O Gün Bugündür: “Şeb-i Yeldâ”

En uzun gecelerin de mutlak bir sabahı vardır diye giriş yapalım… Her şey hayata dair, hayatın içinden… Merhaba yılın Şeb-i Yeldâ’sı, nasıl geldin kış gündönümü?

Her şey dönüyor kendi ekseninde ve yönünü biliyor. Bir tek ben (mi) bilmiyorum ya da tersini yapıyorum bu hayatta.

Yılın en uzun gecesi ne zaman? 21 Aralık.

İşte o gecenin en uzun olduğu zamana biz “Şeb-i Yeldâ” diyoruz. Karanlık gece, uzun gece…

Şimdi gelelim Sâbit’in beyitine dersem “Geleneksel ‘Müneccimle muvakkıt ne bilir’ içerikli beyit paylaşım günlerini sen mi başlattın(!)” diye içinizden söylenmezsiniz inşallah efendim.

Şeb-i Yeldâyı müneccimle muvakkıt ne bilir,

Mübtelâ-yı gama sor kim geceler kaç sâ’at.

(En uzun geceyi ne yıldız bilimciler ne de vakit tayin eden memurlar bilir. Gecelerin kaç saat olduğunu gama müptela olanlara sor.)

Gerçekten de “Şeb-i Yeldâ” hasret çekenlerin, aşka düşenlerin, bir şeyi düşünenlerin, hastaların bitmeyen gecesidir. Bu satırlardan sonra içimdeki bastırılmış gama müptela huyumu uyandırırım, uyutmam, kaç gece? Bilemem.

Yani bu aralar iyi bakmalı yüreklere. İyice sarıp sarmalı, korumalı kıştan ki gönül, kışı yaşamasın. Çünkü gönül kışı yaşıyorsa şeb-i yeldâ hiç bitmez.

Amma ki gönül kışı yaşamıyorsa, aklıma gelen bir tane daha buna benzer bir beyiti de Yahya Kemal söylemiş. Çok güzel bir beyittir:

Şeb-i yeldâda uzar fecre kadar kıssa-i aşk,

Tâ ki Mecnûn bitirir nutkunu Leylâ söyler.

(Aşk hikâyesi, yılın en uzun gecesinde bile şafak sökene kadar sürer; Öyle ki Mecnûn sözünü bitirse Leylâ başlar, ama biz Leylâ sussa Mecnûn anlatır.)

Ne olacak o zaman gönül gözüyle mi göreceğiz alacakaranlıkta bir belirip bir yiten içimizdekileri? Ya kara kış dostun gönlüne göz açtırmazsa ne olacak? Gönlünüz, gözünüz kışın soğuğu görmesin.

Şimdi baktım saat kaç? Bu gece uzundu ve “Dualar, dilekler sıralansa nasıl olurdu?” diye düşündüm. Yalnızca kendimiz için değil bütünün hayrını düşünerek. Görünmez bağlarla bağlaydık birbirimize, tüm insanlık, tüm yaşam belirtisi taşıyan her şey, gökyüzü, okyanus, toprak…

Saat olmuş bilmem kaç? Sıralayalım, sıralayalım hepsini yüreğimizde ve zihnimizde. Her biri çekmecenin bir gözünde şimdi. Çıkarlar mı oradan, “Bak ben buradayım!” derler mi gece bitmeden?

Ne önemi var, insan ne istediğini bile bilse yeter değil miydi? Oluru olmazı hep O’ndan. Bize düşen istemek, verirse şükretmek gönülden, vermez ise yine şükredip bir bildiği var demekti.

Karanlıktan sonra mutlaka Güneşin doğacağını, ruhsal dünyamızda ise her an ışığı seçebileceğimizi hatırlatır mısın Şeb-i Yeldâ?

En uzun gündüz, yok mu senin şiirini yazan? soruma cevap geleceğini umuyorum. Gündüzler şairlerin üvey evlatları mıdır yoksa(!) Düşün hey ben, hangi “Aralık”tan çıkacaksın, o gün bugündür Şeb-i Yeldâ…

2 COMMENTS

  1. En uzun gündüzü güneş belirliyor gönlümüzde kuruluyor, sessiz sedasız vaktin gelmesini bekliyor, vakit gelince de gözleri kısılıp geceyi buyur ediyor gökyüzü… Gün batımının hüzünlüğü vuruyor aşıkların sofrasına, gömülü yüreğinin aşikar olduğu vakit ortaya çıkıyor sırları…?
    Kalemine sağlık canım, dizelerimizi neşelendirdin ?

    • Güneşin nur ışığı toplanmış, gecenin renginde yıldızlar göz kırpmış âdeta bıraktığın yorumun her sırlı tılsımında. Gönlümüz, gözümüz çiçeklenesi… ?
      Neşemizi paylaştığımız için minnettarım. ?

LEAVE A REPLY

Bir yorum girin
Adınız

Exit mobile version