden bahsetmek istiyorum.

ÜRETİCİ FİRMA

Türk Havacılık ve Uzay Sanayi

UZUNLUK

19m

MAKSİMUM RAKIM

55.000 ft

KANAT GENİŞLİĞİ

12m

Motor Takati

2x 20.000 lb(2x 9000 kg)

Azami Hız

2+ Mach (2400+km)

Harekat Yarıçapı

600nm (1100+km)

Azami kalkış ağırlığı

60.000 lb (27.000 kg)

Uçağın maximum ölçekli maketi, Haziran 2019’da düzenlenen  Fransa’nın başkenti, Paris Airshow’da sergilendi. Beşinci nesil savaş uçağı, mükemmel  gizlilik ve saldırı yeteneklerine sahip olacak.

Türk Hava Kuvvetleri ile hizmette olan mevcut F-16 savaş uçağı filomuzun yerini alacak ve F-35 savaş uçağı(diplomatik krizler sebebi ile hala almaya çalışmaktayız) filosuna katılacak. 2070 yılına kadar ülkemizin hava muharebe gereksinimlerini karşılaması beklenmektedir.

Ocak 2017’de TAI ve BAE Systems, gizli savaş projesinin geliştirilmesinde karşılıklı işbirliği için 100 milyon £ (yaklaşık 139 milyon dolar) stratejik bir anlaşma imzaladı. BAE, sözleşmenin bir parçası olarak proje için gerekli mühendislik danışmanlığı hizmetlerini ve ilgili desteği sunacaktır.

TAI TF-X tasarımı ve özellikleri

TF-X beşinci nesil uçaklar , gelişmiş karbon kompozitlerden yapılmış gizli bir gövdeyi birleştirecek. Aerodinamik tasarımı, uçağın yüksek hız yeteneklerini daha da artıracak.

TF-X temel olarak havadan havaya savaş gereksinimlerini karşılamak için tasarlanmıştır. Şık tasarımı ve benzersiz özellikleri, havadan yüzeye roller için de kullanılmasını sağlayacaktır.

19m uzunluğundaki uçağın kanat açıklığı 12m ve kanat alanı 60m² olacaktır. Maksimum kalkış ağırlığı (MTOW) 27.215 kg olacaktır.

Uçak, yüksek derecede durumsal farkındalık, gelişmiş silah sistemleri, sensör füzyon teknikleri ve düşük gözlenebilirlik sunacak. F-35A gibi diğer savaş uçağı ile birlikte çalışabilirlik, onu ortak operasyonlar için uygun hale getirecektir.

Beşinci nesil Türk avcı uçağında aviyonik

Uçaktaki gelişmiş aviyonik paketi , çoklu ekranlar, grafik arayüzler, çevresel veri sistemleri, dijital haritalar ve ileri teknoloji bağlantı aygıtlarına sahip olacak.

Ses tanıma, yüksek kaliteli ses sistemleri ve sentetik görüntü gibi diğer özellikler de TF-X’in akıllı kokpitine kurulacak.

Uçakta, ASELSAN tarafından sağlanan aktif bir elektronik olarak taranan dizi (AESA) radarı bulunacaktır. AESA radar, gizli gövdeyle birlikte üstün gizlilik kabiliyeti sağlayacaktır.

TAI TF-X avcı motorları ve performansı

TF-X savaş uçağı programı için yurt içinde geliştirilmiş bir motor sağlamak üzere Rolls-Royce ve Kale Group tarafından bir ortak girişim kuruldu. Uçak, her biri 20.000 lb’den fazla itme derecesine sahip iki motora sahip olacak. Santral, savaş jetinin maksimum 55.000 ft yükseklikte uçmasını sağlayacaktır.

Sevgililer Gününü Unutulmaz Kılın

Romantizmde Zirve ye Çıkmaya Hazır Mısınız? 

Şubat ayına girdiğimiz şu günlerde çok sevgili Aziz Valentine amcanın günü de yaklaşınca sevgililerde bir telaş başlar, acaba ne yapsak, nereye gitsek ya da ne alsak diye, sizde böyle diyenlerdenseniz o zaman yazıyı okumaya devam edin çünkü sizi romantizmde zirveye çıkartacak, sevgilinizin gönlünü fethedecek muhteşem tavsiyeler ile geldim.

Ama önce, kim çıkartıyor bu günleri ya hepsi para tuzağı diyenler için bir kısa açıklama yapacağım, nereden çıkmış bu Sevgililer günü;

Kökeni, Roma Katolik Kilisesi ‘nin inanışına dayanan 14 Şubat Günü, Valentine ismindeki bir din adamının adına ilan edilen bir bayram günü olarak ortaya çıkmıştır. Bu sebeple “Aziz Valentin Günü” (İngilizce: St. Valentine’s Day) olarak bilinir. Valentine kelimesi, hoşlanılan kişi veya sevgili anlamlarında da kullanılır. Aslında şubat ayının ortasında ufak bir kaçamak tatil, sevgiliyle yenecek romantik bir akşam yemeği, kendinizi özel hissettirecek anlar yaşanması, bu özel günün hatırlanması bizleri çok mutlu etse de bu işin bir de ticari tarafı da var tabi ki. 

