Zamanın İnsan Hali

Zamanın içinde öylece gizlenmiş sahte bir gölge oyunu mu oynuyordu insanlar? Gerçekleri neredeydi? Hakikati arıyor muydu? Yoksa hiç mi anlamamıştı kaybettiğini? Yahut kaybetmiş miydi? Sahi neyi, kendini mi hakikatini mi ?

 

 

İnsan, aynı insan değil miydi? Zaman geçtikçe  ve yaş aldıkça  bişeyler değişiyor, bir şeyler devamlılığını koruyordu sanki. Bunca soruyu soran, içimde uçuşan kargaşa  bir tek ben de mi vardı. Oysa  herkes ne kadar da “aynılaşmış bir  sakinlik” içinde  kucaklaşıyordu geleceği ile. Bir köşede  duran durduğu  yerde onlarca bekleyen, beklediğinin de farkında  olmayan vardı.

Şimdi  gel de anlat her insan bir dünya. Bir tanecik dünyada  binlerce insan. Ne çok  çelişki, ne çok kavga, ne çok farklılıklar  bestesi çalıyordu sokaklarda. Her birini nasıl  anlatabilirdi ki yüreğim. Yüreğimde kendi kendini tariften aciz kalmışken, gücü nerede bulabilirdi. Aklına  her geleni kovan, her gideni kucaklayan yine insan değil miydi. Özellikleri zıtlıklarla müsemma olmuş, reçetesiz tedavilerin tahlilini yapamamış olan insana hasta olduğunu kim söyleyecekti. Söyleyebilir miydi?

Ne çok soru sordum cevapları öyle gökyüzüne bırakılmış sahipsiz uçurtmalar gibi. Elbet bir rüzgar  eser, eser de süpürürdü tüm tozlanmış soruları  hayal penceresinin önünden. Dağılırdı o zaman belirsiz bulutlar. İnsan dedim ya, hastalığına hasta olmuş insan. Dünya ile bağlarını  kör  düğüm yapmıştır. Ve  dünya ile kör düğümlenmiş o insan ne düğümü  çözebilir  ne kopabilirdi yüklerinden. Dünya ipi dedim çok sıkı tutulmaz, gevşek bırakırsan eğer kaçıverir, elinden kayıp  gider.  İşte böyle incelik ister. Zamanın içinde insanca yaşamak

Seni bir gün  bırakıp gidecek olan yalnızlığına, kendine bile  belkide çok güvenmemekle işe başlaman gerekiyordu. Gerisini sen düşün, sıkı sıkıya tutunduğun hangi bağ varsa; aile, eş, dost, kardeş, evlat bağı belki bütün  bağlar  seni dünya ile aranda bir kör düğüm yapabilirdi. Sadelikte ferahlık var, beklentisiz yaşamda, yaratılanı yaratandan  ötürü  dengede  sevmekte kendine merhamet var. Unutma ki kendisine  merhameti olmayan dünyaya ne verebilir ki…

Dünyaya verilebilecek en güzel  sermaye vicdan rahatlığının gölgesinde yetişmiş olan meyvedir. O tatlı meyve çorak topraklarda yetişmez, zamana inat toprağı gönülle harman olmuş insanın yanında yeşerir. Yeşeren bu güzel toprakta ukbaya gidecek olan o kutlu saadetin en güzide rehberidir

 

 

 

 

1 COMMENT

  1. İnsanın kendini sorgulaması ile ilgili güzel bir yazı olmuş. Yazıların devamını bekler başarılar dilerim. Sevgiyle ve muhabbetle…

LEAVE A REPLY

Bir yorum girin
Adınız

Exit mobile version