Yalnızlığı Anla

Ilık esen yaz rüzgarı okşarken tenimi
Dalgasında bin hatıra bulduğum denizin suyu çoktan ıslatmıştı eteğimi.
Yakamoz ile ay sevişiyordu uzaktan uzağa,
Tüm imkansız denen aşklara nispet yapar gibi
Dokunmadan da sevişilir der gibi.

Bir saatin çeyreği kadar sürede
Bir destenin yarısı kadar doldu boşaldı kadehler.
Göz kırpıyordu deniz feneri uzaktan
‘Çıkmaz sandığın her karanlıkta bir yol gösterici vardır, pes etme!’ der gibi.
Gelip kuyruğunu bacağıma doladı küçük kedi
Kayıklar kıyıya yanaştı iyiden iyiye.

Birbirine benzeyen ne çok şey yaşadığımı düşündüm bir süre.
Hep başladığı yerde bitirdiğim yolcuklarımı anımsadım.
Aşklarımı hatırladım hiç bir etkisi kalmayan
Dostlarım sandığım düşmanlarımı.
Her hatasında yanında olduğum bocalayan insanların kendilerini toplarladığında bana vermiş oldukları ahlak derslerine gülümsedim.
İnsanlara nereden geldiklerini hatırlatmak gerekiyor diye tekrarlarken içimden, bir yıldız kaydı.
‘Uğradığın haksızlıkları Yaradan’a bırak’ der gibiydi gökyüzü.

Derin bir nefes aldım.
‘Muhsin Abi! Benim şarkımı açar mısın?’ diye rica ettim.
Tüm sahil o eşsiz müzikle boyanıyordu.
Kum taneleri, deniz kabukları ve kayıklar hep bir ağızdan başladık söylemeye.

‘Bir boşluk ki nasıl insanla dolsun
Yalnızlığı anla’

Gecenin sonunda yanaklara akacağından habersiz itinayla çekilmiş bir sürme gibi hissediyordu kadın kendini. Boşa uğraşılmış ve son hali ilk haline hiç benzemeyen…

1 COMMENT

LEAVE A REPLY

Bir yorum girin
Adınız

Exit mobile version