Bugünün Yarını – Doğru Müttefiğe Çağrı 3

‘’İlkokulu bitirdiği gün Cumhuriyet şairi
Saçında kurdelası Lozan gibi’’
Cemal Süreya

Yıllar sonra bir Doğu Akdeniz sempozyumunda karşıma tekrar 1878 Berlin Antlaşması’nın çıkacağını tahmin bile edemezdim. Pandemi sürecinde televizyon ekranlarında dinlediğim Cihat Yaycı Hocamızı yakından gördüm ve Gaziantep Türk Ocağı Düşünce Akademisi zoom programında da ilk kez duyduğumuz Mavi Vatan teriminin sadece kafede oturmak değil ötesinde bilgiyle sahil kıyılarının değerini kültürünü sahiplenmemiz gerektiğini tartışmıştık.

Akdeniz’in kıymetini Baharat Yolu’nun yönetim değişiminden bugüne Coğrafi Keşifler sonrası ulaştırılan patates gemileriyle sınırlı olmadığının farkında mıyız? Barbaros dizisinde resmen halk ile alay ediyorsunuz. Batılı ülkelerde Vikingler yayının reklamı dahi ciddiyet unsurunda, kimse alınmasın dizi yapımcıları hayalperesttir. Kostüm, cast, sanat yönetmenliği, Hıdırellez gecesi de dilek niyetine dosya kağıdına gemi çizmesi komiktir. Resmen Kültür Bakanlığı bütçesi çöpe atılıyor. Hikayeyi yazanın bir tarihçiye danışmadığı korsan gemilerde limandan limana kaçak gezinen baharatçı kadın figüründen belli oluyor. Uyutmayın milleti, Akdeniz tarihine safsata bulaştırmanıza müsaade etmem. Hocalarımdan bize emanet bırakılan kültür meşalesini taşımak gayreti büyük yükümlülüktür. Akademide bilimsel kurallar olduğu kadar eşitlik kavramına da nasıl uyulması gerektiğini gözlemliyoruz. Bugünün yarınına temeller atıldıysa malzemeden çalmamak zaruridir. Aynı zamanda hocalarımızın manevi evlatlarıyız vefa hakkı biçilmez.

Şifacı kimlikte iseniz hangi meslek seçerseniz seçin bulunduğunuz grup, topluluk, mekan sükunetle zihni arınmış tavrınızdan etkilenmektedirler. Tefekkür kabiliyeti şu doğru kelimeyi doğru zamanda aktarmak gereksiz sözcüklerden kaçınarak mümkün. Dikkat çekmek arsızlığı strateji barındırmaz. Pişmiş aşa soğuk su dökmeye benzer. Daha önce de yazdıklarımla uyuşan ifadeler aynı cümleler paylaştımsa teyiti oluyor. Edirne’ye gittiğimde Atatürk Köşkü’nün içerisini ziyaret edemedim. Bu kente iki seyahat gerçekleştirdim. Tesadüf oldu, geçen hafta kitapçıda Edirne kültürüne ait belgelere rastladım. Dergilerin yayın senesi 2007-2008, içerisine Atatürk Köşkü tanıtım buroşürü ve 2015 yılından bir gazete kupürü saklamışlar ve seyahat ettiğim sene ise 2017 idi. Ya henüz kim bilmediğim gelecekteki müttefiğimin bağlantısı kişiler bıraktı dergileri ya da gelecekteki müttefiğim kesinlikle Edirne seyahatine gitmiş birisi olabilir.   Şimdi eleştireceğim hususlardan özellikle tartışılmayan belediye başkanının mı, partiliden kimse mi çarşı meydanda Yunanca  pankart asmasına yönelik acaba hukuki sorgulama açılmış mıydı? Hatırlayalım. Kimse sempatiklik yapmasın.

Biliyoruz Yunanca fonetiğinde ‘’s’’ harfi ağırlıktadır ve Eski Grekçe alfabesinden yazılar Yunanların Ortodoks kiliselerinde yazıyor. Emperyalizm cart curt gramer telaffuzu falan filan bunları geç. Televizyona çıkıyorsan, provakatör amaçlı Yunan askerlerinin türbe içerisine çamurlu ayakkabılarıyla girdiği fotoğraf üzerine söyleyecek bir kelimen neden yok. Ama arşivlere gitmen, hangi tamlama nasıl okunuyor saatlerce konuşursun. Bu yeter, halkın vicdani yarasını deşmeyin. Venizelos’tan nefret ediyorum.

