16.7 C
İstanbul
Cuma, Nisan 26, 2024

Taciz ve Tecavüz Hakkında & Mağdurlardan Cümleler

Çok iç açıcı olmayan fakat çok büyük önem arz eden bir konu ile karşınızdayım, hepinize merhabalar. Bu yazıyı hazırlarken birçok bireye ve özellikle de taciz/tecavüz mağdurlarına bir soru sordum: Yaşadığın olaylarla ilgili olarak bizimle paylaşmak istediğin nedir? Bu konu hakkındaki fikirlerin nelerdir? Bunun dışında yine aynı konu hakkında bir anket açtım. Çok acı ve cesur cevaplar aldığım kanaatindeyim.

Bu yazıyı hazırlama sürecimle ilgili bilmenizi istediğim birkaç şey var. Öncelikle bu insanlara ulaşmaya çalışırken bana “Benim tacize veya tecavüze uğrayan bir tanıdığım yok.” diyenler oldu. Maalesef ki çok büyük ihtimalle yanılıyorsunuz. Yaşı ellilere yakın bir kadına “Tacize veya tecavüze uğramış bir tanıdığın varsa bana yazım için yardımcı olabilir misin?” sorusuyla gittiğimde bana şu cevabı verdi: “Kişi mi arıyorsun? Herkes. Hepimiz. Önemli olan bunu kendine itiraf edebilecek birisini bulmak. Önemli olan konuşabilenini bulmak…” Gerçekten de haklıydı. Sorumu cevaplayan insan sayısı kendini ifade edemeyeceğini söyleyen insan sayısından çok çok daha az. Gözlerimin önündeki bu korkunç oran beni gerçekten üzdü. Rahatsız etti. Fakat kalemin, yazının en sevdiğim yönü bizleri huzursuz etmesi, rahatımızı bozması. O yüzden buradayım zaten…

Bir de insanlardan bir internet sitesindeki bir yazı için kendi hikâyelerini paylaşmalarını beklememin çok mantıklı olmadığı yorumunu aldığım oldu birkaç kez. Belki bazı noktalarda haklılardı fakat bu konuda bir kişiyi bile olduğundan daha hassas kılmak için elimden geleni yaparım. Bunu sağlamaya çalışmak için de dumanla haberleşmektense interneti kullanmayı tercih ederim.

Belirtmek istediklerimin sonuncusu ise, kimseyle ilgili en ufak bir kişisel bilgi paylaşmadım ve kimseye spesifik bir soru sormadım; herkes istediği kadarını paylaşsın istedim. Buna rağmen, bilmelisiniz ki bu insanların bazılarını bizzat tanıdığımdan şunu yazabilirim: Birbirinden farklı cinsel kimliklere, cinsel yönelimlere ve birbirinden çok farklı yaşlara sahip insanlar bu cümlelerin sahipleri.

Öncelikli olarak görüşleri, sonrasında da hikâyeleri sizinle paylaşmak isterim. Daha fazla uzatmıyorum ve sözü aslında hepimize bırakıyorum:



Görüşler

-Eğitim, sevgi… İş bu ikisinde bitiyor. Bu konuda insanoğlunun kendisi edip kendisi bulduğunu düşünüyorum. Özellikle bizim toplumumuzda çok yaygın olan, kız çocuklarını ellerinden gelse bir kafese koyup orada yetiştirecek (!) olan ebeveynlerin erkek çocuklarını da en ilkel rahatlıklarla yetiştirmesi alışkanlığı hepimizin başına bela. Son dönemde belki bir nebze bilinçlenenler oldu, belki de bana öyle geliyor. Umarım bana öyle gelmiyordur…

-Taciz ve tecavüz konularıyla ilgili olarak birebir yaşadığım veya şahit olduğum bir olay olduğu söylenemez fakat olaya biraz farklı bir açıdan bakmak istiyorum. O da şu ki taciz ve tecavüz olayları sadece günlük yaşantımızda şahit olabileceğimiz bu kötü olaylardan biri değildir ve terör örgütü içerisinde de bu tür olaylar yaşanmıştır, yaşanmaktadır. Özellikle PKK/KCK silahlı terör örgütleri içerisinde kırsal alanda faaliyet gösteren başta üst düzey örgüt mensupları olmak üzere, örgüt içerisindeki kız çocuklarına taciz ve tecavüz suçunu gerçekleştirdikleri teslim olan örgüt mensuplarının ifadelerinde geçmektedir. Benzer bir durum DAEŞ terör örgütü içerisinde de sözde cihatçı neslin devamlılığı adı altında küçük kız çocuklarına tecavüz edilerek hamile bırakılmaları ve dünyaya gelen çocuklara da cihatçı gözüyle bakılarak bu ideoloji doğrultusunda yetiştirilmesi olarak karşımıza çıkıyor. DAEŞ terör örgütü kız çocuklarını hem bir cinsel obje hem de cihat anlayışının devamlılığını sağlayacak bir üreme aracı olarak görmektedir. Dediğim gibi taciz ve tecavüz suçları sadece şehirlerde veya köylerde karşılaştığımız bir durum değil. Hiç bilmediğimiz, görmediğimiz yerlerde bile gerçekleşmektedir. Okuduğunuz için teşekkürler.

