17.5 C
İstanbul
Pazartesi, Ekim 14, 2024

Çocukluk Ağrıları II

Çıkmaz Sokak Çocuğu

Tam olarak hatırlamıyorum. 1999 yılıydı galiba. Foto Roman’da ben 5 yaşında iken çekilmiş olduğum fotoğraftan hatırlıyorum. Askılı kot kıyafetimle çektirdiğim, ağız dolusu güldüğüm, kardeşimin fotoğraf stüdyosundaki flaştan korkup ağladığı, vesikalikla tanıştığımız o gün. Dedem öldükten 1 yıl sonraydı. Kerpiç evimiz tadilattaydı. Beton haline transforme oluyordu ve güya kentli oluyorduk. Babam anneme her şeyin değişeceğini söylüyordu. Depresif hallerinden uzaklaştığı, istifasının ardından aldığı tazminatla Pamukbank’a olan borcundan kurtulduğu yazdı. Güneş başımı ağrıtıyor, burnum hep kanıyordu.

Evin tadilatını yapan ustalar babamın çocukluk arkadaşıydı ve sürekli babamın kravatıyla, giydiği ceketle dalga geçiyorlardı. Denizli Mahallesi’ndeki evimizden ayrılmamızla, yeni mahallemize, sokağımıza, top oynarken kavga eden agresif çocuklara alışmamız gerekiyordu. Yeni karşı komşumuz Gönül abla bir sürahi ayranla tadilat olan yere geldi ve çalışan ustalara sıkma, gözleme ikram ederek “kolay gelsin” dedi. O sırada ben de evimizi inceliyordum. Avlunun tam karşısında lavabonun üzerindeki vitrinde, dedemin usturasını ve takma dişlerini koyduğu bardağı gördüm. Çok korkmuştum. Onları da toprağa gömerler sanıyordum. İki yanı bahçe olan yeni evimizin konumu ağabeyimin yeni dünya meyvesi çaldığı ağaçlı eve benziyordu. Bu yüzden ev sahibinden dayak yemişti ve ben betinin benzinin attığı o günü hala unutamam. Tesadüftür sol taraftaki evin bahçesinde de yeni dünya ağaçları vardı. Dokunmayacaktık.

Babama okulun yaklaştığını ve kırtasiyeye gidip defter almamız gerektiğini söylemiştik. Henüz önlüğümüz bile yoktu. “Defterler kalemler hele beklesin biraz.” dedi. Annem bana baktı ve ağabeyime dönüp dudağımı büktüm. Ağabeyim gözlerini açıp kapatarak halledeceğiz edasıyla beni teskin etti. Sokağın başına doğru yürüdük kardeşimle. Bu sokağa alışmak bir hayli zor olacaktı. Benim boğazım düğümlenmiş ve dönüp kardeşime ” Bizim ne işimiz var bu çıkmaz sokakta Gido?” demiştim ilk defa belki de onun gibi kaşlarımı çatarak. “Hem okulumuzu gördüm ben. Çok güzel ve ben burayı çok sevdim. Artık o Reyhan denilen yalancıyı da görmeyeceğiz” demişti. Reyhan biraz uzun hikâye. Küçük dostumuzdu ama bir iş birliği sonucunda bizi yüzüstü bırakarak kendini aklamak için yalan söylemişti. Kesin hükümdü bu. Onunla görüşmeyecektik.
Yeni şehirlere, okul gezilerine, misafirlik gezmelerine giderken heyecandan karnım ağrırdı. Yiğit ise hep soğukkanlıydı. Okuldaki fedaim, mahallede ağbim olurdu. Sinirlenince yüzü korkunç bir hâl alırdı ve ben kendimi güvende hissederdim.Akşam olmuştu. Ustalar artık mesaiyi tamamlamış, yeşilevler dolmuşuna yetişebilmek için koştur koştur durağa gidiyorlardı. Annem yeni komşularla tanışmak üzere gittiği hanelerden yoğun bir mülakat harbi sonrası eve dönmüştü. Akşam yemeği için ekmek almamız gerekiyordu.  İşleyeceği kazağın parasını peşin aldığı için bunun sıkıntısını bugün için yaşamıyorduk.

Ekmek almak için bakkala gidecek şanslı kişi ben idim. 6 ekmek almamız gerektiğini ve kendimi tanıtmak için düzgün diyalog kurmak konusunda annem beni tembihliyordu. Sokağın başına çıktığımda yeni evimize uzaktan bakıyordum. Bir daha asla buraları terk etmeyecektik. Sokağın uzun lambası bozuktu ve evimiz adeta korku evini andırıyordu. Bakkala giderken yeni komşularımıza selam veriyordum.

READ  Vefa Treni

Yüreğim madalya olup toynaklarım hızlı hızlı adımlarken, menemeni soğutmamam,
sahne bozulmadan eve dönmem gerekiyordu.

Related Articles

CEVAP VER

Bir yorum girin
Adınız

- Advertisement -spot_img

Latest Articles