Hikayesi İçimize İşleyen Bir Yapıt: Şerefe Sevgilim!

Damien Rice

Bazen keyifle okuduğun bir şiirin de öyküsü vardır, hüzünlenip hüzünlenip başa sardığın bir şarkının da…

Bir akşamüstü gökyüzünde karanlık bulutlar kümelenirken gökte aydınlığın melodisi çalıyordu. Genç bir adam yağmurda ıslanmamak için koşar adımlarla tam köşeyi dönüyorken bir kadınla çarpışıyor. Genç adam özür dilemek adına, hemen köşedeki bara bir içki ısmarlamaya davet ediyor kadını. Kadın başta çekimser davransa da sonrasında kabul ediyor adamın teklifini.

Başı durgun ortası koyu olan bir sohbet eşliğinde birer kadeh şarap içiyorlar. Tabii ilk kadehlerin boşalmasıyla birlikte, sohbete de bir sona gelinmişlik havası geliyor. Kadın kalkmak ile kalkmamak arasındayken genç adam bir kadeh daha ısmarlıyor. Derken muhabbetleri ilerlemeye başlıyor ve böylelikle genç adam kadının gözlerinde, daha en baştan beri kendine dahi itiraf etmeye çekindiği sıcak bakışlara kitleniyor. Sohbet daha da ilerliyor ve bunun eşliğinde birer kadeh daha içiliyor. Adam artık kendini kadına çok daha yakın hissediyordur. Sohbetleri ilerledikçe de aralarında gerek duygu gerekse düşünce yönünden bâyâ benzerlik olduğunu fark ediyor adam. Muhabbet arasında kadınla yakın yerlerde oturduklarını öğreniyor. Ve eğer on beş dakika içerisinde kalkarlarsa otobüsü yakalayabileceklerini biliyor. Böylelikle genç adam on beş dakikayı geçirmek için başka konular açmaya, farklı şeylerden muhabbet etmeye devam ediyor. Maksat on beş dakikayı unutturup kadınla evine kadar yürümek ve belki arada duygusal bir şeylerin oluşmasını sağlamak…
“Tam da burada genç adama bu cümleyi söylemekte fayda var: ‘Eee bayım yağmurdan kaçarsın da aşktan kaçabilir misin?’ “

Tabii gidişat böyleyken adamın sigarası da bitiyor ve kadından içmeye başlıyor artık. Otobüs saati geçtiğinde adam saatine bakıp:
“Aa tüh otobüsü kaçırdık n’apacağız şimdi?” diyor.
Kadın ise genç adama bakıp:
“Sorun değil erkek arkadaşım gelip alacak beni.” diyor. İşte o an adam yıkılıyor ama ruh halini sezdirmemeye çalışıyor, içine atmalı çünkü o anda. Biraz daha konuşup tuvalete kalkıyor, geri geldiğinde ise kadının gittiğini görüyor, masaya üç sigara bırakıp…
Genç adam biraz efkarlı biraz dağılmış bir edayla masaya tekrar oturup hemen köşesinde duran peçeteyi alıp içinden geçenleri yazmaya başlıyor. Ve duyguları satırlara “Cheers Darlin’ ” sözcükleriyle dökülmeye başlıyor ilkin.
Ne genç adam Damien Rice‘den başkasıdır ne de bayılarak dinlediğimiz o nağmeler Cheers Darlin’ den başka şarkıdır.
Başta da dediğim gibi gökte çalan aydınlığın melodisi karanlık bulutlarla bütünleşmişçesine yerini şimdi hüzünlü nağmelere bırakmıştı…

Yazımı bu harika parçanın en beğendiğim kısmıyla noktalamak istiyorum çünkü bu kısımda geçen gitarımın üstünde yeşil kurdelam; gitarı sadece elleriyle değil kalbiyle çaldığı anlamına geliyor.

“Şerefe sevgilim
gitarımın üstünde yeşil bir kurdalem
buradan çok uzakta olmayan güzellik kraliçem var.”

2 COMMENTS

    • Güzel yorumun için çok teşekkürler☺️, severek dinlediğimiz şarkıların hikâyeleri bazen üzüyor bizleri…

LEAVE A REPLY

Bir yorum girin
Adınız

Exit mobile version