Şimdi gelelim o muhteşem romantik rotalara

Sevgililer gününde şehirden kaçmak isteyenlere;

1-      KAPADOKYA

Aşkın vadisi , romantizmin bahçesi , tarihin göbeği Kapadokya’da bir taşla 3 kuş ne dersiniz, Kapadokya’da bulunan sizi sevgililer gününde özel hissettirecek bir otel seçip, otelin içerisinde bulunan odalardaki kapalı havuzlarda keyif yapabilir sabah erken saatlerde gün doğumunda balonla sevgilinizle bulutlara çıkabilirsiniz. Durun daha bitmedi, Kapadokya’da görülecek yerler 1 günde bitmez en az 2 gün ayırmanız gerek. Gelmeden önce güzel bir program yapıp her yeri sevdiğinizle keşfedebilirsiniz. 

2-      ŞİRİNCE

Şirin mi şirin eski Rum köyü olan Şirince, İzmir’in Selçuk ilçesine bağlı, bir zamanlar kıyamette tek ayakta kalacak yer olarak gösterilen ve herkesin kıyametten kaçmak için gittiği yerdi ( çok saçma değil mi). Sizde sevgililer gününde şehrin kaosundan biraz olsun kaçmak doğayla köyle iç içe olmak için kaçabilirsiniz, tarihi bir yapıda kalmak lezzetli şaraplardan tatmak için Şirince’yi tercih edebilirsiniz. Nişanyan Otel Favorimiz.

3-KARADENİZ HAVASI NE İYİ GELİR – Gito Yaylası – RİZE

Doğanın kalbinde bir hafta sonu geçirmeyi kim istemez özellikle bu manzarada, içine temiz havayı çeke çeke bol oksijen depolayıp şehre dönüş muhteşem olmaz mı?

4-      BİRAZ AVRUPA HAVASI ALALIM PARİS Mİ? ROMA MI?

Paris her zaman iyi bir fikirdir, romantik bir Eiffel Kulesi manzaralı bir otelde kalmak yada orada yemeğe çıkmak sizi romantizmde zirveye çıkartmamasından şüphemiz yok.

Aziz Valentine’in doğduğu şehir Roma ya gitmeye ne dersiniz, romantikliğin şehri olan Roma’da el ele sokaklarda yürüyüp tarihi keşfedebilirsiniz, buram buram Aşk kokan şehir Roma, inanmazsanız Roma’yı tersten okuyabilirsiniz. ?

Peki Venedik de gondol sefası ? Son zamanlarda Venedik’in sular altında kalacağını duysak da sular altında kalmadan son kez gitmek, oraları keşfetmek gerek.


Duyulan Geçmiş

Buymuş meğer aynanın karşısında dinlediğim o ben ,yüreğimdenmiş sessiz haykırışlarım tam içimden…benmişim. Gitmek gerekmiş gelemeyenin aksi yönüne. Kalan? O benmişim…gitmek gelmemiş yüreğimden. Susmak bitirirmiş her kelamın başını ve bekletmek. Susulmuş(um) ve bekletilmiş(im) bir çok adımın en başında meğer. Her söz bir “dem” kadar…mış. İnanmakmış seçenek olan…görmek ve bir hecelik tebessümmüş satırlarda karalanan. Milat tam da şu anmış

Uğruna çok önceler eksilmiş 

Rüzgarlar esmiş en fırtınalı aylardan…son olanmış.

Bilinmezlik istenmiş bu mevsimde… kış imiş. Duyulan bir geçmiş var, sağır olunan… o benmişim meğer.

Roma İmparatoru: Hadrian

Tam adı, Publius Aelius Hadrianus Buccellanus şeklindedir.

Roma’nın en güçlü imparatorlarından olan ve Edirne’ye ismini veren Hadrian MS. 76 yılında doğdu. Hadrian, selefi Trajan’ın ölüm döşeğinde onu evlat edinmesiyle MS. 117 yılında imparator oldu. Hükümdarlığı boyunca barış politikası uyguladı. Barışı korumak ve güvenlik için imparatorluğun çeşitli yerlerine hisarlar , karakollar yaptırdı. Bunlardan en ünlüsü İngiltere’deki Hadrian Duvarı. Sanata ve mimarlığa ilgiliydi. Tivoli’deki Hadrian Villası da bunun en güzel örneği.1.yy’da roma imparatorluğu’na hükümdarlık yapmıştır.

İmparator Hadrian sürekli dolaşan ve imparatorluğunu merkezden yönetmek yerine sorunları bizzat yerinde görüp çözmeyi tercih eden bir imparatoru olmayı seçmiştir.