Şecere denen olay e-devlet şifresiyle görülüyor. DNA kodlamasında görünmüyor. Mystic sezgilerle de bazı insanların gaddarca şov yaptığını seyrediyoruz. Birilerini düzeltmek haddiniz değil, bilgiyi ne amaçla anlattığınız önemlidir.

Bulgurun hikmetine değinelim. Ömrümde en son yediğim bulgur pilavı efsaneydi, ev yemeği demektir. Bilen bilir ben en çok mantı ve bulgur pilavını severim. Tabağın yanına da havuçlu salata, domates rendeli küçük etçikler ve patates dilimleri çok yakışır. Bana hiç gitmemişim hep buradaymışım duygusunu yaşatıyor. Çayın demlisini, tatlının şerbetlisini, muhabbetin toplumsal hassasiyetini önemsemekteyim. Yunanistan’ın hamurumuzu mayamızı üstlenerek markalaştırmasına müsaade etmem. Kültürümüzün çalınmasına göz yummayın. Yiyorsunuz içiyorsunuz ay sonu kira fatura alışveriş tatil makyaj aşk hayatınız bilmem ne sinirleniyorsunuz ama yediğinizin tadında değilsiniz. Gurmelik de şiir yazmak yeteneği gibi Allah’ın bahşettiği özel bir görgüdür. Nedir bu kadar ekmek ve peynir merakınız! Yoğurt yapanlar bilir sütün kalitesini ölçerken ne meşakkatli testler ardından satışa çıkıyor. Biyografime ilkokul terk, domates sever yazsam doğru olacaktır. Mizahi görgü ataların yemek isimlerinde dahil bazı cahil yaklaşımlarda korku tabularına yön ediyor. Yemek sadece bir yiyecek midir? Besin kaynağı mıdır? Duygusal açlıktan kaçılarak örtülen yemek kıtlık bilincinde dışavurum psikolojisi midir? Her aş pişerken dua ile sofraya hazırlandığı kültürümüz var bizim.

Bir Zamanlar Kıbrıs dizisinin tam da bu dönemlerde hikayeleştirmesi bize tarihi ve siyasi açıdan meşakkatini üstlenmemiz gerektiği vurgulanıyor. Azerbaycan’ın hukuki üstünlüğünü söz yetkisi çerçevesince Kıbrıs’ı tanımasını ‘’Kıbrıs Türk’tür, Türk kalacaktır” anahtarının Rauf Denktaş’tan emanet bırakıldığını bu bağlamda rica edebilir, talep gösterebiliriz. Kanlı Noel’in fotoğraflarını arşivden bulursunuz. Rum mezalimini inceleyiniz. Adalarda gereksiz Yunan silahlandırılmasını takip ediniz. 2011 yılında yayınlanan habere göre baklava Yunan mutfağına aittir iddiasıyla çıkarılan, görüntüsü baklava ama tadı mazot ürünü satışa markalaştırılarak sunuluyormuş. Kutucuklarda İstanbul havası da satılıyor. Yabancı Damat dizisiyle de şirinlik kurmaya uğraştılar. Kusura bakmayın lafımı esirgemeyeceğim baklava bizimdir. Din değiştirmesi Müslüman olması konusuyla bakmayın hadiseye. Şecere dna boyutunun, kan hücresindeki nesile aktarılan ‘’vatanım’’ kodlama şifresinin başka ülke kültürüyle birleşmesi sakıncalıdır. İstiklal Marşı’nda ‘’Değmesin mabedimin göğsüne namahrem eli’’  dizesi bunu yeterince izah etmektedir.  Oysa ‘ben Türk’üm’ savunmasına geçenler yabancı gelin alarak ağzından çıkan kelimeyi bilinçaltı şeklinde inkar eder, reddeder. Örnek; Göktürk Devleti’nin yıkılmasında Çin gelinleri ajan unsuruydu.

