Mangalda Köz

Doğru kapıdan girdik fakat yanlış yöne yürüdüğümüz için göremedik. Genişçe bir alanı dolaştık, göremedik. Yorulduk. Sıcaktan çok bunalmıştık. Son bir hamle ile seslenmek geldi içimden;

“Ananeeee! Neredesin? Misafir kabul etmiyor musun?”

Birden ayaklarım yön değiştirdi. Birkaç adım sonra başucunda idik.

Oturduğu sedirler gibi heybetli konuşlanmıştı. Çevresi rengarenk çiçeklerle doluydu. Çok severdi çiçekleri. Bizim eve geldiğinde de hep balkonun en çiçekli köşesine kurulur otururdu. “Buranın da ayrı bir havası var” derdi. Yemeğini orada yer, çayını orada içerdi. Gecenin ilerleyen vakitlerinde de o güne özel bir mâni ile günü kapatırdı:

“Mangalda köz

Tükendi söz

Kalkıp gidin siz

Yatacağız biz”

Dediği zaman uykusu gelmeyen bile yatağa yönelirdi. Gece bitmek bilmezdi ki ertesi gün olsun.

Başucuna oturdum. Konuşmaya başladım:

-Şart mıydı gitmen? Kocanı çok seviyorsun biliyorum da sen asıl kumanı kıskandığın için gittin değil mi? Onlar orda bir arada ben burada yalnız kaldım dedin değil mi?

Halbuki sen yalnız değildin! Biz vardık. Ben vardım. Torunların vardı. Hani, “sizin yanınızda ömrüm uzuyor sanki” derdin. Ne oldu? Ömrün uzadı da mı gittin? Hem öksüz hem yetim olduk, öylece arkandan bakakaldık.  

Gitmek zorunda mıydın? Biraz daha bekleyemez miydin? Bizden bile sağlıklı olduğunu söylüyordun. Seni sevmeyenlerin sağlıklı ömründen aldığını söylüyordun. Çok genç olduğunu söylüyordun…

Anaanee! Üşüdüğümde ellerimi kollarının altına alırdın. Isıtırdın beni. Şimdi buz gibi beton yığınına oturttun. Şu sıcak havada üşüttün beni.

Anaanem… Gidişin elbette ki hikmete binaendi. Sadece biz hazırlanamamışız demek ki. Ya da belki kabullenemedik hala hepimiz için mukadder olanı. Şimdi fotoğraflarına bakıp, konuşmanı taklit ederek kendimizi mutlu etmeye çalışıyoruz. Önerdiğin gibi.

Sen de bizi hiç yalnız bırakma manen olur mu? Söz verdiğin gibi.

Boğazım düğümlendi. Daha fazla dayanamadım. Kendi hıçkırıklarımın arasında çoktan kayboldum.

***

Konuşmaktan büyük keyf alırdı anneannem. Anlatacak ne çok hikayesi vardı. Espriliydi. Muzipti. Karnımıza ağrılar girerdi anlattıklarına gülmekten. Her söylediğimize bir cevabı vardı. Hiç lafın altında kalmazdı. Hazırcevaptı. Mutlu olurduk onun yanında. Kendimizi değerli hissederdik.

Şimdi sadece biz konuşuyoruz. O cevap bile vermiyor. Fakat her gelmemizde bizi karşıladığını, anlatacaklarımızı merakla beklediğini hissederiz. Dizine oturuyormuş gibi yanıbaşına otururuz. Biz anlatırız o sadece dinler.

Evet her söylediğimi duyduğunu, dinlediğini hissediyorum.

Ruhun şad olsun ananem. Kabrin nurla dolsun. Sen dünyada kimseleri incitmedin. Gittiğin yerlerde incinmeyesin.

***

Hayata tutunmuş sevdiklerinize onları sevdiğinizi söyleyin. İncitmiş olabilme ihtimaline karşı hep gönül alıcı olun. Hele bayramlarda ve başka özel günlerde gözlerini yolda, kulaklarını telefonda bırakmayın.

İyi bayramlar.

NO COMMENTS

LEAVE A REPLY

Bir yorum girin
Adınız

Exit mobile version