Döneminde inşaa ettirdiği pantheon’un kubbesi 43.2 metre açıklığı geçmesiyle dönemine kadar geçilebilen en geniş açıklık olma özelliğine sahiptir. bu genişlikte bir açıklık ancak 19. yy’da betonarme ve çeliğin geliştirilmesiyle geçilebilmiştir.
Antinous ile tanıştıktan sonra Hadrian Anadolu’ya geçmiştir. Seyahatinin kalanında Antinous ona eşlik etmiştir ve 130 yılında 19 yaşında Nil Nehri’nde boğularak ölmüştür. Antinous’un, yaşlı olan Hadrian’ın ömrünü uzatmak için kendini nehre bıraktığı iddia edilir. Diğer bir rivayet ise öldürülmüş olmasıdır.
Antik Roma imparatoru Hadrian, eşcinsel sevgilisi Antinous’un ölümünden sonra onu tanrı ilan ederek heykellerini diktirdi, tapınaklar yaptırdı ve sikkelere bastırdı.

Entelektüel ve sanatsal alanların tümünde bilgisini göstermeyi seven hadrian, hepsinden öte sanatı himaye ederdi. felsefe, sanat, mimari ve birçok konuda bilgi sahibi olan ve sürekli öğrenme isteği duyan hadrian, en çok gezen imparator olarak da bilinir.

Efes’teki Hadrian Tapınağı da imparatoru onurlandırmak için yapılmış. Korinth düzenine göre inşa edilmiş. Hadrianus Tapınağı M.S. 4. yüzyılda kısmen yıkılmış olması nedeni ile yeniden inşa edilmiş ve o dönemin tarihlerini gösteren 4 adet kabartma eklenmiştir.

Sevme Makamı

Seversiniz bazen…

Hiçbir mantıklı sebebiniz olmadan, çünkü aşk kapısından içeri girdiğinizde karşılaştığınız ilk cümle; “sebep aranmaz gönül dergahında, suale lüzum yoktur” diye…

Öyle mukaddes ve acı bir şey ki bu;
ağlattığı kadar güldürür, hüzünlendirir, mutlu eder… Aşk, Abdurrahim Karakoç’un; “Yar deyince kalem elden düşüyor ” değişidir kimi dillerde…

Yüreklerde tüten bir sevda kadar katre-i matemdir bazen de…

Aşk, sırrına erenler ne güzel ifade etmiş suret dışındaki manayı, görmekten çok hissetmeyi, bellemeyi, yar evi diyebilmeyi… Ne güzel ifade etmiş şair; “Herkesin gecesi aynıdır ama karanlığı farklı…”

Aşk, da tıpkı bu tanıma benziyor belki de…
3 harfte bitmiş ve her gönlün heybesine göre omuzladığı bir bedeldir kimi zaman… Aşkı bilen, gören, hisseden ifade eder kimi zaman; Nazım Hikmet memleket kadar derken,
Cemal Süreya gökyüzü ifadesini kullanır…

Ben ise içimdeki kelebekleri uçuşturan “kelebek avcısı” olarak nitelendiririm kim bilir…
Belki de bir gün şu satırlarda bir araya gelirsek şayet; aynı cümleyi, aynı i satırları ve aynı kitabın altını çizmiş bir vaziyette bulursak kendimizi biz de o zaman aşk yolculuğuna başlamış



iki yolcu oluruz ne dersin?

Ah Be Çocuk…

AH BE ÇOCUK!

Haykırmak isteyen bir çocuk yatıyor içimde. Gözleri amaçsızca dolan, kalbi hissizce çarpan. İçinde sır gibi sakladığı düşüncelerini, hissiyatlarını, çekişmelerini yine içindeki sır dolu mahzende saklayan. Gün ışığının bile gizli mahzenine ‘ya girersem’ diye titrettiği çocuk. Anlatamadığı, dile getiremediği, bir türlü ifşa edemediği o mahzen, bir ömür kalbinin ağırlığını taşıyacak gibi duruyor. Kendisine sorsanız o mahzenin içinde ne barındığını; dili dönmez, kalbi tekler… ve söyleyemez. Çünkü kendisi de bihaberdir o mahzende barınanlardan.

Hissiz, düşüncesiz, fikirsiz kalamayan bir çocuk. Her gece çizdiği tablo farklı aklında. Her gece farklı renklere, farklı tonlara saldırıyor… ve beceremiyor bir sonraki tablonun bir önceki ile çatışmasını. Hep tezatlar birbirlerine. Bu durumdan kendisi de şikayetçi; kızıyor kendine. Kendiliğinden akan göz yaşlarına haykırıyor ‘ Riyakarsınız; akmayın!’ fakat ne çare, söz geçiremiyor. Olmuyor, olmayacak heralde. İç çekişmeleri ile bütünleşmiş bir çocuk. Zaten ondandır ki ‘bu çocuk neden öldü’ diye sorarlarsa, ‘iç çekişmeleri’ cevabını verin diyor.

Evet, bildiniz, aynen öyle. Gerçekten hiç önemli değil bu çocuğun saç rengi, göz boyası, teninin tonu. Kendisi de aldırmıyor, önemsemiyor. Karanlık his dünyasından kimisince aydınlık, kimisince alacakaranlık dış dünyaya geçemiyor. ‘Orası anlaşılmak ister, nazlıdır’ diyor, ‘ ben kendimi anlayamadıktan sonra boğar beni dışarısı..’

