Kozmik Bir Kalıntıdan Daha Fazlası

Gelin birkaç dakikanızı ayırın ve sizinle beraber kısa bir yolculuğa çıkalım. Alaaddin’in bugün için bize emanet ettiği halısıyla şehirden uzaklaşıyoruz. Sizi gökyüzünü güzelce seyredebileceğimiz bir yere götürmek istiyorum.

Uzunca bir yola çıkıyoruz. Herhangi kırsal bir bölge işimizi görür, tabi o bölgeyi süslendirmek sizin elinizde. Vardığımız yer belki bir başkasının zihninde köyü, belki bir başkasının zihninde piknik yapmaya gittiği bir dağın eteği. Aman halı emanet çok da kullanmayayım diye illa yakınlarda bir yere gitmenize gerek yok, isterseniz buyrun Norveç’e uçup Kuzey Işıklarını da katalım rotamıza.

Heh, hayal ettiğimiz yere geldik mi şimdi, Güneş’i söndürelim, berrak bir geceye uzanalım ve oyunu simsiyah perdemize bırakalım…Perdenin üzerindeki beyaz noktacıkları görüyor musunuz? Parıl parıl parlayan gökyüzüne asılıkalmış binlerce yıldızı…Aman dikkat ilkini gördükten sonra dilek tutmayı unutmayın, bir bakarsınız gerçekleşiverir. Belki hafif bir esinti, yaprakların hışırtısı, denizde bir yakamoz…Neden olmasın ki bizim hayal gücümüz değil mi? Sınırlarını bizden başka kimse belirleyemez. Şimdi gözlerinizi kapatıp 15 saniye boyunca zihninizde canlanan yeri seyretmenizi rica edeceğim.

Hala benimle misiniz? Nasıl da dinlendirdi değil mi ama, sizi olmasa bile en azından beni. Hiç böyle bir gecede uzun uzun gökyüzünü seyrettiniz mi? Kuzey Yıldızını, Çoban Yıldızını (kendisi adımın anlamı olur, Teoman’a çok teşekkür ediyorum), Büyük Ayı Takımyıldızını ellerinizle çizmeyi… İşte böyle gecelerde farkına varırız hep, aslında ne kadar küçük olduğumuzu, bu evrendeki yaşamımızın ne kadar sınırlı olduğunu. Hayatımızın bir anlam ifade edip etmediğini sorgularız. Sonsuz evrendeki kısıtlı varoluşumun bir anlamı var mı? Fani hayatımdan baki bir şeyler çıkacak mı? Bir durgunlaşırız. Ne zaman dünyevi zevklere fazla kaptırdığımı ya da dünyevi meseleler için kafayı fazla yorduğumu düşünsem hep bu evreni hayal ederim. Nasıl ben olmasam da hala aynı şekilde döneceğini, ben gittikten sonra da aynı şekilde devam edeceğini düşünürüm. Ve bu bana çok üzücü gelir şahsen. Hepimiz toprak altının yolcusuyuz, eninde sonunda kozmik bir kalıntı olarak kalacağız. Evren saatine göre de fosile dönüşmemiz an meselesi.

Evet, belki evrende bir etkimiz, yaşadığımıza dair bırakabileceğimiz bir iz olmayabilir ama ne mutlu bize ki dünyamızda işler böyle dönmüyor. Şimdi halıya tekrar binmenizi ve daha önce bulunduğunuz  veya fotoğrafını gördüğünüz tarihi birkaç yerleşim yerine gitmenizi istiyorum. Ben sizi Kız Kulesi’ne götüreceğim mesela. Kız Kulesi efsanesini daha önce duymuşsunuzdur elbet. Zamanın Bizans kralının kızı olunca, kızının 18 yaşına gelmeden öldürüleceğine dair bir kehanet ortaya çıkar. Bunu duyan kral da boğazın ortasındaki kuleyi yaşanılabilir bir yere dönüştürtüp prensesi orada tutmaya başlar. Lakin prensese giden üzüm sepetlerinden birine yılan karışır ve prensesi sokarak oracıkta öldürür. Asırlar geçiyor, ama bir babanın kızı için yapacağı şeyler değişmiyor. Çin’in Moğol ve Türk saldırılarına karşı diktirdiği Çin Seddi mesela. Coğrafyamız sağ olsun şu anda dış tehditlerden korunmak için böyle bir duvara ihtiyacımız yok, her ne kadar hepimiz yabancılardan korunmak için kendi içimize duvarlar örsek de. Demem o ki tarih, çağlar ne kadar değişirse değişsin dünyada maneviyat değişmez, maddiyat değişir.

Siz de dünyada bırakmak istediğiniz bu ize, çevrenizdeki insanların kalpleriyle başlayabilirsiniz. Tanımadığınız insanlara gülümseyerek ya da herhangi birine yardım ederek mesela. Kozmik bir kalıntıdan fazlası olmak için kimliğimizin bilinmesi mi gerekir illa? Mesela geçen sene bu günlerde şehir dışında bir konferansa katılmıştım. Sabah 8’de gittik, akşam 6 gibi döneceğiz. Tabi, valizimde kıyafetlerimle beraber şanssızlığımı da getirmeyi unutmamışım, gider gitmez tulumumun askısı kaçtı. Orada hiç tanımadığım bir kadın ki işi başından aşkın gözüküyordu, ben sadece çengelli iğne isteyince “Yavrucum, çengelli iğne tutar mı hiç? Gel, bir dikelim onu.” dedi ve hemencecik dikiverdi kadıncağız. Şansı yanımda getirmesem de orada bulduysam demek ki…Kadın hakkında yaşadığı şehir dışında hiçbir şey bilmiyorum ama en az iki haftada bir aklıma gelir teşekkür eder, kadına da ailesine de dua ederim. Keşke tanısaydım belki de yapabileceğim daha fazla şey olurdu. Bu minik anımı çocuklarıma da anlatacağımı düşünüyorum, demek ki benden yaklaşık 30 yaş büyük bir kadın belki de benden 60 yıl sonrasına bile kalacak.

Kısacası (pek kısa olmadı farkındayım ama yazmaya başlayınca kalemi elimden bırakamıyorum) bir etkiniz olmasını istiyorsanız, sevgili dostlarım tanıdıklarınızdan, tanımadıklarınızdan herkese minik umut tomurcukları saçarak başlayabilirsiniz. Umarım benim de bu okuma süresince sizde bir etkim olmuştur. Alaaddin beni sihirli lambasına geri çağırıyor dostlarım, ilham perimi içeride tekrar bulduğumda görüşmek üzere, sağlıcakla kalın.

NO COMMENTS

LEAVE A REPLY

Bir yorum girin
Adınız

Exit mobile version