ESKİ BİR KELİME SESSİZLİK
Bir kelime vardı ve biz onu aramış ancak bulamamıştık ve cümlelerimiz yarım kalmıştı. Oysa ne çok cümle kurmuştuk ararken. Bazen haykırarak bazen titreyen bir tavırla sürdürmüştük konuşmalarımızı. Anlatmak istediğimiz bir şey vardı. Belki düşüncelerimizin kalbimiz de yarattığı derinlikti bu. Belki de kalbimizdeki hislerin düşüncelerimize isyanıydı. Her düşünce derin izlerle kalbimize süzülüverirken kalbimiz kelimelerle çoğalıyor, kelimelerle eksiliyor ve en çok ta kelimelerle dağılıyordu. Kalbimiz kelimelere sığınıyor, kelimelere yüz çeviriyor bir zaman sonra şaşkın şaşkın kelimelere bakıyordu. Bir gariplik vardı ve biz yine anlatamıyorduk.
Uzun ve kısa kurduğumuz cümlelerde ayrıntılar susmak istiyordu bazen. Kendi bildiği kadar ve bizim anladığımız kadar. Özneler kimliğini yitirebiliyordu, üç noktayla biten cümleler bir anda son buluyordu. Her şey özenle seçilse de bir düzensizlik kuralları hafife alıyordu. Bir kelime vardı yeni bir cümle kurabilmek için ve o cümlede yeni bir şey anlatabilmek için. Yeni bir şey anlatırken yeni bir hayat bulabilmek için.
Yeni bir hayat bulmak yeni bir benlik anlamına gelebilirdi. Oysa bir cümlede değişen ne hayat ne de benlikti. Bir söz bir gerçeği anlatmaya çalışabilirdi. Başka bir söz yalanı gizlemek için çabalardı. Hayat devam ediyordu insan yaşamak için hayata tutunuyordu. Yeni olan her şey ve benliğimiz eskimeye devam ediyordu. Eskimeyen bir söz bulmak yeni bir şey değildi. Ve kelimelere olan inancımız kaybolmuştu.
Kaybolan bir inançla susmak istemiştik ancak susamamıştık. Bir zaman sonra anlamıştık aradığımız bir kelime değildi. Ve bir sessizlik oluvermişti. Sessizlik tüm ruhumuzda dolanıyordu. Ruhumuz sessizlikle kapatıyordu gözlerini. Ve gözleriyle görmüştü artık ruhumuz sessizlik hiç bir kelimeyle anlatılamazdı.
Pınar Arslan