 Söylüyor, söylüyor da ne çare. Çaresizce dolaşıyor dış dünyanın vazife bekleyen sokaklarında, dolanmak zorunda kalıyor. Gündüzleri sokaklarda, geceleri ise en derinlerinde geçiyor dur durak bilemeyen, affetmeyi sevmeyen, unutturmayıp uyuşturan zaman. Tıpkı bu çocuğun her gece çizdiği tablolar gibi de zıtlaşıyor iç dünyası ile dışarısı. Çatışmalar arasında kaybolansa yine O oluyor…

Bir limanı var genç çocuğun. Her gece sindiği, her gece mahzenine kağıt parçacıkları fırlattığı bir liman. Limanı da kağıt ve mürekkepten. Dert ortağı olmuş iki parçadan ibaret bu liman. Aklından geçenleri tek okuyabilen mürekkep sağ, onları da tercüme etmeye çabalayan kağıt sol kolu bu hayatta.

Ah be çocuk! Yorulmuş bu çocuk henüz sevmeden; sevmekten ve sevebilmekten. Vazgeçmiş bu çocuk tadı damağında bırakan, izleri gözlerden okunan, sözleri dillerde dolanan aşk melalesinden. Ah be çocuk daha tadı damağında kalmamış, izleri gözlerinden okunmamış, sözleri dilinde dolanmamış aşk melalesinden ne için bu denli erken vazgeçersin? Ah be çocuk yoksa… yoksa vazgeçirdiler mi seni? Ah be çocuk! Yoksa şairin dediği gibi sevmeyi beklerken, beklemeyi mi sevmişsin? Ah be çocuk! Ah!!!

Ah be çocuk, daha öldürmedin mi kendini, öldüremedin mi? El etek çekemedin mi arzularından. Geçmiş zamanda yaşadığının farkında değil misin, farkındalığını mı kaybettin? Öldür kendini, öldür ama çaktırma çevrene, söyleme öldüğünü…

Baştan aşağı, geceden gündüze çırpınıp durmak, geceleri göz perdelerini kapayamamak… fikirler deryasında dolanmak ve bir an bile salıvermişlik yapamamak; boğulacağım korkusuyla. Ve en beteri de kendinle çelişen dünyalar yaşamak. Etrafa anlatamamak, anlatmamak. Hislerde boğulmak, hissiyat yoksunluğu yaşamak. Kalp atışlarını beyninde hissetmek, aklın kalple savaşına şahitlik etmek. Yorulduğunu düşünüp; koşmak zorunda olduğunu bilmek. Her adım attığında geri dönmenin ve dönebilmenin zorluğunu hatta imkansızlığını damarlarında hissetmek. Üstüne üstlük yazıp da acıları kalıcı hale getirmek, geçmişini ellerinle beynine kazımak. Ah be çocuk! Gerçekten sen bu musun?

Ah be çocuk! Gönlünü verdin mi vermedin mi sen? Neden bu telaşa kapılmalar bi anda. ‘ Küçük mutluluk’tan kastettiğine kendine salıcak mısın yoksa hiç bırakmayacak mısın kendini? Neden çekinirsin be çocuk, nedir bilemediğin. Yoksa gerçeği bal gibi biliyorsun da ondan mıdır bu çekingen? Cesaret edememenin nedeni ihanetten mi korkman. Ya ihanet değil de gerçekliğin ve kurtuluşun tam merkeziyse orası… ya sadece bir adımsa, bir kulaç. O zaman bize düşen hazır olmak değil midir? Nerede yiğitliğin senin? Dik dursana bir kerede. An çattığında- ki çatıp çatmayacağını da bilmiyorsun- evet hazırım, bekledim, kazandım ve kurtuldum desen.

Ah be çocuk. Ha gayret, bir adım, bir nefes daha…

Palindrom ~ mordnilaP

Palindrom, yazılan bir kelimenin, cümlenin veya sayıların tersten okunduğu zaman da aynı olma durumuna verilen isimdir. Bugün 02.02.2020 tarihi de, tersten okunduğu zaman aynı sonucu vermesinden ötürü bugün Palindrom Günü’dür.

