Fetih Sembolü “Ayasofya-i Kebir Camii” Üzerine Bir Değerlendirme

Bir şehrin “İslâm şehri” ünvanı ile müşerref olabilmesi için hangi kriterleri hâiz olması iktiza eder? 

Bir beldeyi ‘İslam Şehri’ statüsüne kavuşturan; milletin İslâm inancı ile yoğrulmuş tasavvurudur. 

İslâm şehirleri, şeriat mefkûresi ile, şehire fizikî ve sosyal görünüm kazandırır. Şöyle ki: Fethedilen şehrin dînî mâbetleri “KILIÇ HAKKI” olarak câmilere çevrilir. Ve gök kubbede bir hoş sâdâ bırakacak, şehrin âlâmet-i fârikası olarak ezan okunacak minâreler inşâ edilir. Halkın bir arada olabileceği ve şehrin en büyük câmi olan cuma câmilerinde o şehri fetheden komutan nâmına hutbe okunur. Bilhassa gayr-ı müslim topraklarda bunların yapılması, şehrin artık İslam şehri olması yolunda merdivende çıkılan ilk basamaktır.

Halkın barınma, yeme-içme, eğitim ihtiyaçlarını temin edecek vakıfların kurulması islâmın fethedilen bu yeni topraklara, halkı ihyâ etme gâyesi ile kök salmasıdır. 

Şehrin merkezine inşâ edilen veyâhut kılıç hakkı olarak çevirilen câmilerin etrafında sosyal hayat saf tutar. Bu nizâm müslümanların hayat merkezine câmiyi yerleştirmeleri olarak yorumlanır. İctimâi hayatın idâmesi için kurulan bedestenler, çarşılar ve orada medfun bulunan mânevî büyüklerin türbeleri de bu şehirlerin islâm nişanesidir.

İslam şehirlerinin vasıflarını bir şiir ile taçlandıracak olursak : 

“Denildi mi bir yerin adına Türk beldesi; Gözüm al bayrak arar, kulağım ezan sesi.”

Yabancı memleketlerde Türklük ile Müslümanlık kavramının birbiri ile ayrılmaz bir bütün olarak tasvir edildiğini biliyoruz.

1 COMMENT

LEAVE A REPLY

Bir yorum girin
Adınız

Exit mobile version