Neredeyim?

  “Kendime neredeyim diye sorup etrafıma baktığımda bulduğum, koca bir karanlıktan başka bir şey değildi.”

  Günlerdir gündüz vakti odamdan çıkmıyordum. Bazen hava kararınca sahile indiğim oluyordu, çoğunlukla gün içinde yaptığım herhangi bir eyleme takılarak günü odamda bitiriyordum. Şimdi düşününce kendimi bir nehre kapılmış ara sıra nehirdeki taşlara çarparak biraz kendine gelen fakat –o zamanlar- asla sürüklenişten kurtulamamış biri olarak görüyorum.  İradesizce sürükleniyordum. Ara sıra kafamı telefondan veya benzeri bir aletten kaldırıp balkondan dışarı baktığımda içim daralıyordu çünkü nasıl bir sürükleniş içerisinde olduğumu fark ediyordum.  Bir gün o nehirdeki taşlardan birine epey sertçe çarptım. Oda, balkon, sahil… Hepsi tek bir soruyla dolmuştu: Neredeyim?

  Aramaya başladığımda ilk bulduğum çevremdekilerdi. Arkadaşlarımı, yaşıtlarımı ve devamında genişleterek daha büyük kalabalıkları aldım önüme. Onlar neler yapıyorlardı, nasıl yaşıyorlardı, ne kadar düşünüyorlardı? Onların davranışlarını, konuştuklarını, insanlarla paylaştıklarını gözlemledim. Dışarı yansıttıklarını değerlendirip içlerini ve bana göre nerede bulunduklarını anlamaya çalıştım. Sığ bulduğum eylemlerle hayatını doldurmuş olanları anlayıp kendime göre bir yerlere yerleştirmek kolay olsa da hayatında daha anlamlı eylemlere yer verenleri konumlandırmak çok daha zordu. Sonuçta başaramadım. Tekrar denedim.

  Bu sefer kafamı kalabalıklardan daha yukarı kaldırıp bakışlarımı ilgilendiğim alanlardaki büyük insanlara çevirmeyi düşündüm. Bu insanlar kimlerdi? Aramaya koyuldum. Buldum onları, fenerimi içlerine doğrultup anlamaya çalıştım. Neredeler? Yaptıklarıyla ne kadar derinleştiler ve bulundukları derinlikte neler yaptılar? Amacım onları bir yerlere yerleştirip onlara göre kendimin nerede olduğunu bulmaktı fakat eylemlerinin imrendirici büyüklüğü karşısında kendimi hiçbir yerde bulamadım. Belirsizliğin içindeydim yine, kayıptım.

  Merakım melankoliye çalıyordu artık. Umut unutuluyor, yerini karanlığa bırakıyordu. Karanlık etrafımı örterken göz kapaklarım da gözlerimin üstünü örtüyordu. Duruyordum öylece, gömülüyordum, göremiyordum.
-Şimdi kim kaldı kendimden başka?
-Kendimden başka mı?
Karanlığın içinde küçük bir parıltı gözüme çarpmıştı ve giderek büyüyordu. Karanlığın dağılmasıyla aydınlanan etrafım değil, kendi içimdi. Yaptığım hata gün gibi ortadaydı. Kendimden başka her yere bakmıştım.
Gerçekten ben ne yapıyordum, ne düşünüyordum, nasıl yaşıyordum?  Yaptığım eylemleri önüme koyup amacını ve anlamını sorgulamaya başladım. Cevaplar birbiri ardına geliyordu ve anlamlandırılan eylemler benliğimi güçlendiriyordu. Kendi içime girdikçe her şeyin dışına çıkıyordum.  

Sonunda anlamıştım işte. Ben, kendimdeydim ve eylemlerimin anlamlılıkları kendi yerimi belirliyordu.

NO COMMENTS

LEAVE A REPLY

Bir yorum girin
Adınız

Exit mobile version