Öne çıkan görsel bize, MS 79 yılında Latince yazılmış bir tabletteki palindrom örneğini gösterir. 21. yüzyıldaki ilk Palindrom Günü 10.02.2001 yılında olmuştur. Bundan önceki Palindrom Günü 10 Şubat 2001 tarihinden 809 yıl önce, 29.11.1192 yılında gerçekleşmişti. 21. yüzyılda ise, 29 adet Palindrom Günü bulunuyor. Bunların 3 tanesi 10.02.2001 , 11.02.2011 ve 21.02.2012 tarihlerinde gerçekleşti. Bugün 21. yüzyıldaki 4. Palindrom Günü’dür. Şanslıysanız eğer, bu yüzyıldaki görebileceğiniz son Palindrom Günü 29.02.2092 tarihinde olacak.

https://www.linkedin.com/company/palindrom.com

Palindrom örnekleri vereceksek, Yavuz Sultan Selim’in şiirini vermemek olmaz:

Sanma şâhım herkesi sen sâdıkâne yâr olur
Herkesi sen dost mu sandın belki ol ağyâr olur
Sâdıkâne belki ol bu âlemde dildâr olur
Yâr olur ağyâr olur dildâr olur serdâr olur

Şiir incelendiğinde, soldan sağa ve yukarıdan aşağıya aynı olduğunu görürsünüz. Palindrom çok güzel, öyle değil mi? Gelin biraz da bize küçükken öğretilen bazı palindrom cümlelere göz atalım:

  • Ey Edip Adana’da pide ye.
  • Ey Nihat Adana’da tahin ye.
  • Ara piller eder elli para.
  • Para hazır ama Rıza harap.
  • En iyi meşe beşe mi yine?
  • Ayla’da mı madalya?
  • Al kazık çak karaya kayarak kaç kızakla.
  • Mağara daha dar ağam.
  • Aç raporunu koy, okunur o parça.
  • Rıza, Haluk okula hazır.

Sadece kelime olarak “Kek, Kelek, Ütü, Kavak, Ebe, İki, Kabak, Kaçak…” ve daha birçok palindrom kelime örneği verilebilir.

Palindrom Günü’nüz kutlu olsun, tadını çıkarın!

Corona Virüsü Hakkında Kısa Bilgi

Coronavirüsü insanlara ve hayvan türlerine bulaşan bir çeşit virüstür. İnsanlarda soğuk algınlığından zatüreye kadar değişen çok çeşitli solunum yolu enfeksiyonlarına neden olur. Coronavirüsü belirtisi -35 oranında boğaz ağrısı, kuru öksürük, burun akıntısı, halsizlik ve yorgunluk ile devam eden soğuk algınlığına yol açar. Bu belirtiler tespit edildiğinde hastaneye gidilmesi gerekir.  

31 Aralık 2019 tarihinde Çin’de Hubei eyaletine bağlı 11 milyon nüfuslu Wuhan şehrinden bildirilen olgunun da bugüne kadar hiç görülmemiş yeni bir Coronavirüs ile enfekte olduğu saptanmıştır.

Aralık ayında ortaya çıktığı sanılan virüs, şu ana kadar 170 kişinin ölümüne neden oldu.

Hastalığın, Çin’in 11 milyon nüfuslu kenti Wuhan’daki Huanan deniz ürünleri pazarından kaynaklandığı tahmin ediliyor.

Çinli yetkililer Hubei bölgesinde toplam 50 milyon kişinin yaşadığı kentlere seyahat kısıtlaması uyguluyor. Wuhan şehri karantinaya alınmış durumda.

Bulaşma Yolu?

Wuhan şehrinde başlayan bu enfeksiyonun muhtemelen deniz ürünleri ve çeşitli vahşi hayvan et ürünlerinin de satıldığı pazardan insana bulaştığı düşünülmektedir. Şu an hastalığın insandan insana bulaştığı kanıtlanmıştır. Bulaşma şu ana kadar yoğunlukla hasta ile aynı ailede ya da ortamda bulunanlarda ve damlacık önlemlerini almayan sağlık çalışanlarında görülmüştür. Bulaşma genellikle hasta kişinin öksürmesi ve aksırması sırasında oluşan damlacıklarının 1 m’ye kadar yakın temasta ve korunmasız kişilerin solunum yollarından girmesi ile olmaktadır.

Şu an için bilinen, enfekte olgularda öksürük, yüksek ateş ve solunum güçlüğü yakınmaları olup, ağır olgularda solunum yetmezliği, böbrek yetmezliği ve hayatı tehdit eden multi organ yetmezliği gelişebilmektedir.

Hastalığın Tedavisi var mıdır? 

Şu an için hastlığı tedavi edecek herhangi bir ilaç yoktur, tedavi semptomatik olup yatak istirahati, bol sıvı tüketimi ve günlük alınması gerekli olan kalorinin alınması vücut direnci açısından önemlidir. Zira hastalığı tedavi edecek olan vücut direncidir.

Son bilgilere göre ülkemizde herhangi bir Coronavirüsüne rastlanmadı.


