Kara Yolculuk

Ay ışığının yüzüme gölge düşürdüğü, gülüşlerime düş serpiştirdiği, gözlerime derin derin bakışlar sindirdiği, yüreğime bir perişan ahval kondurduğu çetin bir günden, kara bir yolculuk esnasından ulaşıyor bu sözlerim sizlere. Bilirsiniz yahu, hani derdin tozu dumana katıldığı, yollar bitmedikçe duyguların dolunayla karşılıklı bî hoş sohbete daldığı kara bir yolculuk.

Ben duygularımla dolunayı sahneye bırakıp, sizlerin gönlüne sıvışayım. 

Arka fona bir söz bırakarak devam etmek istiyorum; “Bu hayat benim ama yarısını başkaları için yaşadım.” (Nadide Hayat, 2015)

Tüm şeffaflığı ile yalnızca düşündüklerimi paylaşmak, bunu okuyan güzel insandan yorum almak istiyorum. Yorum, yol yordam, çıkış noktası… 

Hayat ne idi dostum? Diğer gönüller mutlu olsun diye kendi gönlünü susturmak mıydı? İçinde bir yerlerde feryat figana esir olmuşlar varken; dışına gül saçmak zorunda kalmak mı idi? Ben miydim önemli olan, o muydu, onlar mıydı? Hangi tarafı kefeye koymalıydım? Kalbimi parçalayıp karşımdakinin tebessüm sebebi olmak mı? Kalbimi harabelerden çıkarıp, hassas pamuklara sararak karşımdakine taş duvar olmak mı? 

Bir kara yolculuk, bir çok yol arkadaşı..

Akrep ve yelkovan arasına sıkışmış olan zaman saat gece 3 sularını gösteriyor. Gerçek ile hayal arasına sıkışmış umutlar geçmişin kirli sularıyla geleceği ıslatıyor. Yol bitmiyor, akıldakiler susmuyor. Ne acımasız değil mi yolculuklar?

Beni esir altına almış yolda, içimin soğukluğunu ısıtmak için çayımı yudumlarken, sözü sana bırakıyorum. Senin yolculuğun sana neler düşündürüyor? Gerçekleri mi, asla gerçek olamayacakları mı?

NO COMMENTS

LEAVE A REPLY

Bir yorum girin
Adınız

Exit mobile version