Tekrar zamanda yolculuğa çıkalım. Lise mezuniyet yemeğindeyiz. Özgün kendi tasarımdı ve modadan anlarım kırmızı abiyem bir tanıdığımızın ölçüler alarak giydirdiği el emeğiydi. Eminönü’den pullu çanta almıştık. Sıra arkadaşımın tavrı ise ”bu kadar güzel kıyafet giyebilmene şaşırdım” cümleleriydi. Saçı kuaförde aksiliğe uğramış maşada bukle esnasında bir kaza atlatmıştı. Tüm lisedeki arkadaşlarla farklı zamanlarda ilginçtir aynı üniversiteye yerleştik. Kimisinin de bölüm aynı başka üniversitede okumayı sürdürdü. Hande Yener müzikleriyle eğlendik. Grup ile bir müddet daha görüşmeye devam ettik. Aramızda halkla ilişkiler okurken aslında sporcu olmayı isteyen ama hukuk bölümünden bir sevgilisi olan arkadaş, bölümü tarih ama spiker bir sevgilisi olan arkadaş, köyünden kısmeti çıkan ama şehirdeki mahallede de komşusu olan arkadaş, şehir dışında okurken oda arkadaşının tanıştırdığı kişi sevgilisi olan arkadaş ve ben hepimiz liseden sonra kısmeti köyünden çıkan arkadaşın nikahına gittik. Ben o sırada siyasetle ilgileniyorum, çalışıyorum, üniversiteyi bıraktım tekrar sınava girecektim. Bulgurlu’ya gelin mi gidiyorlar, yangından mal mı kaçırılıyor pek anlamadım. Çok güzel asil siyah bir elbise aldık, altın takmak için para topladık, annemin gençliğinden hatıra bir kolyesini asil siyah elbisemle kombinlemiştim, çorabım kaçtı kuaförde saçım tam içime sinmedi neyse arkadaşın nikahına toplanıp telaşla gittik. Bu hanım arkadaşın memleketi Kastamonu ama nikaha gitmeden gelinliğiyle çıkmadan evinde yemek dağıtılmıştı. Kapıda imam nikahı kıyıldı. Düğün şarkıları ise Ankara türküleriydi. Sevgilisi sunucu olan arkadaş düğününü müjdeledi, kendi aralarında sözlendiler, Balkan müzikleri çalacaklarını söylediler sonra Kuşadası’na gittiler ayrıldıklarının haberini aldık. Köyünden kısmeti olan arkadaş ile daha öncesi bir opera konserine toplanmıştık komşusu da olduğundan gizli gizli takip ediyormuş bu hanım arkadaşın da opera dinlemeye gittiğini görünce yanında da biz vardık biraz ısrarla nikahı aceleye getirdiler. Eltisiyle sorunları çıktı, evi var diye evlenmişti, eltisi her gün evine gidiyordu, hayırlı olsun misafirliğine gittik eltisi o gün de gelmişti. Sonra köylerine döndüler. Liseden bir diğer hanım arkadaşımızı birilerinin tanıştırdığı sevgilisi tarafından terk edildi. Sporcu olmayı hayal eden halkla ilişkiler okuyan eski sevgilisi hukukçu olan liseden hanım arkadaşımız bir yardım bağışı spor koşusunda tanıştığı beyle evlendi nikahına çağırmadı. Daha sonra işsiz biriyle takılmaya başlayan bir vakitler oda arkadaşının tanıştırdığı sevgilisi tarafından terk edilen arkadaşın yeni sevgilisi çocuğun işi yok yemeğe çıkıyorlar hesabını çalışıyor diye cömert davranarak anaçlık davranıyor ödüyordu ama ailesi istemiyor, sürekli internetten her saniye saçma kavga ediyorlar bunu görünce iletişimi sonlandırdım. Üniversiteden bir arkadaşım internetten tanıştığı bir beyle konuşuyordu. Bir gün arkadaşa bu bey tek taş almış aynı evde nikahsız yaşadıkları bir dönem oldu, bize onu nişanlısı diye tanıştırmıştı sonrası bu hanım arkadaşımız o beyin aldığı araba taksitlerine de destek oldu.

Hikayeler canlı tanık olduğumdan daha bunun gibi dinlediğim veya gördüğüm toplumsal insan davranış ve yaşam tarzı bakımından örneklendirilir. Yahu seyahat otobüsünde tanışıp evlenen arkadaşlar oldu. Sadece kadınlar için değil erkeğin de namusuna, edebine, sevdiği mesleği icra etmesi ve dünyayı gözlemleyip olgunlaşarak evine sadakatli, çocuğuna baba ve eşine aşkı zamanla gelişiyor. Seçme ve Seçilme Hakkı, Soyadı Kanunu, Tek Eşli nikah imzası Cumhuriyet rejimi vesilesiyle uygulanmaya başlamıştır. Her gün baklava börek olmayabilir, su-aş-çay ve kitaplar bulunan evin penceresi göğe, kapısı nöbete, hürriyeti ebediyete evettir. Allah nasip ederse düğün müziği listemi hazırlarken  kesinlikle Tarkan şarkıları sıralayacağım.

NO COMMENTS

LEAVE A REPLY

Bir yorum girin
Adınız

Exit mobile version