Bizden Büyük Tanrısı Yok Yalnızlığın

Gözlerinle dilin arasında gerili uçurumu seviyorum
Kekeme özgürlüğünü seviyorum
Susuşundaki hıncı seviyorum
Kalbinde ürperen kışı seviyorum
Ellerindeki bilge zamanı
Denizi yağmurdan korumaya çalışan
Çocukluğunu seviyorum
Alnın masamızda dört mevsime ufuk
Dudaklarında titreyen zamanı seviyorum
Yürüyorsun ya
Kalabalık bir daha dönüp bakıyor kendine
Boyunda çiçeklenen yedi rengi seviyorum
Her damlası ayrı bir hayat; ne bilsin gözüne düşmeyen
Gözlerindeki yaşı seviyorum
Beni uzaklaştırmaya çalışırken aklından geçenleri seviyorum
Kalbinden gövdene yürüyen utangaç karıncayı seviyorum
Ses nasıl menevişleniyor susunca ağzında
Ağzından gelecek her sevinci, azabı seviyorum
Gece ışıklarından topladığın o evler esrarını seviyorum
Susmanın da bir dili var elbet
Teri yastığına sızan rüyanı seviyorum
Uyandığın sabahlarda başka bağım yok dünyayla
Odalara ömür veren gövdeni seviyorum
Yürümediğin sokaklar nasıl da göz göz
Bekleyişteki o mucizeyi seviyorum
Serçe parmağındaki lekedir yerim
Kalabalığın uyumuna inat
Hayalin gerçeğe değdiği yeri seviyorum
Ölümdür en büyük zaman
Bilmez takvim gezenler
Bir iç çekişte yanan hayatı seviyorum
Bizden büyük tanrısı yok yalnızlığın
Getirdiğin hevesi, götürdüğün inkarı seviyorum
Evlerdesin
Dışarılar hüzün
Eşyalar ayakta
Senden ayrılanı seviyorum
Sana kavuşanı seviyorum
Uzun cümlelerle konuşuyor kalabalık
Bir sözcüğe sığdırdığın dünyayı seviyorum
O gölgenin taş dibinde bir çürüme bilinci
Hükmün yok bahçende diyorum
Üstüme elediğin şefkati seviyorum
Dişlerimin arasında bir
İshak Kuşu Eğiyorum ya başımı
Çaresizliğime tuttuğun aynayı seviyorum
Bir gün bir kötü haber birimizden
Kalanın diline gelecek ilk sözü
Arayacağı ilk insanı
İlk gece yapacağı her şeyi seviyorum

Bir Şükrü Erbaş şiiri
Eser Gökay seslendirmesi..

Ölü Çiçek

Bugün günlerden ne bilmiyorum,

Yürüyorum. 

Ne çok yakına ne çok yakınına,

Yürüdüm, bir ağaç gördüm                salıncak kurdum.  

Yürüdüm bir bulut gördüm sahi adı neydi onun 

Uzun süre seni hatırlatmayan bir bulut aramıştım, bulamadım.

Yürüdüm gökkuşağına dokunmaya çalıştım.

Nerede yağmur damlaları?

Aradım, bulamadım.

Yürüdüm, durdum.

Bilmeden koştum bulut peşimde, ağaç salıncağı göndermiş                                  “sen git ben yetişirim”

Salıncak peşimde, gökkuşağı bana dokunmaya çalışıyor.

Yoksa ben bu dünyadan değil miydim?

İşte bir çiçek ağlıyor  

Burdaysa gülüyor

Bir serçe başını göğe kaldırıyor 

Şükredercesine  

Yürüdüm, durdum, yürüdüm 

geri döndüm

durdum

Çiçek ölmüş.

Barış Manço

Barış Manço Türkiye’de Rock müziğin öncülerinden biridir. Aynı zamanda Anadolu Rock türünün kurucuları arasında da sayılan sanatçı müziğe Galatasaray Lisesi’nde başlamıştır.

Eğitim Hayatı

Lise öğreniminde okul değiştirmiş. Şişli Terakki lisesinde eğitimini tamamlayıp Yüksek öğrenimini Belçika Kraliyet Akademisi’nde resim-grafik-iç mimari alanında tamamladı ve okulunu birincilik ile bitirdi.

Müzik Hayatı

Bestelediği 200’ün üzerindeki şarkısı, kendisine on iki altın ve bir platin albüm ve kaset ödülü kazandırdı. Bu şarkıların bir bölümü daha sonra Arapça, Bulgarca, Felemenkçe, Almanca , Fransızca, İbranice, İngilizce, Japonca ve Yunanca olarak yorumlandı. Hazırladığı televizyon programıyla Dünya’nın pek çok ülkesine gitmiş hatta bu nedenle “Barış Çelebi” olarak adlandırılmıştır. Barış Manço 1991 yılında Türkiye Cumhuriyeti Devlet Sanatçısı Unvanı’na layık görüldü.

Televizyon Hayatı

1988 yılının Ekim ayında TRT 1’de çocuk ve aileye yönelik bir eğitim kültür ve eğlence programı olarak başlayan 7’den 77’ye adlı televizyon programı, 1998 yılının Haziran ayında 378. kez ekrana gelerek Türk televizyonculuğunda ulaşılması zor bir rekoru kırdı. Ekvatordan Kutuplara isimli programında ekibiyle birlikte beş kıtada 100’den fazla değişik yöreye giderek altı yüz bin kilometreye yakın yol kat etti. Ayrıca 4×21 Doludizgin adında bir talk-show programının yapımcılığını yaptı.

