izlanda’da çanlar çalındı.
yerlerde çan kırıkları vardı.
çan sesinin çaldığı hüzünler
aşıkların tek varlığıydı.
bilmiyorum tabii, varsayıyorum.
çanlar soğuktu ve soluktu.
izlanda da soğuktu, daha soğuktu.
solduran bir buhranın sonbaharında
korkutan bir isa’nın kapalı dudaklarında
ödün-çalınan çanların kırıkları kaldı.
unutulan bir kelimenin huzursuzluğunda
çaldığın ismimin sesleri vardı.
+gerçekten mi?
–pek tabii.
+öyle mi?
–öyle.
+ne olacak?
–olacak.
+olmalı.
–olur.
+sen nasıl bu kadar güzelsin?
öyle olmasa bile ne olur yani?
söylesene ya, ne yaptım ki ben?
+allah benim belamı versin.
–amin canım.
çanları çalan ben değildim ki.
çanlarını ben mi çaldım,
hüznü çalınmamış bir sabahın aşıklarının?
ki anlamı tıkanmış bir gecenin sonrasında gelir
sabah ve ellerinde meczup kara zambaklarla aşıklar,
bilirsin zaten bunu, pek tabii bilirsin, anlattım sana. söyledim.
ama ben çalmadım.
yanmazsam yanmazsın sandım da yandım. yanmadın.
yandığımı görmemiş de olabilirsin tabii, tartışırız bunu.
+tartışmamız lazım.
–tartışalım.
+sana bir karşılık vereceğim!
–ismet abinden kopya çekme.
+olmaz efendim, olmaz.
–görürsün sen.
yanlışım neydi,
hangi çanı çaldım,
hangi çanı yanlış çaldım da çalamadım seni.
hayır, yandım diyorum,
yanmayı da mı beceremedim?
şaşırdık mı ismet abi, şaşırmadık.
ilk tanışmamızdakinin aksine şaşırtmadın beni.
izlanda’nın kıvrımları da şaşırtmadı seni.
izlandalıyı rus sandın.
peki ben şaşırttım mı?
cevap, pek bir değerli kıvrak dudaklarınızdadır.
maruzatımdır:
“sayıngenelkurmaybaşkanım
yolda bırakılmışlara pek babacan, mutluluklar saçan başkanlığınızın şaşırtmadığı şahsımın o güzelle mutluluğunun üç vakte kadar şaşırtıcı bir darbeyle iktidara getirilmesini;
şaşırmalara doyamayan insanların şaştıkları aşklarının, 019 sayılı kanun hükmünde kararnameyle ellerinden alınmasını ve olağanüstü bir halle debelenip duran şahsımın pek bir mahzun ve mağlup (mahcup) hanesine yazılmasını;
ancak ağır hasarlı kalplerde görebildiğim kırık kalbimin çok da uzakta olmayan -150 km kadar uzaktaki- kayıp parçasının, o parçayı elinde bulunduran zat’tan alınıp dört vakte kadar tarafıma teslim edilmesini
ve de
yolumun;
beş vakte kadar anadolu’nun bağrından izlanda’nın çanlar çalan ufuklarına, şaşıp kaldığım o güzelin mutluluğuyla, şaşmamış ve şaşmayacak bir kararla düşürülmesini
zat-ı alilerinize arz ederim.”
+reddetmeyiniz.
–reddedildi.
+yazılı olmayan bir maruzatım da vardı aslında.
–nedir?
+çansız kalmış aşıkların çanlarının, o güzelin süslü gözleriyle başta şahsıma ve tüm ihtiyaç sahiplerine teslim edilmesini de arz ederim, özel kaydınıza düşünüz efendim.
–şaşıp kalacaksın evladım.
bir insan nasıl bu kadar güzel olabilir?
ya allah aşkına bir göz nasıl bu kadar ışıldar?
hafif kaşı kalkık gülüşlerin,
burnun gözlerimdeki kemanın f deliği.
hele sesin var ya aynı vivaldi, debussy
kulağımdaki kilisenin çan sesleri.
–sen benim güzel olduğumu mu ima ediyorsun?
+olabilir.
–senin akordunu yaptırdık mı biz?
şaştım kaldım işte.
ne olur artık şaşırtmayın beni.
çanları ben çalmadım.
izlanda’ya da varamadım.
çalamadım da seni.
allah belamı versin benim.
–amin canım.
2023, ocak, emir