erkekler de küpe takar, kulağa değil ancak.
“kün fe yekün, çünkü genciz, vay ki genciz. işittik ama itaat ettik mi, bilmiyoruz.”
dervişin haykırışıdır bu, bir mağlubun gözyaşı.
çakılan çakmağın çakınca çıkardığı çıplak ateşle aydınlatıyorlar aymamış aşıkları, aşkım.
ne bir şey isteyen ne verileni geri çeviren. zamanın ana bir yasaya, tek kişilik bir odaya mimlendiğidir.
varılmak üzere çıkılan yolların bir sonu yok -yol gösteren çok, inanacak cesaret yok- cesaret bulamıyoruz aldanmaya. o inanmalar ki aldanmayı göze almak demektir.
sonu gelmeden geçilen tüm şarkılarda ahımız kaldı. ahımız, kara yağlı çarkların dişlerinde. bu şeyi-nedir sen söyle-bir bilseydin bilmez miydik mutluluğun propagandasıydı.
yürüdüğümüz yollar köpeklerle dolduruldu. düğmelere basıldı, ben demiştim aslında sana, pek tabii demişti emir, demişti tabii ya. bir bilsen o zamanlar emekli bir albayım -emekli albay hüsamettin tambay- yoktu, ismet abi yoktu, henüz bu kadar kötü değildim. bir bilseydin ilk ben götürmez miydim seni o dar ve fakat aydınlık sokaklara?
bir yüzün ölümümü bekler, bir yüzün can verir benle.
yaman (!?) (d)elikanlılar arasında ızdırabının sonu yok, dolaşır durursun. bir ses etsem senin kulağına ulaşan kulaklara, sesim de, suçum da bende kalır. (sevmek suç mudur?)
“yazmazsam yazmazsın sandım da yazdım. yazmadın.” yani yazdın ben yazınca da, söz yakışıklı olsun diye “yazmadın”ı tercih ederiz. ancak hakikat’ten nasibi vardı bu sözün.
kitapların tüm yaprakları solmakta şimdi. ben tüm bu yazılmışlar dünyasının darağacında asılmayı bekliyorum. hayır, hayır gerilmeyi, çarmıha. çarmıh işin içindeyse belki mukaddesat’tan nasibim olur. “mukaddes boy, holy guy, the one” derlerse anıt mezarımda fena değil yani.
bir abid durur mu hiç mabud’un olmadığı mabed’de? ateşleriyle aşkın salınmaz mı mektuplar, bülbüller, aşıklar; vites dişlileri arasında? ha?
sana ve sevdaya başkaldırsam yeridir. sensiz gecelerin sonu gelmeli midir? varlığın varlığımı nihayete mi erdirir? şimdiden şiirleşmemiş midir o ve emir, dillerde gezinmiştir. kalbin bana bir esenliğin yeridir.
“sevda uludur, sevda uludur! salaktır emir, aşkın bir kuludur!” beş vakit minarelerde okunan ses budur.
(bu ses; varlığın birliği, fihi ma fih’in anlamıydı:)
çanlar senin zikrinle çalardı, bu sese bir ben kulaktım. sen, ben ve gözlerindi var olan. başta bir tek sen vardın, gözlerin de senin elçindi, gözlerinle beni var ederdin. hristiyanlıktan nasibim varsa eğer teslisteki birlikti bu. kilisedeki apsis mimarinin özüydü, seni haykırırlardı taşlarla. gregoryen ilahilerin guftelerinde (lyrics) adını bulurdum senin. aziz petrus senin hatırına baş aşağı çarmıha gerilirdi. hatırlasan da hatırlamasan da hakikat’i unutsan da hakk seni hep hatırlardı.
ve fakat;
demlenen tüm kahveler-çay seversin sen- içilmeden soğuduysa da, 3 haftalık memlekete dönüşler 3 ayları aştıysa da, kutsal topraklarda yağmurlar hiç eksik olmadıysa da, yüzyılların seçimleri nedendir bilinmez hep kaybedilecek gibi olduysa da, çıksa tüm insanlar oyundan, adını haykırsam belki duyarsın diye. (hani şarkı var ya “sen varsın diye” filan) isa’nın rabbine terkettiği için kızması gibi kızsam sana. sonra cevap gecikmez, gensoru verilir, hükümetler düşer, postallar çiğner köpeklerin kanını. belki tek başımıza iktidar oluruz senle. (“bosna’da bir dişi isa”ya atıfta bulunuyorum, ne şairim ben ya valla kendime atıflar filan) (kız, oradaki “dişi isa” sensin, bosna da bizim meskenimiz, anladın değil mi?)
herkeslerin bildiği bir küpedir şimdi, senden gelecek sesi bana ulaşan tüm ağızlara anlatmışımdır. tüm köpekler ulu orta yerde uyumuştur, kanımızı akıtmıştır bizim zamanında. bu yaraya değen bir isa; belki merhem olur bana, belki benden fena olur, iyi olur ama bir dokunsa, üflese bile yeter, uf olmuş canım üfleyeyim de geçsin dese bile.
söyleyemem. anladın, uzatma, açtırma yağmurluk ağzımı!
“sevda uludur, sevda uludur! salaktır emir, aşkın bir kuludur!”
Siz Okurlarımıza Daha İyi Bir Deneyim Sunmak İçin;
(şöyle rivayet, böyle hikayet ederler; makedon bir genç kızı, latif diye bir ağaya vermek isterler. çünkü latif ağa’nın parası vardır ama kız, kostadina’dan bir çobana aşıktır. söyleyemez. olan olur, biten biter ve bu ağıdı yakar, düğüne giderken. şarkının hikayesi böyledir.)
-2023, mayıs, emir
Emir Gökay’ın kaleme aldığı “Böyle Buyurdu Aşk” şiirine benzer diğer 24Okur Şiirlerine Göz Atın!