Sinema Hayatı

2 Ocak 1975 tarihli Baba Bizi Eversene, sanatçının tek sinema filmidir. Barış Manço bu filmde başrol oynamış ve filmin müziklerini Kurtalan Ekspres ile beraber yapmışlardır. Sinan Çetin’in yönettiği 1985 yılı yapımı 14 Numara adlı filmin müziklerini yine Kurtalan Ekspres’le, 1982 yılı yapımı Çiçek Abbas filminin müziklerini de Cahit Berkay’la beraber yaptı.

1963 yılında Yeni Sabah gazetesinde “Sami Sibemol” takma adıyla müzik içerikli yazılar yazdı. 1993 yılında Milliyet Gazetesi’nde Oku Bakiim başlığıyla konularını günlük hayattan alan köşe yazısı yazmaya başladı ve 1995 yılına kadar yazmaya devam etti. Ölümünden önce müzik hayatının 40 yılını kitap haline getirmeyi planlıyordu.

31 Ocak 1999 gece saat 23:30 civarında İstanbul’un Moda semtindeki evinde kalp krizi geçirdi ve kaldırıldığı hastanede aynı gece saat 01:30’da hayatını kaybetti.

Müzik ve televizyon hayatında üç binden fazla ödül almıştır. Bu ödüller Barış Manço Evi’nde sergilenmektedir.

Bir ışık hüzmesi ki;
ince ince serpilir,
fırtınalı son arzum
gül yüzüne serilir…
ben ki bir garip seyyah
firari bir hastayım,
ellerinde can bulan
şarabın ayyaşıyım…

(Dorsalida)

SCOOT SIGLER İLE RÖPORTAJ (INTERVIEW WITH SCOOT SIGLER)

1- Röportaj teklifimi kabul ettiğiniz için çok teşekkür ederim. Öncellikle kendinizden bahseder misiniz? Scott Sigler kimdir?

Thank you very much for accepting my interview offer. Could you tell us about yourself first? Who is Scott Sigler?

Benim hakkımda tüm bilgileri burada bulabilirsiniz: https://scottsigler.com/about/

You can get all the info about me here: https://scottsigler.com/about/

2- Yazarlık serüveniniz ne zaman başladı?

When did your writing adventure begin?


İlkokuldan beri yazıyorum. Her zaman canavarlı hikayelerinin hayranı oldum. King Kong’un 1976 versiyonunu küçük bir çocukken gördüm ve o zamandan beri insanları filmin korktuğu gibi korkutmak istiyorum.

I have been writing since grade school. I’ve always been a fan of monster stories. I saw the 1976 version of King Kong as a little kid, and ever since then I knew I wanted to scare people the way that movie scared me.

3- Kitaplarınızda en çok neye dikkat edersiniz veya en çok neyden ilham alırsınız?

What do you pay the most attention to or inspire from your books?

İlhamımın neredeyse tamamını bilimsel araştırma ve gelişmelerden alıyorum. Biyoloji, bilgisayar bilimleri ve malzeme bilimleri hayal gücümü tetikleyen ve beni “ya?” Diye düşündüren kilit alanlardır.

I get almost all of my inspiration from scientific research and developments. Biology, computer sciences and material sciences are key areas that trigger my imagination and make me think “what if?”

4- Size göre kitap okuma alışkanlığı kazandırılmak için neler yapılmalı?

According to you, what should be done in order to gain the habit of reading books?


Bunu yapmanın en iyi yolu, okuyucu olan arkadaşlarınızdan kitap önerileri istemektir. Siz ve arkadaşlarınızın benzer eğlence zevklerine sahip olduğunuzdan, arkadaşınız başlamak için doğru kitabı bilebilir. Bir başka harika yol, yerel bir kütüphaneniz varsa oraya git, bir kütüphaneci bul, onlara okumak istediğini söyle, sonra kitap tavsiye et. Ne tür hikayeler, filmler, televizyon veya Internet gösterileri hakkında sorular sormalıdırlar. Orada harika önerilerde bulunabilirler.

The best way to do that is to ask friends of yours who are readers for book recommendations. Odds are you and your friends have similar entertainment tastes, so your friend might know the right book to get your started. Another great way is if you have a local library. Go there, find a librarian, tell them you want to get into reading, then have them recommend books. They should ask questions about what kind of stories, movies, television or Internet shows you like. From there, they can make great suggestions. 


5- Şimdi olmak istediğin yerde misiniz? Hayallerinizi gerçekleştirdiniz mi?


Are you where you want to be now? Have you achieved your dreams?

Ben olmayı hayal ettiğim yerde değilim, ama bulunduğum yerde çok mutluyum. Her zaman 10.000.000 kitap satmayı ve tüm dünyada okunmayı hayal ettim. Ben o kadar çok satmasam da, birden fazla dilde basıldım ve gerçekleşmediğini fark etmediğim bir şey başardım yazımın etrafında inşa edilmiş başarılı bir küçük işletme işletiyorum. Kendi kitaplarımı hazırlamaktan ve kendi kaderimi kontrol etmekten büyük bir memnuniyet duyuyorum. Yazmaya başladığımda bunun bir olasılık olduğunu fark etmedim, bu yüzden gelecek yıllar boyunca yaratmaya devam etmeme izin verecek başarılı bir işim olduğunu bilmek beni heyecanlandırıyor.

