Bizden Büyük Tanrısı Yok Yalnızlığın

Gözlerinle dilin arasında gerili uçurumu seviyorum
Kekeme özgürlüğünü seviyorum
Susuşundaki hıncı seviyorum
Kalbinde ürperen kışı seviyorum
Ellerindeki bilge zamanı
Denizi yağmurdan korumaya çalışan
Çocukluğunu seviyorum
Alnın masamızda dört mevsime ufuk
Dudaklarında titreyen zamanı seviyorum
Yürüyorsun ya
Kalabalık bir daha dönüp bakıyor kendine
Boyunda çiçeklenen yedi rengi seviyorum
Her damlası ayrı bir hayat; ne bilsin gözüne düşmeyen
Gözlerindeki yaşı seviyorum
Beni uzaklaştırmaya çalışırken aklından geçenleri seviyorum
Kalbinden gövdene yürüyen utangaç karıncayı seviyorum
Ses nasıl menevişleniyor susunca ağzında
Ağzından gelecek her sevinci, azabı seviyorum
Gece ışıklarından topladığın o evler esrarını seviyorum
Susmanın da bir dili var elbet
Teri yastığına sızan rüyanı seviyorum
Uyandığın sabahlarda başka bağım yok dünyayla
Odalara ömür veren gövdeni seviyorum
Yürümediğin sokaklar nasıl da göz göz
Bekleyişteki o mucizeyi seviyorum
Serçe parmağındaki lekedir yerim
Kalabalığın uyumuna inat
Hayalin gerçeğe değdiği yeri seviyorum
Ölümdür en büyük zaman
Bilmez takvim gezenler
Bir iç çekişte yanan hayatı seviyorum
Bizden büyük tanrısı yok yalnızlığın
Getirdiğin hevesi, götürdüğün inkarı seviyorum
Evlerdesin
Dışarılar hüzün
Eşyalar ayakta
Senden ayrılanı seviyorum
Sana kavuşanı seviyorum
Uzun cümlelerle konuşuyor kalabalık
Bir sözcüğe sığdırdığın dünyayı seviyorum
O gölgenin taş dibinde bir çürüme bilinci
Hükmün yok bahçende diyorum
Üstüme elediğin şefkati seviyorum
Dişlerimin arasında bir
İshak Kuşu Eğiyorum ya başımı
Çaresizliğime tuttuğun aynayı seviyorum
Bir gün bir kötü haber birimizden
Kalanın diline gelecek ilk sözü
Arayacağı ilk insanı
İlk gece yapacağı her şeyi seviyorum

Bir Şükrü Erbaş şiiri
Eser Gökay seslendirmesi..

NO COMMENTS

LEAVE A REPLY

Bir yorum girin
Adınız

Exit mobile version