Ah benim
dallarıma yuva yapmış minik serçem
Sen ki evrimin en güzel demisin, her gün yeniden açan bir çiçek
Ben yaşlı koca bir çınar, heybetinden sual olunmaz
Kara kışa, hovarda yaza kızar da açarım gönlümü sana
Mevsimlerin seni korkutmasına izin vermem
Hiçbir gök gürültüsünü sana işittirmem,
Olur ya korkar kaçarsın, yuvanı bozarsın bir gün yanacak bir koca ağaç için.
Ahh benim
küçük bahçeme, sarı lalelerime gelip konan kan kırmızısı kelebeğim
Sen ki kızıl bir uykunun en derin anında aklıma düşen bir rüya gibisin
Ben en derine kazılmış bir oyuk, eşelenmiş kuru toprak
Olur ya, yüzünü döneceğin ölüme korkar da uçar kaçarsın
Ben yeni baştan yazarım her bir günü sana,
Tek bir güne sonsuz ömür sığdırırsın, sonsuzluğa kanat çırparsın narin kelebek
Zamanı gömerim, sonları gömerim, karanlığı ve korkunu gömerim de
Sana yemyeşil bir dünya veririm, öyle ki ufkunu göremezsin
Gökyüzüne dalar gidersin, sana maviyi çalar veririm 
Ahhh benim beşinci mevsimim, ömrümün yarısı, kalbimin yarısı
 Yokluğumun yarası, son nefesim
 Ben vardiyası bitmiş bir otobüs, bir tren bir vapur
 Sen vardiyası bitmiş seferleri bekler durursun
 Gönlümden pare pare kopup gökyüzüne uzanan ellerim,
 Ellerine dokunamaz, bir bıçak kadar soğuk ellerim
 Maktulü de benim katili de bu güzel güneşli günlerin
 Sen ki yeni umutlarla ufka doğru yol alacaksın,
 Boynu bükük kalmış insanlara, memleketlere umut olacaksın
 Ah benim yarım sözüm, iki büyük, iki kapalı kör gözüm
 Seni izleyecek ikinci bir ömrüm olsa eklerdim bir bir
 Seninkilerin üstüne
 Olur ya bir gün korkarsan umudunu kaybedip hayallerinde boğulmaktan
 Tutar çıkarırım, bağırırım YÜKSEĞE, DAHA YÜKSEĞE
 Hiçbir kötülüğün yüreğine ulaşamayacağı kadar yükseğe git
 Çırpmaktan korkma kanatlarını,
 Ah benim duygularımın, dünümün, bugünümün tanrısı
 Benim artık görüp görebileceklerim,
 Sonu gelmez hikayelerin yalancı sanrısı.