Tozlu Anılar

Göz perdelerini arala azizem, bir bak etrafa, sana hikâyesini anlatmak isteyen tozlu anılara bir bak. Şimdi sana ‘neye ilişiyor gözlerin bu bîtap mekanda?’ diye sorsam; şurada bir heybe var, tozlu bir ayna, eski bir fırça, ha bir de rengi solmuş nakışlı bir örtü diyeceksin. En iyisi gel azizem ben sana anlatayım. 

Bak orada tozu dumanına, çiçeği toprağına karışmış bir ayna var. Bilir misin o ayna kimleri gördü geçirdi? Kimlerin asıl yüzlerini örtbas etti? 20 yıl kadar geçmişi tazecik nasıl da yansıtıyor bilir misin? Şu köşesinde çocukluğum var bak, habersizce herkese ve her şeye kucak açan çocukluğum..

Heybe diyerek es geçtiğimiz yük torbasından bahsedeyim. Onun vazifesi yılların birikimini ceplerine doldurmak oldu azizem. Bir gün geldiğinde kızgın sulara atabilmek için doldu taştı o heybe. 

Tıraş köpüğünün bulaşığı üzerinde kalan fırçanın gücü yetmedi bilir misin, kara kara yürekleri silip fırçalamaya? Gücü yetmedi hemen altında bulunan musluğun deryasında silinip temizletmeye. 

Ah! Babaannemin çiçek gibi tazecik, el nakışı, biricik beyaz örtü… Hiçbir şey onun kadar saf kalamasa da; o örtü bütün yanlışların üzerini sarıp kendi gibi saf gösterdi. Al al yapraklı çiçeklerini tek tek yolsalar da güzelliğinden ödün vermedi. 

Yıpranmış duvarlar da sana bir şeyler fısıldıyor, kulak ver. Kendi gibi kaskatı kesilmiş gönüllerden utandığını anlatıyor. Maddiyat uğruna benliğini heba edenlerin insanlığından korktuğunu söylüyor. Kimsenin olduğu gibi görünmediğini, menfaat gayesi ile “can’ım” dediğini göz kırpmadan harcadığını haykırıyor, kulak ver. 

Ne yazayım azizem, neyi anlatayım? Hangi tozun yükü sığardı bu satırlara? Hangi bahara atlatılırdı bu yükler? Hangi kelimenin gücü yeterdi tek bir fotoğrafı ifade etmeye? 

6 COMMENTS

  1. Gerçekten bir fotoğraf ancak bu kadar güzel anlatılır, ifade edilir, yaşatılırdı… Daha uzun olsa hiç sıkılmaz okur, okur ve yaşardım…

LEAVE A REPLY

Bir yorum girin
Adınız

Exit mobile version