-Sakın acaba yanlış mı anladım diye düşünmeyin. Tacizin yanlış anlaşılması olmaz. Ayrıca ailenize söylemekten çekinmeyin, olay büyümeden mutlaka ailenizden biriyle paylaşın. Kimse sizi suçlamayacak.

-Bazen tacizler herkesçe kabul edilebilir olurken bazen çok tehlikeli olabiliyor. Örneğin söz konusu kişi partnerimiz bile olsa “Hayır.” demek “Hayır.” demektir. Bu cümlenin anlaşılmayacak bir yanı yoktur. İşte böyle tacizler, insanlar bu durumun adını taciz koyamadığı için çok daha tehlikeliler bence. Hiçbirimiz istemediğimiz bir şeyi yaşamak zorunda değiliz. Öyle ya da böyle kendimizi ifade edelim, haklarımızı bilelim.

-Çocuklarımıza verdiğimiz eğitimin bir parçası da cinsel eğitim olmalı. Haklarını bilmeyen, cinselliği yaşıtlarından ve internetten öğrenen bir çocuk gün gelir de tacize uğrarsa ne yapmasını beklersiniz ki?

READ  Tadı Damakta



Hikâyeler

-Aslında benim hikâyem biraz basitti. Ama bunu yaşadığımda liseye geçmemiştim. Teyzemle markete gitmiştik ve bir tane yaşlı başlı adam iki kere çarpma bahanesiyle pek hoş olmayan şeyler yapmıştı. Teyzem bunu görmedi. Bu konuyla alakalı tek pişmanlığım var, o da tacize uğramadığımı düşünmüş ve “Her şeyi buna yorma.” deyip kendime kızmış olmam. Teyzeme bile anlatmadım çünkü küçüktüm ve taciz kelimesi bana daha ileri boyutta şeyleri hatırlattığından ses çıkarıp kendimi rezil etmek(!) istememiştim. Bunu okuyanlara söylemek istediğim şey şu: Tacizin boyutu olmaz, taciz tacizdir. Ayrıca bu konuda ses çıkarmak sizi suçlu yapmaz, rezil etmez, olay çıkaran taraf da siz olmazsınız. Bunu yapanlar biz sustuğumuz için cesaret alıyor ve belki biz sustuk diye o kişi başkalarını da rahat rahat taciz ediyor. O yüzden çekinmeyin, sesinizi çıkarın.

-Ben yaşadıklarımı kimseye anlatmadım. Anlatmayı da düşünmüyorum. Anlatmayı denesem başarısız olma ihtimalim yüksek. Ama bu konuda ben de buradayım, sadece bunu yazmak istedim. Yazıyı okuyunca ne kadar üzücü olsa da yalnız olmadığımı daha iyi hissetmek dileğiyle…

-Her gün denk geliyoruz tacize ama aklımda kalanlardan birisi, lisedeyken metroda benden büyük bir adam bana bakıyordu sürekli, ineceğim durağa geldim, o da indi. Yürüyorum biraz arkamdan o da aynı yere geliyor bu şekilde on – on beş dakika beni takip etti. En son evimin olduğu taraflarda ara sokaklara girdim buraları bilmeyeceğini düşünerek, en azından kısa sokaklar ve dönemeçler olduğundan koşarak kendimi kaybettiririm diyerek. Oraya kadar yine takip etti. Arkama dönüp bakıyorum yine orada, en son o ara sokaklarda birden döndüm sonra arkama bakmadan koştum, geldim eve. Kendimi çok savunmasız hissetmiştim, yani o adam arkamdan koşup tutsaydı beni, ne yapabilirdim ki? Rastgele yaşıyoruz yemin ediyorum.

-Bir keresinde uzun bir sahil yolu boyunca takip edildim ve en sonunda çareyi bir arkadaşımı arayıp eve koştur koştur gitmekte buldum.

-On üç yaşındaydım. Üst komşumdu. Benden iki veya üç yaş büyüktü. Abi derdim hatta. Saklambaç oynarken sitenin bahçesinde hep benimle saklanmak isterdi. Bunun sebebini ben oradan taşınınca söyledi. Amacı saklandığımız dar yerlerde bana dokunmakmış. Benden hoşlandığını, bu yüzden yaptığını söyledi. Hoşuma gitmedi. O zaman konuşmayı kestim. Ancak birkaç sene sonra bunun taciz olduğunu anladım.