I am not where I dreamed of being, but I am very happy where I am. I always dreamed of selling 10,000,000 books and being read all over the world. While I haven’t sold that many, I’ve been printed in multiple languages, and I have achieved something I didn’t realize could happen — I run a successful small business built around my writing. I get an immense amount of satisfaction putting out my own books and controlling my own destiny. When I started writing, I didn’t realize that was a possibility, so I am thrilled to know I have a successful business that will let me continue to create for many years to come.

6- Hayal dünyanızı bu kadar genişlemesine sebep olan olaylar nedir ? (Aşık olmak gibi)

What are the events that make your imagination so wide? (Like falling in love)

Hayal gücümün merkezinde bilim ve bilim insanlarının dünya çapında yaptığı son gelişmeler var. Ayrıca yaşadığımız dünyanın biyolojisinden de besleniyorum; evrim hikayelerime başarılı stratejiler koymam için bana ilham veren pek çok mükemmel şey yarattı. Parazitoloji, özellikle büyük bir ilham kaynağıdır. Bugün yaşayan organizmaların üçte ikisinin parazit olduğunu biliyor muydunuz? İnanılmaz!

7- Kendinizi yakın bulduğunuz yazar var mı?

Is there any writer you find yourself close to?

Yazdıklarım yüzünden, aksi halde bilmeyeceğim birçok yazar arkadaş edinebilecek kadar şanslıydım. Pierce Brown, Jonathan Maberry, Gail Carriger, JC Hutchins, Myke Cole, Delilah Dawson, Sam Sykes, Chuck Wendig ve daha birçoğu onları tanıyarak hayatımı iyileştirdi.

Because of my writing, I’ve been fortunate enough to make many author friends that I otherwise wouldn’t have known. Pierce Brown, Jonathan Maberry, Gail Carriger, JC Hutchins, Myke Cole, Delilah Dawson, Sam Sykes, Chuck Wendig and many more have made my life better by knowing them. 

8- Eserlerinizin Beyaz perdeye uyarlanmasını ister misiniz? Bu hangi kitap olmalı?

Would you like your works to be adapted to the screen? Which book should this be?

NOCTURNAL adlı romanımın bir TV dizisine dönüştüğünü görmek istiyorum.

I would like to see my novel NOCTURNAL turned into a TV series.

9- Kendi kitaplarınızı nasıl eleştirmek istersiniz?

How would you like to criticize your own books?

Çoğu yazar ve üreticinin aksine işlerim asla “yeterince iyi” diyebileceğim bir seviyede değiller. Gerilim tarzı hikaye yapısına sadık kalarak sürekli olarak daha iyi karakterler geliştirmeye çalışıyorum. Benim işimde, hikayenin gidişatı, konusu ana yoldur. Kitabın başlamadan önce nasıl biteceğini tam olarak biliyorum ve okuyucuya mantıklı, eksiksiz bir hikayenin tadını çıkarmak için rehberlik etmeye çalışıyorum. Karakterlerin yapmak istediklerini yapmalarına izin vermiyorum, bu da mantıksız bir hikayeye neden olur ve okuyucuyu “dürüst bir son değil” diye düşünmeye sevk edebilir.

Like most authors and creators, my work is never “good enough.” I’m constantly trying to develop better characters while sticking to my thriller-style story structures. In my work, the plot is the main driver. I know exactly how the book will end before I begin, and I try to guide the reader there so the reader enjoys a logical, complete story. I don’t just let the characters do whatever they want to do, which can make for an illogical story and leave the reader thinking “that’s not an honest ending.”

10- Gelecekteki yazarlar için ne tavsiye etmek istersiniz?

What advice would you like to provide for future writers?

Yazın, yazın ve biraz daha yazın. Sadece tekrar ederek daha iyi olursunuz. Ayrıca, paylaştığım ana tavsiyeye uygun çektiğim bir video: https://www.youtube.com/watch?v=3UW4Y3svkA8

Write, write, and write some more. You only get better by repetition. Also, here’s a video I did that has the main bit of advice I share: https://www.youtube.com/watch?v=3UW4Y3svkA8

11- Son olarak, okuyucularınıza neler söylemek istersiniz?

Finally, what would you like to say to your readers?

Seni seviyorum! Okuyucularım olmasaydı, bu yaratıcı yaşamdan zevk almazdım. Yaptığım her şey okuyucularım için. Çalışmalarıma koydukları vazgeçilmez zamana saygı göstermek için çok çalışıyorum.

I love you! Without my readers, I would not be enjoying this creative life. Everything I do is for my readers. I work hard to respect the irreplaceable time they put in with my works. 

Benim için çok keyifli bir röportaj oldu. Umarım sizin için de keyifli olmuştur.

It was a very enjoyable interview for me. I hope it has been enjoyable for you as well.