Muktesid Olmak: Orta Yolun İnceliği

Muktesid Olmak: Orta Yolun İnceliği | Şeyma Nur Sevinç | 24Okur
Muktesid Olmak: Orta Yolun İnceliği | Şeyma Nur Sevinç | 24Okur

Bazen düşünüyorum da… İnsan hayatının en zor yanı aslında dengeyi bulmak. Hayatta sürekli bir uçtan öbür uca savruluyoruz; bazen çok hızlı, bazen çok ağır adımlar atıyoruz. Hep uçlarda yaşamak kolay; ya aşırıya kaçıyoruz ya da kendimizi gereksiz kısıtlıyoruz. Ama orta yolu tutturmak, işte o, gerçek maharet istiyor; hem gönül rahatlığını hem de sorumluluk bilincini aynı anda barındırabilmek…

“Muktesid” kelimesi tam da bunu anlatıyor. Orta yolu tutan, itidalli davranan, ne ifrat ne tefrit… Kur’an-ı Kerîm’de de geçiyor bu kelime. Cenâb-ı Hak, bir kısım kullarını “muktesid” diye tarif ediyor: Yani kullukta ölçüyü bulanlar, dengede duranlar. Demek ki Rabbimiz, bizden sadece ibadette değil, hayatın her alanında “denge” istiyor.

“Sonra biz, o kitabı kullarımızdan seçtiğimiz kimselere (Muhammed’in ümmetine) miras olarak verdik. Onlardan kendine zulmedenler vardır. Onlardan ortada olanlar vardır (muktesid). Yine onlardan Allah’ın izniyle hayırlı işlerde öne geçenler vardır. İşte bu büyük lütuftur.” (Fatır,32)

Bediüzzaman’ın “İktisat Risalesi”nde söylediği bir söz var ki, hep aklımda:

“İktisat eden, maişetçe aile belâsını çekmez. İktisatsız, bereketsiz kalır.”

Bu, sadece sofrada fazla yemek yememek değil aslında. Hayata bakış tarzı. Nimetin değerini bilmek, şükürle yaşamak.

Üstad’ın kendi hayatına bakınca da bunu görüyoruz. Bir dilim ekmeği günlerce yer, kırıntısını bile zayi etmezmiş. Yanındakiler “Üstad, neden bu kadar dikkat ediyorsunuz?” diye sorduklarında “Bu, Allah’ın nimetidir. İktisat şükrün bir parçasıdır.” dermiş.

Hz. Ömer’in (r.a.) kıssası da aynı çizgiyi gösteriyor. Devlet işleri için kandil yakarmış. Ama kendi şahsî bir işini yapacaksa o kandili söndürür, kendi parasıyla aldığı yağı yakarmış. Çünkü o, devletin malıydı. İnceliğe bakın! İşte iktisat, böyle bir hassasiyet. İsraf değil, cimrilik değil. Tam ortası.

Bugün etrafımıza bakalım. Bir yanda lüks ve gösteriş uğruna alınan gereksiz şeyler, tüketilmeyen yiyecekler… Öte yanda “cimrilik” bahanesiyle başkasına faydası dokunmayan insanlar… Sosyal medyada bile görüyoruz bunu: Kimisi sırf gösteriş olsun diye aldığı ürünü paylaşıyor, kimisi de başkasının hakkına faydası dokunacakken elini cebine atmıyor.

Oysa muktesid olmak, alışverişte ihtiyacın kadar almak, sofrada tabağında bırakmamak, zamanını bile boş yere harcamamak. Yani hayatın her alanında denge… Hatta sosyal medyada bile: saatlerce ekran başında israf etmek yerine, ölçülü kullanabilmek.

Aslında muktesid olmak biraz da ruhun huzuru. Çünkü denge varsa gönül de rahat ediyor. Çok harcadığında vicdan rahatsız, çok kıstığında kalp daralıyor. Ama orta yolu bulduğunda hem dünya ferah, hem ahiret umut dolu oluyor.

Hamiş;
Muktesid olan insan, sadece dünyada düzenli ve huzurlu yaşamaz; ahirette de kaybolmaz. Orta yol, ne ifrat ne tefritten şaşmayanların yoludur—ve işte gerçek istikamet tam da buradadır.

NO COMMENTS

LEAVE A REPLY

Bir yorum girin
Adınız

Exit mobile version