-Bir zamanlar sakallarımı uzatmış, bol kıyafetler giyiyordum. Çoğu insanın maalesef ki öcüymüşüm gibi bana bakışı rahatsız ediyordu beni.


-Anlatmaya nereden başlasam bilemiyorum. On iki yaş, on dört yaş, on altı yaş… Bu üç yaşımın ortak yönü türlü iğrenç olayların bu yaşlarda yaşanmış olması. On ikinci yaşımı doldurduğum doğum günümde yaşadığım bu olay sonrası normal zamanda duysam mutlu olacağım birkaç iltifat almıştım iradesiz, iğrenç olan o insandan. O günden sonra güzel olmaktan ve beğenilmekten nefret ettim. Bir iltifata teşekkür etmek yerine bir köşeye kaçıp ağlamayı tercih ettiğim zamanlar oldu. Zamansız ağlama krizleri, insanlara biraz olsun temas edemeyişim… Sadece bunlarla da bitmedi ama hepsini yazabileceğimi sanmıyorum. Bazı şeyleri anlamıyorum… İnsan vicdan ile doğar. Sonrasında nasıl bir toplum, nasıl bir ailedir ki içinde yaşadığı; onu bu hale getirebilir? Bunları yazmak garip bir şekilde hem iyi hem de kötü hissettiriyor. Bu kadarını yazmakla yetineceğim. Son olarak bir bakışın bile bazen taciz olabildiğini unutmayalım, bu pislik insanların korkularımızdan beslenmesine izin vermeyelim…

-Ben ilkokuldayken öz kuzenim tarafından tecavüze uğradım. Bu cümleyi okuyan bir kişi tarafından cinsiyetim ilk başta kadın sanılabilir ama cinsiyetim erkek. Bu işin cinsiyeti yok gerçekten. Yazacaklarım bu kadar.

-Bir akşam eve dönerken sarhoş adamın biri beni köşeye sıkıştırıp beni taciz etmişti. Sokak ıssız olsa da adam dengesini çok iyi kuramadığı için ondan kurtulmam pek zor olmamıştı. Birkaç hafta sonra olayın şokunu atlatmayı başardığımı düşündüğümde bunu bir arkadaşımla paylaştım ve aldığım cevap “Gecenin onunda yalnız başına yürürsen böyle olur.” gibi gülerek söylenmiş bir cümle olduğu için bana atlatacak yeni bir şok çıkmıştı. O zamandan beri bu kişiyle görüşmedim. Yani ben şimdi saat on diye evime dönemeyecek miyim? Yolda yürüyen birine zarar verme hakkını bize saatin on olması mı veriyor? Ne münasebet! Bir de tesettürlüyüm. O da olmasa ne cümleler duyacaktım kim bilir.

-On üç yaşındayken bir gece uykudan uyandım/uyandırıldım ve tacize de böyle uğradım. Kendimi rüya olduğuna yıllar boyunca ikna ettim. Kabullenmesi çok zordu.

-Hangi birini anlatayım, seçemiyorum. Çünkü yolda yürürken atılan onca laf, onca bakış… Bunlar da tacizdir. Hemen her gün tacize uğruyoruz. Elimizden kafayı eğip yürümekten başka bir şey gelmiyor çoğu zaman. “Ne bakıyorsun, ne diyorsun?” demek istiyor insan ama cesaret de edemiyor. İşin en kötü yanlarından biri de bu.

-Hemcinsim tarafından tacize uğradığımdan beri kimseye güvenmiyorum.

-Hikayem yerine etkilerinden bahsetmek istiyorum. Birkaç adım yakınımdan bir erkek geçtiğinde kendimi istemsiz bir şekilde geri geri adımlarken buluyordum. İnsanlarla, -hiçbir kriteri önemsemeden, kimseyle- temas edemiyordum. Bir de ufak bir önerim: Bu konuda terapi almaktan lütfen çekinmeyin. Terapi farkındalık kazandırdığı için acı verici olacaktır belki de ama üstünü örtmenin uzun vadede daha kötü sonuçları oluyor. Terapi aldığım yılların sonunda çok daha sağlıklı ve huzurluyum. Size de tavsiye ederim. Teşekkür ederim.

READ  Türkiye'nin İlk Kedi Müzesi Eskişehir'de Açılıyor!
Önceki İçerik
Sonraki İçerik
Selin Ece Güllü
Selin Ece Güllü
Ben Selin Ece Güllü, 18 yaşındayım. Okumayı ve yazmayı boş zaman aktivitesi olarak değil günlük hayatın bir parçası olarak gördüğüm için buradayım. Burası çok güzel bir yer.

Related Articles

CEVAP VER

Bir yorum girin
Adınız

- Advertisement -spot_img

Latest Articles