Bilmiyorum

Uzun zaman oldu, ellerim terledi, ellerim yeşerdi
Gözlerime bir şeyler oldu, düşünemez oldum veya belki de duygusuz
Acıdım, merhamet besledim, yardımda bulundum
Durmadan koştum şu koca dünyada ama yine de yetişemeden kendime
Başkalarının yarasını saramadan, gözlemci ve hisseden oldum
Hissettim… Büyük bir tarlanın ortasına akan o bozguncu hayallere ortak oldum
Orada vuruldum, orada doğdum ama gelmedi, kimse ortak olmadı bana
Kimse sessizliğin ne anlatmak istediğini duymak istemedi
Öylece kulaklarım çınladı ağlamaklı bebek sesleriyle
Yetim çocukların gözleriyle dünyama renk katmak beni çıkarmadı o kurak topraklardan
Sel olup giden bu insan yığınına bir toprak dolusu huzuru serpemedim
Değmedi onca fırtınanın arasında gönüllere rahmet
Bilmiyorum ne yapmalıydım, bilmiyorum ve bunu size söylemekten korktum
Korktum olası faciadan ve kapandım, yerim olan toprağa sarıldım kaldım
Halen anlamıyorum, halen zihnimde kör olası yer kavgası var
Kim ne götürecekti bilmiyorum, bu fırtınada kimin avucuna sığacaktı ki bu feza
Bir ağaç gölgesine olan bu hasretlik, birbirimize olan sığlığımız ve gafletimiz
Bizi yuvamızdan yakalıyor, evimizin bacasından sızan kahkahaları
Hiç düşünmedik, hiç bilemedik yuvasızları vurur mu gönül yuvasından
Kalemi ele almadan dökülen sözler incitir mi defteri bilemedim
Yazılıyor, çiziliyor ve sonunda canla başla finali bekliyoruz
Yolda ne yaptık, ne kırdık ne döktük bilemeden geçen hayatlar
Sorumsuzca sarf edilen şeylerin karalığına aldanmadık, bir şey olmaz dedik
Devam edilen şeylerin üstüne bina ettik geleceğimizi
Devam edileni devam ettirdik peki ya başlangıçlarımız nerede?
Başlanılan işin besmelesi, saf niyeti, özgünlüğü nerede!
Nerede o dağların yüklenemediğini yüklenen insan
Neredeydi toprağı avucuna hapsedip gideceği yeri bilen insan
Bilmiyorum… Kim nasıl katlanır, nasıl cevaplanır bu sorular
Sen de ben de okuyoruz, işin bâtınına takılıp aslından mahrum kalıyoruz
Ufukta ışığı gören vardım sanıyor, ışıktan mahrum olan varamam diyor
Biri seyirci, biri düşman, biri hasatçı
Biri zevk alıyor, biri kinini bileyliyor, biri menfaatini hesaplıyor
Kalıyoruz kuru tarlanın ortasında, ne rüzgar esiyor, ne gökte yağmur
Ne de gönüllerimizde hüzün var
Gözler umutsuzluğun sabahına açılmış zamanın getirisine odaklı
İnsan diyorum… İnsan nasıl da taşlaştı, nasıl da yukarıdan aşağıya bırakılmış
Eze eze, direte direte geliyor, kör bırakmış topal bırakmış
Ekinleri ezmiş, yer gasp etmiş umurunda değil
Onun işi geçip gitmek hem de sonunda uçurum mu var, bağlar bahçeler mi var bilmeden
Geçip gidiyoruz derken kastedilen bu değildi
Kastedilen; gidiyoruz ne götürüyorsun sonuna, gidiyoruz kimi bıraktın arkanda
Ve gidiyorlar arkası kurak, önü kurak, gönlü yuvası kurak
Rahmet dilenip pişmanlık sunuyorlar ama nafile!
Gitti hâfile, her şeye rağmen Azrail (as) geldi kâbile
Bilmiyorum… Küçük bir çocuğun gönlüne dokunmak dünyayı değiştirir mi 
Ama şunu çok iyi biliyorum ki beni değiştirdi
Çocukların elinden tutmak, onlara yol göstermek geçmişimin elinden tutmak, geçmişime yol göstermek
Ve geleceğime ışık tutmaktır, halen aranıyoruz ışığımızı nereye koyduk nerede bu diye!
Arazimizden çıkıp bakamamışız etrafımıza, tohumlar atılmış gözler gökte bekleniyor nerede bu yağmur
Bulut biziz, yağmur biziz, rüzgar biz
Ekinimiz, hasadımız, dünyamız, mutluluk ve huzurumuz yanımızda
Her şey, geriye bıraktığımız sâlih ve sâliha yavrularımız
Gözümüz ağaçtaki meyve sayılarında, çalınmış mı, kaç tane var, eksik var mı?
Merhametimiz karnımızın tokluğunda, sevgimiz arazilerimiz ve malımız
Böylelikle kimseye bir şey kalmıyor, tüketiyoruz kendimizi
Sonra birden sevgi beslemek, merhamet etmek zorlaşmış ve kaldık kuraklığımızla koca arazide
Bekleniyor Azrail (as), kapı çalınıyor, tık tık tık, kim o demeden göçmüşüz
Ve çoktan gitmiş rahmet, bizden sonra yağmış rahmet kime ne fayda!..

6 COMMENTS

  1. “Hiç düşünmedik, hiç bilemedik yuvasızları vurur mu gönül yuvasından
    Kalemi ele almadan dökülen sözler incitir mi defteri bilemedim…”
    Bilemedik hayatımız birden duruverecek
    Geleceğimiz belki gelemeyecek…
    Aldığımız nefesin kıymetini bilebilmek ümidiyle
    Yüreğinize sağlık, kaleminiz daim olsun 🌿

  2. ‘İnsan diyorum… İnsan nasıl da taşlaştı, nasıl da yukarıdan aşağıya bırakılmış
    Eze eze, direte direte geliyor, kör bırakmış topal bırakmış’ devire, ortama bu denli denk düşen kelâma denk gelmek tanıdık hissettirdi, İnsan diyorum, kimi zaman yazar, gönülden, daim olsun🌻

LEAVE A REPLY

Bir yorum girin
Adınız

Exit mobile version