Elma Ağaçlarına Çiçek Açan Şarkı

– Bu… Bu sensin… Uzun süredir yoksun. Çok uzun süre… Ama ne kadar geçerse geçsin, zaman nerede isterse dursun, mevsim ister kış olsun, sen bani hep elma ve armut ağaçlarının çiçeklendiği aylara götürürsün. Hiç değişmemişsin, biliyor musun? Hâlâ seni görünce kalbim eskisi gibi atar. Memleket sevgisini koruyan bir kalbin marşını duyduğunu düşünsene. O kalp nasıl atıyorsa benim kalbim de seni her duyduğunda öyle çarpacak.
Seni ilk tanıdığımda öyle bir heyecanlanmıştım ki, etrafımdaki herkes bana “böyle yumuşak kalple hiçbir şey kazanamazsın” derdi. Oysaki, bir ruh sevgisiz kaldığında kaybeder ve en kötü tarafı kaybettiğini bilemeyip güçlü olmak için daha da zalim olur. Ya kendine karşı, ya da sevdiklerine… Belki de herkese. Ama biz seninle son kez ayrılırken o anki durum şu andan çok farklı. Şimdi insanlar bir ses için heyecanlanmaz artık. “Savaş” her tarafa yayılmış. İnsanlar güzellik uğruna bile bir savaş, bir rekabet içindeler. O kadar çok savaşıyorlar ki, sonunda kendileriyle savaşmak zorunda kalıyorlar. Bu yüzden de mutsuz aileler, mutsuz insanlar, mutsuz ruhlar yazın ağaçlardan kopan tozlar gibi yayılır. En son ayrılığımız hiç iyi olmadı, ama eğer o gün bomba patlamasaydı, duyma yeteneğimi tamamen kaybetmeseydim ben seni hep dinlerdim. Ama yeni dünya düzeninin getirdiği “her şeyden sürekli şikayetçi” haline girmeyeceğim. Bunca
sene sonra ben bu kadar yaşlanmışken duymak için bana yeniden duyma şansımın olduğunu dediklerinde aklıma ilk seni dinlemek geldi. Ama nereden bulacağımı bilmiyordum. Evet, çok yaşlandım; isimleri unutuyorum, ama sebep bu değil. Zaten, senin ismini torunuma verdim, o da şu an okulda. Birazdan çıkıp yanıma gelecek. Ancak seni yeniden bizim zamanlarımızdaki radyodan dinlemek isterdim hep. En son arzum da gerçekleştiğine göre, hep bahar gibi hissedeceğim. Elma, armut ağaçlarının çiçek açtığı bahar gibi…

— Dedee! Merhaba!
— Merhaba, küçük meleğim, nasılsın?
— İyiyim, dedecim, sen nasılsın? Az önce ne konuşuyordun?
— Biriyle konuşuyordum.
— Kiminle?
— Şu kitapçıdan gelen şarkıyı duyuyor musun?
— Evet!
— İşte, o şarkıyla konuşuyorum.
— Nasıl yani, bir şarkıyla mı konuşuyorsun?
— Aynen öyle. Bazı şarkılar çok değerli olur ve öyle bir zamanda dinlenir ki, senin için en büyük sevgiye dönüşür.
— Buldummm! Sen onu benim bugün okulda anlattığım II. Dünya Savaşı sırasında duydun, değil mi?
— İlk kez o zaman duydum. Ve nihayet, bugün.
— Ama dede, senin kulağına işitme cihazını takalı altı sene oldu. Neden şimdi dinliyorsun? —-Şöyle anlatayım. Bazen bazı insanların nerede olduğunu biliriz, ama yine de gidemeyiz. Gitmek isteriz, ama hazır değiliz. Hazır olduğumuzda karşılaşırız ve aslında, istediğimizin hep bu olduğunu o zaman anlarız. Belli ki, ben bu şarkıyı yeniden eski bir radyodan dinlemeye hazır değilmişim, ama şimdi oldum ve şu ani seninle dinliyoruz.

–Belki de dedecim…

NO COMMENTS

LEAVE A REPLY

Bir yorum girin
Adınız

Exit mobile version