Kötülük Yapmadan Düşün, Buna Değer Mi?

Okyanusu geçip derede boğuldum demek isterdim lakin okyanuslara henüz hiç erişememiş olduğumun farkındayım. Bir su zerresine aç kurumuş benliğime göz yaşlarım dışında arkadaş bulamadım henüz. Türlü badireleri atlatmamıza rağmen yaşadıklarımdan alamadığım derslere takılıp kalıyor gözüm. Psikolojik olarak onlarca sebep sıralayacaktır psikoloğum lakin ben şimdilik cebimde arta kalan tüm parayı serinletici sıvılara ayırmayı tercih ediyorum.


Kendi kendime sıkça konuştuğum günlerde vardığım sonuçlardan biri şu oluyor: Ben değiştim. 20 yaşındaki kız değilim artık. Tepkilerim değişti. Aldığım sorumluluklar ve bunların bana yüklediği anlamlar değişti. Neticesinde ben değiştim. Peki ben bu denli değişmişken ve bunu ben dahil herkes tüm gerçekliğiyle görüyorken, benim bir başkasının değişmesini ummam neden bir ütopya olsun ki? O da, yaşadıkça, tecrübe ettikçe, büyüdükçe kendini olumlu bir akışa bırakamaz mı? Bendeki gelişimi bir başkasından da beklemem neden “Bile bile lades demek” oluyor anlamlandıramıyorum.
Yine içinde dalıp gittiğim fikirler alemindeyken 2 gün önce, aklıma Mevlana’ya ait şu mısralar geldi.

‘Şimdi sen; Uzattığın elini tutmayan ele mi dargınsın, Yoksa tutmayacak bir ele uzattığın için, kendine mi kızgınsın?’

Ve sonra aklımdaki soru kalıplarının (belki bize öğretilmiş belki sonradan bizim tercih ettiğimiz) hep insanın kendini suçlamasına yönelik olduğunu fark ettim. Evet, yaşamımın anahtarı bende. Evet insan tercihlerinden ibarettir. Ama insan aynı zamanda tek sosyal varlık değil midir yaradılanların içinde? Ve benim hata yapma payım olmayacaksa şayet, neden cehenneme gitmekle korkutulduk ki küçükken. O zaman cennet hepimize bahşedilen bir yer olmaz mıydı?

İyi bir gözlemci olduğumu düşünüyorum. Kendime ve etrafa karşı objektif yargılarda bulunduğuma inanıyorum. Arkadaşlarıma hep söylediğim gibi benim dediğimi yap, yaptığımı yapma. Ben bilirim ama uygulamam kalbim karşı çıkarsa şayet. Yani mantıklı bir insan gibi “sevgilimle kavga ettim ben aramayayım o arasın” demem. Ararım. Çünkü bir zaman sonra zaten arayasım gelmez bilirim. Ben böyleyim. Ama sizler birçok ilişki uzmanının dediği gibi “Kaçın, kovalanın” 🙂 Objektiflik konusuna dönecek olursak şayet, tüm gözlemlerim sonucu varmaktan hiç hoşnut olmadığım nokta ise artık iyi niyetliliğin gerekli olduğuna inanmamam. Biraz mesai harcadım hissettiğim bu kanıya. Kesinlikle arkasındayım. Yanlış bir çağa mı denk geldik bilmiyorum ama en uyanığın en akıllı geçindiği, en hesapçının en popüler hissettiği, en art niyetlinin en uzun gazelleri okuduğu bir zaman. Ve bakın etrafınızdaki örneklere cinsiyet ayrımı yapmaksızın, ” Ay bu da ne iyi çocuk/kız, hiç de yüzü gülmedi” gibi cümleleri ” Ay bu da ne iyi çocuk/kız, kime iyiliği dokunduysa hep karşılığını aldı” gibi cümlelere göre çok daha fazla kullandığınızı fark edeceksiniz.

İyiliğin kazanacağına,
İyiliğin kollektif faydasına,
İyilerin insanüstü güçler tarafından da korunacağına elbetteki hala çok inanmak istiyorum.
Çünkü “Benimle yaşamak ister misin?” diye sormadığım bir oğulu sadece ben ve babasının rızasıyla dünyaya getirdik.
Hal böyleyken her şeye gebe bir yaşamda, iyiler kazansın ki aklımız arkada kalmasın.
Hepimizin içinde kötülük ve iyilik tomurcukları var.
Lütfen
El birliğiyle iyilik kanallarını sulayalım.
İnanın tek tek hepimizin
Topluca tüm kainatın buna ihtiyacı var.

NO COMMENTS

LEAVE A REPLY

Bir yorum girin
Adınız

Exit mobile version